Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Madde Bağımlılığı ve İlişkiler

11 Haziran 2022 Yazar: Tuğçe Turanlar İlişkiler ve Psikoloji 0 Yorum

Madde Bağımlılığı ve İlişkiler

Madde bağımlılığını; bağımlılık yapıcı maddelerin beyni haz verecek şekilde etkilemesi, yokluğunda huzursuzluk ve çeşitli sıkıntılara neden olması, sürekli olarak alınma isteği, alınmadığında davranış bozukluklarının görülmesine neden olan nörolojik bir rahatsızlık olarak düşünebiliriz.

Bağımlılığın Neden Olduğu Yıkım

İlişkilerin içine madde bağımlılığı girdiğinde bu ilişkiyi sürdürmek çok zordur. Ara sıra madde kullanımı, madde bağımlılığına evrildiğinde kişinin tek odak noktası maddeyi elde etmek ve kullanmak olacaktır. İlişkiler madde kullanımının verdiği hazla rekabet edemediğinden bağımlı kişi ilişkiyi sürdürmek için daha az çaba harcayacaktır.

Madde kullanımı kişiyi fiziksel ve psikolojik etkilemesinin yanısıra kişinin sosyal sağlığına ve refahına da zarar verebilir.

“Kişinin ilişkilerini sağlıklı sürdürebilme yeteneğini ifade eden sosyal sağlık, bireyin başarısı, benlik saygısı ve yaşamdaki mutluluğu ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. “

Gizlilik

Alkol ve madde kullanımı sürekli hale gelen kişi, suçluluk hissi ve yargılanma korkusu nedeniyle bağımlılık konusunda dışa açık olmayabilir. Başkalarının hislerini anlamayacağını veya kabul etmeyeceğini düşünür. Bu düşünce, ilişkilerinde mesafeye neden olur. Nerede ve kiminle olduğu, gününün nasıl geçtiği, davranışlarının neden değiştiği, neden para sorunu yaşadığı hakkında yalan söyleyebilir. Kısacası bağımlı bireyin nasıl bir hayat yaşadığı onu seven kişiler için kapalı bir kutudur. 

Güven Sorunları

Gizlilikle beraber artan yalan söyleme davranışı ilişkide güven sorunlarına neden olur. Güvenin azalması; kıskançlık, öfke, korku, kızgınlık gibi ilişkiye zarar verebilecek bir dizi sorunun ortaya çıkmasına neden olur. 

Öfke ve İstismar

İlişkinin bozulmasıyla birlikte öfke ve şiddet kendini gösterebilir. Hayal kırıklıkları artar. Eğer bağımlı kişi saldırganlığa neden olduğu bilinen bir madde kullanıyorsa durum daha da zor hale gelir. 

Öfke ve şiddeti artırdığı bilinen ilaçlar arasında; alkol, kokain, MDMA, Metamfetamin, Ritalin ve diğer reçeteli uyarıcılar yer alır.

Kolaylaştırıcı Olmak

Bazen, bağımlı kişiye yardım etmek isterken, onun davranışlarından ve duygularından sorumlu hissedebilir, olumsuz sonuçları en aza indirmek için çok çabalayabilir, suçu üstlenebilir, bahaneler üretebilirsiniz. Bu durum farkında olmadan sevilen kişinin bağımlılığını besleyen bir döngüye dönüşür.

Bunun en klasik örneği, bağımlılının uyuşturucu alabilmesi için ona tutarlı bir şekilde para sağlamaktır. Bağımlı kişi faturalar ve yiyecek için para isteyebilir ve bağımlıyı seven kişi onun uyuşturucu almaya gittiğinden şüphelense bile bunu görmezden gelir. Bağımlılıkla mücadele eden birini sevenler için yardım etmek ve olanak sağlamak arasındaki çizgiyi ayırt etmek genellikle son derece zordur.

Tedavi Seçenekleri

Bireysel Terapi

Madde kullanımını sona erdirmek ilişkiyi onarmanın altın öğesidir.  Aktif bir bağımlılık döneminde sağlıklı bir ilişkiye başlamak veya onu sürdürmek çok zor olacaktır. 

Bağımlılık danışmanlığı ve psikoterapi;

  • Bireyin madde bağımlılığının zihinsel, fiziksel ve sosyal sağlığı üzerindeki etkisini daha iyi anlamasını 
  • Madde kullanımıyla başa çıkma mekanizmalarını öğrenmesini 
  • Daha sağlıklı kişilerarası iletişim becerileri geliştirmesini sağlayacaktır.

İlişkide bağımlı olmayan kişi için terapi; 

  • Madde kötüye kullanımı ve bağımlığının doğası hakkında eğitim almasına
  • İlişki çatışmaları ve kalıplarındaki rolleri anlamasınına yardımcı olacaktır.

Aile/çift danışmanlığı her iki birey için de yardımcı olacaktır. Çünkü her iki taraf da birbirleriyle nasıl daha sağlıklı iletişim kurabileceğini öğrenebilir ve ilişkiyi mutlu şekilde sürdürebilir.

Tedavi biçiminden bağımsız olarak, ilişkinin geleceği için aşağıdakiler de dahil olmak üzere birkaç ilgili tema çok önemli olacaktır:

İletişim 

İletişim, açık ve saygılı olmalıdır. Amaç, karşılıklı duygu ve düşünce alışverişidir. Sakin, dikkat dağıtıcı olmayan bir ortamda göz teması  kurularak yapılan aktif dinleme, konuşmanın verimliliğini artıracaktır.

Sınırlar

Sınır belirleme, belirli eylemlerin sonuçlarıyla eşleştirilmiş beklentilerin net bir tanımını içerir. Aynı derecede önemli olan tutarlılıktır. 

Kişi sürekli madde kullanımının kabul edilemez olduğunu söylerse ancak madde kullanımına tolerans göstermeye devam ederse, sınır reddedilir. Sınırlar, sonuçların etkili olmasını sağlar.

Onarılamaz İlişkiler

Kişi, davranışlarını bireysel veya aile/çift danışmanlığında belirtildiği gibi değiştirmeyi çok zor bulabilir. Bağımlı kişi bu ilişkiyi sürdürmenin diğer kişi veya kendisi için çok yıkıcı olduğunu fark edebilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Madde bağımlılığı ve İlişkiler

Kaynaklar:

Commonly Abused Drugs Charts. (2016).

Principles of Effective Treatment.

Characteristics of Healthy & Unhealthy Relationships.

Drug Abuse Hurts Families. (2015)

How Drug Addiction Hurts Relationships

 

Önceki
Sonraki

İlgili Makaleler

Yetişkinlerde Travma
Yetişkinlerde Travma
15 Ocak 2024

Yetişkinlerde travma, çocukluk çağında yaşanmış olaylardan, ani şiddet içeren...

Devamı
Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?
Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?
12 Ocak 2024

Depresyon Nedir Kişinin hayatındaki aktivitelerde ilgi kaybı ve sürekli bir...

Devamı
Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?
Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?
22 Ocak 2025

Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim? Depresyon, kişinin ruh...

Devamı
Esaret Fobisi
Esaret Fobisi
8 Haziran 2024

Esaret fobisi, kişinin özgürlüğünün kısıtlanacağı veya kontrol altına alınacağı...

Devamı

Instagram

Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze yaşanan bir deneyim değil; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi 💔

Eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. 

Kaygılı bağlanan kişiler ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun “takip” davranışı gösterirken; kaçınan bağlanan kişiler genellikle tüm dijital izleri silmeyi tercih eder. 

Modern ilişki dinamikleri arasında yer alan “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi davranışlar ise bu süreci daha da karmaşık hale getirebilir.

🔗 Yazının tamamını www.tugceturanlar.com’da okuyabilirsiniz 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fi Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fiziksel sınırlarla değil, duygusal ve dijital alanlarla da şekillendiğini ortaya koyan bir kavramdır. 

Sosyal medyada flörtöz etkileşimler, eski sevgiliyle gizli mesajlaşmalar ya da partnerden saklanan yakınlıklar, görünürde küçük olsa da güveni zedeleyebilir. Bu davranışların ortak özelliği gizlilik, duygusal yatırım ve ilgi odağının partnerden başkasına kaymasıdır. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerde belirsizlik ve güvensizlik duygularını tetikleyerek büyük krizlere yol açabilir❤️‍🩹

Bununla birlikte, her davranışın mikro aldatma sayılıp sayılmayacağı çiftlerin ortak sınırlarına bağlıdır. Bazı ilişkilerde eski sevgiliyle iletişim önemsiz görülebilirken, başka bir ilişkide bu durum ciddi bir güven sorununa dönüşebilir. Bu nedenle mikro aldatmayı anlamanın anahtarı, partnerlerin açık iletişim kurması, sınırlarını netleştirmesi ve birbirlerinin hassasiyetlerini gözetmesidir. Şeffaflık ve empati, mikro aldatmanın ilişkilerde yıkıcı bir tehdit olmaktan çıkıp, güveni güçlendiren bir farkındalık alanına dönüşmesini sağlayabilir 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Dopamin EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi ilişki Jung Kişilik Bozuklukları Kişisel Gelişim narsist Nörobilim Online EMDR Online psikolog Online Psikoterapi Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi İlişkiler

Son Eklenenler

  • Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?
  • Mutluluk Korkusu: Neden Bazı İnsanlar Mutluluk Hissinden Kaçar?
  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz