Madde Bağımlılığı ve İlişkiler
Madde Bağımlılığı ve İlişkiler
Madde bağımlılığını; bağımlılık yapıcı maddelerin beyni haz verecek şekilde etkilemesi, yokluğunda huzursuzluk ve çeşitli sıkıntılara neden olması, sürekli olarak alınma isteği, alınmadığında davranış bozukluklarının görülmesine neden olan nörolojik bir rahatsızlık olarak düşünebiliriz.
Bağımlılığın Neden Olduğu Yıkım
İlişkilerin içine madde bağımlılığı girdiğinde bu ilişkiyi sürdürmek çok zordur. Ara sıra madde kullanımı, madde bağımlılığına evrildiğinde kişinin tek odak noktası maddeyi elde etmek ve kullanmak olacaktır. İlişkiler madde kullanımının verdiği hazla rekabet edemediğinden bağımlı kişi ilişkiyi sürdürmek için daha az çaba harcayacaktır.
Madde kullanımı kişiyi fiziksel ve psikolojik etkilemesinin yanısıra kişinin sosyal sağlığına ve refahına da zarar verebilir.
“Kişinin ilişkilerini sağlıklı sürdürebilme yeteneğini ifade eden sosyal sağlık, bireyin başarısı, benlik saygısı ve yaşamdaki mutluluğu ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. “
Gizlilik
Alkol ve madde kullanımı sürekli hale gelen kişi, suçluluk hissi ve yargılanma korkusu nedeniyle bağımlılık konusunda dışa açık olmayabilir. Başkalarının hislerini anlamayacağını veya kabul etmeyeceğini düşünür. Bu düşünce, ilişkilerinde mesafeye neden olur. Nerede ve kiminle olduğu, gününün nasıl geçtiği, davranışlarının neden değiştiği, neden para sorunu yaşadığı hakkında yalan söyleyebilir. Kısacası bağımlı bireyin nasıl bir hayat yaşadığı onu seven kişiler için kapalı bir kutudur.
Güven Sorunları
Gizlilikle beraber artan yalan söyleme davranışı ilişkide güven sorunlarına neden olur. Güvenin azalması; kıskançlık, öfke, korku, kızgınlık gibi ilişkiye zarar verebilecek bir dizi sorunun ortaya çıkmasına neden olur.
Öfke ve İstismar
İlişkinin bozulmasıyla birlikte öfke ve şiddet kendini gösterebilir. Hayal kırıklıkları artar. Eğer bağımlı kişi saldırganlığa neden olduğu bilinen bir madde kullanıyorsa durum daha da zor hale gelir.
Öfke ve şiddeti artırdığı bilinen ilaçlar arasında; alkol, kokain, MDMA, Metamfetamin, Ritalin ve diğer reçeteli uyarıcılar yer alır.
Kolaylaştırıcı Olmak
Bazen, bağımlı kişiye yardım etmek isterken, onun davranışlarından ve duygularından sorumlu hissedebilir, olumsuz sonuçları en aza indirmek için çok çabalayabilir, suçu üstlenebilir, bahaneler üretebilirsiniz. Bu durum farkında olmadan sevilen kişinin bağımlılığını besleyen bir döngüye dönüşür.
Bunun en klasik örneği, bağımlılının uyuşturucu alabilmesi için ona tutarlı bir şekilde para sağlamaktır. Bağımlı kişi faturalar ve yiyecek için para isteyebilir ve bağımlıyı seven kişi onun uyuşturucu almaya gittiğinden şüphelense bile bunu görmezden gelir. Bağımlılıkla mücadele eden birini sevenler için yardım etmek ve olanak sağlamak arasındaki çizgiyi ayırt etmek genellikle son derece zordur.
Tedavi Seçenekleri
Bireysel Terapi
Madde kullanımını sona erdirmek ilişkiyi onarmanın altın öğesidir. Aktif bir bağımlılık döneminde sağlıklı bir ilişkiye başlamak veya onu sürdürmek çok zor olacaktır.
Bağımlılık danışmanlığı ve psikoterapi;
- Bireyin madde bağımlılığının zihinsel, fiziksel ve sosyal sağlığı üzerindeki etkisini daha iyi anlamasını
- Madde kullanımıyla başa çıkma mekanizmalarını öğrenmesini
- Daha sağlıklı kişilerarası iletişim becerileri geliştirmesini sağlayacaktır.
İlişkide bağımlı olmayan kişi için terapi;
- Madde kötüye kullanımı ve bağımlığının doğası hakkında eğitim almasına
- İlişki çatışmaları ve kalıplarındaki rolleri anlamasınına yardımcı olacaktır.
Aile/çift danışmanlığı her iki birey için de yardımcı olacaktır. Çünkü her iki taraf da birbirleriyle nasıl daha sağlıklı iletişim kurabileceğini öğrenebilir ve ilişkiyi mutlu şekilde sürdürebilir.
Tedavi biçiminden bağımsız olarak, ilişkinin geleceği için aşağıdakiler de dahil olmak üzere birkaç ilgili tema çok önemli olacaktır:
İletişim
İletişim, açık ve saygılı olmalıdır. Amaç, karşılıklı duygu ve düşünce alışverişidir. Sakin, dikkat dağıtıcı olmayan bir ortamda göz teması kurularak yapılan aktif dinleme, konuşmanın verimliliğini artıracaktır.
Sınırlar
Sınır belirleme, belirli eylemlerin sonuçlarıyla eşleştirilmiş beklentilerin net bir tanımını içerir. Aynı derecede önemli olan tutarlılıktır.
Kişi sürekli madde kullanımının kabul edilemez olduğunu söylerse ancak madde kullanımına tolerans göstermeye devam ederse, sınır reddedilir. Sınırlar, sonuçların etkili olmasını sağlar.
Onarılamaz İlişkiler
Kişi, davranışlarını bireysel veya aile/çift danışmanlığında belirtildiği gibi değiştirmeyi çok zor bulabilir. Bağımlı kişi bu ilişkiyi sürdürmenin diğer kişi veya kendisi için çok yıkıcı olduğunu fark edebilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Madde bağımlılığı ve İlişkiler
Kaynaklar:
Commonly Abused Drugs Charts. (2016).
Principles of Effective Treatment.
Characteristics of Healthy & Unhealthy Relationships.
Drug Abuse Hurts Families. (2015)
How Drug Addiction Hurts Relationships
Devamı
Anne – Baba Yaklaşımları
Anne – Baba Yaklaşımlarını üç grupta inceleyebiliriz.
1) Denetleyici Yaklaşım
Bu yaklaşımı uygulayan ebeveynlerin amacı çocuğun tutum ve davranışlarını değiştirmektir. Denetliyici yaklaşım; tehdit, fiziksel şiddet, sevgi vermemek, küsmek, küçük düşürücü davranmak şeklinde olabilir.
Denetleyici yaklaşımında çocuk, hangi davranışın nasıl bir tepki alacağından emin değildir. Bu belirsizlik nedeniyle çocuk, aşırı isyankar ya da aşırı boyun eğici olabilir. Ebeveyn çocuğa sözlü-sözsüz ya da fiziksel olarak devamlı kızar. Bu öfke bazen çocuğun davranışıyla da ilgili olmayabilir. Yakın ilişkilerindeki ya da iş yerindeki sorunlar neden olabilir. Bu ebeveynler tüm streslerini çocuklarından çıkarırlar.
Ebeveynin korku temelli bu yaklaşımın sonucunda çocuk isyankar ya da içe kapanık bir birey olur.
2) Destekleyici Yaklaşım
Bu yaklaşım çocuğa yakın ilgi ve sevgi göstermek, ortak faaliyetlerde bulunmak gibi çocuğun benliğini onaylayıcı davranışları içerir.
Ebeveynler çocukların faaliyetlerine ilgi ve sevgiyle karşılık verip kendi kendine öğrenmesine ve yeni beceriler edinmesine uygun bir ortam sağlar. Böyle bir ortam çocuğa dış dünyayı keşfetmesi için cesaret verir. Ebeveynler çocuğun başarılarından dolayı hissettiği duyguları sözlü ve sözsüz göstererek çocuğu yeni deneyimler için motive eder.
Örneğin ilk defa resim yapan bir çocuğun çabasına beğeniyle karşılık veren bir ebeveyn, çocuğun bu eylemi devam ettirip beceriye dönüştürmesine yardım etmiş olur.
Çocuğun öğrenme konusundaki heyecanı yeni deneyimler edinmesi için onu motive eder.
Destekleyici yaklaşımı benimseyen ebeveynin tutarlı davranışı sonucunda, çocuk hangi davranışın hangi tepkiye neden olacağını bilir ve seçimi kendi yapar. Çocuk özgür ve mutludur.
Olumlu ebeveyn özgüvenli, sakin, tutarlı ve kararlıdır. Böyle bir ebeveyne sahip çocuk ailesinin beklentisini bilir ve yardıma ihtiyacı olduğunda çekinmeden söyler.
3) Pasif Yaklaşım
Pasif ebeveyn diğer yaklaşımlardan farklı olarak çocuğun etkinlikleri konusunda ilgisiz bir davranış sergiler. Ebeveynin ilgisizliğiyle çocuğun etrafına karşı olumsuz davranışı ve eşyalara verdiği zarar arasında yakın bir ilişki bulunmuştur. Bu yaklaşımı benimseyen ebeveynler hoşgörü ve umursamazlığı birbirine karıştırırlar. Bu nedenle çocuk sınırlar hakkında bilgi sahibi değildir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Anne – Baba Yaklaşımları
Yavuzer, H. (2006). Çocuk eğitimi el kitabı. Remzi Kitabevi.
4 Types of Parenting Styles and Their Effects on Kids
DevamıÇocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması: Kazan kaybet yaklaşımı ebeveynlerin zaman zaman başvurdukları bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanan ebeveynler, çocukla olan ilişkilerini bir güç mücadelesi olarak görürler. Doğruyu bilenin her zaman kendileri olduğunu düşünürler.
Thomas Gordon, ebeveyn ve çocuk arasındaki bu mücadeleyi iki yöntemle örneklendirmektedir.
Yöntem 1
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Ebeveyn, çocuğun yapması gerekeni söyler ve kabul etmesini bekler. Eğer çocuk itiraz ederse çocuğu ikna etmeye çalışır. İkna da işe yaramazsa güç kullanır.
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: Almazsan ıslanırsın, hasta olursun.
Çocuk: İstemiyorum. Nefret ediyorum şemsiye taşımaktan.
Anne: Lütfen şemsiyeyi alır mısın? Hasta olmanı istemiyorum.
Çocuk: Hayır, almayacağım.
Anne: O zaman dışarı çıkmıyorsun.
Çoçuk: Tamam, sen kazandın. Bu berbat şemsiyeyi alacağım.
Bu örnekte kazanan ebeveyndir.
Yöntem 2
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: İstemiyor musun? Islanıp hasta olursun.
Çocuk: Çok az yağıyor.
Anne: Çok yağıyor.
Çocuk: Şemsiyeyi almak istemiyorum. Nefret ediyorum ondan.
Anne: Ben şemsiyeyi almanı istiyorum.
Çocuk: Ben istemiyorum, sevmiyorum o şemsiyeyi. Beni zorlarsan ben de seni kızdıracak bir şeyi yaparım.
Anne: Bundan sonra seni ikna etmek için uğraşmayacağım. Almadan gidebilirsin. Sen kazandın.
Bu örnekte kazanan çocuktur.
Yöntem ikideki örnek çocuk merkezcidir. Egemenlik çocuktadır. O ne isterse o yapılır.
“Kaybeden Yok Yöntemi”
Yukarıdaki örneklerde kaybeden ve kazanan vardır. Fakat kimsenin kaybetmediği başka bir yol daha vardır.
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: Sanırım çok yağıyor. Bu durum bizi endişelendiriyor. Islanır ve hasta olursan bu bizi de etkiler.
Çocuk: Kendi şemsiyemi almak istemiyorum.
Anne: Anladığım kadarıyla sen bu şemsiyeyi istemiyorsun.
Çocuk: Evet, onu sevmiyorum. Rengi çok çirkin.
Anne: Renginden dolayı onu istemiyorsun değil mi?
Çocuk: Evet, hiçbir arkadaşımda o renkte bir şemsiye yok.
Anne: Sen de herkesten farklı bir şemsiye kullanmak istemiyorsun.
Çocuk: Evet, istemiyorum. Herkes gibi ben de açık renk şemsiye kullanmak istiyorum.
Anne: Anladım sorun tamamen şemsiyenin rengiyle ilgili. Şu an ne yapabiliriz bilmiyorum. Şemsiyeyi almazsan ıslanırsın ve hasta olursun. Senin bir çözüm önerin var mı?
Çocuk: Belki bugünlük ablamın şemsiyesini kullanabilirim.
Anne: O senin istediğin renkte mi?
Çocuk: Evet, mavi en sevdiğim renk.
Anne: Sanırım ablan buna izin verir.
Çocuk: Öyleyse ona bir sorayım. (Bir süre sonra)
Çocuk: İzin verdi.
Anne: Şimdi mutlu görünüyorsun.
Çocuk: Evet, çok!
Anne: Şemsiye seni ıslanmaktan koruyacak. Sen mutluysan ben de mutluyum. Akşam görüşmek üzere, iyi dersler.
Bu örnekte gerçekleşen durum “uzlaşma”dır. Kişiler kendi ihtiyaçlarının yanında karşısındakinin de ihtiyaçlarını düşünmektedir. Bu durumda kaybeden yoktur.
“Çocuklarınızı daha iyi tanımakla işe başlayın; çünkü onları hiç tanımıyorsunuz.”
Rousseau
“Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması”
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Parent Effectiveness Training: The Proven Program for Raising Responsible Children
Yavuzer, H. (2006). Çocuk eğitimi el kitabı. Remzi Kitabevi.
DevamıOBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) obsesyon ve kompülsiyonlarla karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Obsesyonlar, tekrarlayıcı bir şekilde ortaya çıkan, istenilmeyen, kontrol edilmesi zor olarak deneyimlenen düşünceler, itkiler veya imgeler iken; kompülsiyonlar ise, kişinin obsesyonuna tepki olarak ortaya çıkan yinelemeli davranışlar veya zihinsel eylemlerdir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013).
Obsesyon: Kişinin anlamsız, mantıkdışı ve yanlış olduğunu bildiği halde kendini düşünmekten alıkoyamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, dürtü veya imajlardır. Bu düşünceler adeta kişinin zihnine hücum eder. İstenmeden gelen, inatçı bir misafir gibidir. Tüm bu düşünce, dürtü ya da imajlar kişinin sıkıntısını arttırır ve huzursuzluğa neden olur. Kişi tüm bunlardan kurtulmak ister ama elinde olmayan bir durum olduğu için bunu başaramaz.
Kompulsiyon: Obsesyonların yol açtığı yoğun sıkıntıyı ve huzursuzluğu ortadan kaldırmak için yapılan tekrarlı davranış ve zihinsel eylemlerdir.
Hastalığın ortalama başlangıç yaşı 21-30 yaşları arasındadır.
Hastaların %65’inde başlangıç 25 yaşından öncedir. Yüzde15’lik bir gurupta başlangıç yaşı 30’un üstündedir.
Erişkin popülasyonda yapılan çalışmalarda kadın-erkek oranının eşit olduğu bildirilmektedir.
Birçok araştırma OKB etiyolojisinde serotonin disregulasyonunun rolü olduğunu göstermiştir.
OKB etiyolojisinde genetik etkenlerin katkıda bulunduğuna dair kanıtlar giderek artmaktadır.
Aile çalışmalarında, OKB hastalarının 1. derece akrabalarının % 35’inin bu bozukluktan etkilendiği bulunmuştur.
Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu
Kişi kendisine bir şeyin bulaştığı, kirlendiği ya da başkasını kirlettiği düşüncesi ile çok yoğun şekilde meşgul olur. Bunu zihninden atamaz ve bu durumun verdiği sıkıntıdan kurtulmak için tekrarlı yıkama eylemi, temizlik kompulsiyonu gösterir.
Kuşku Obsesyonu ve Kontrol Kompulsiyonu
Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu sık görülen obsesyon ve kompulsiyonlardandır.
Kişinin;
ocağın altını kapatıp kapatmadığına,
pencereyi-kapıyı kilitleyip kilitlemediğine,
ütüyü fişten çekip çekmediğine,
meyve-sebzelerin tam temizlenip temizlenmediğine,
emin olamaması gibi çeşitli örnekleri olabilir.
Kişi bu huzursuzluğu ve sıkıntıları aşmak için sürekli kontrol eder, iyice emin olabilmek için her şeyi belli bir sıra ile yapar, gerçekten olup olmadığını çevresindeki kişilere sorar.
Başkasına Zarar Vereceği, Şiddet Uygulayabileceği ya da Kendisine Zarar Vereceği Yönünde Obsesyonlar
Bazen kişi elinde olmadan başkalarına rahatsızlık ya da zarar vereceği, ağzından hoş karşılanmayacak nitelikte sözler kaçıracağı, yanındaki insanlara elinde olmadan zarar vereceği şeklinde obsesyonlara sahip olabilir.
Cinsel Obsesyonlar
Kişi sapkın olduğunu düşündüğü cinsel içerikli düşünceleri tekrarlayıcı şekilde düşünür.
Yine bunları düşünmekten rahatsızlık duyar ama kafasında uzaklaştıramaz. Başka bir kişinin bu sapkın olarak düşündüğü cinsel eylemleri yapabileceğini düşünerek endişe duyar.
Dinsel Obsesyonlar
Çoğunlukla dini inançları güçlü olan kişilerin, dini inançlarının tam aksi düşünceleri yineleyici şekilde düşünmesi halidir.
Simetri/Düzen Obsesyon ve Kompulsiyonları
Kişinin tüm yaşamına simetri ihtiyacı ve düzenlilik hakimdir.
Kompulsiyonlar
Tekrarlı olarak bazen saatlerce bir şeyleri yıkamak, banyo yapmak, el yıkamak şeklinde temizlik kompulsiyonları görülür. Kişi, eşyaların, kendisinin kirli olduğu obsesyonu ile baş etmek için bu davranışı sergiler.
Emin olamama ya da güvenliği sağlama ile ilgili olarak gaz, kapı, ütü, cüzdan ve benzeri şeylerin kontrol edilmesi kontrol kompulsiyonları şeklinde ortaya çıkar. Bunlar daha çok şüphe obsesyonlarıyla ilişkilidir.
Simetri, düzen ve denge sağlamak amacı ile eşyaları bir düzen içinde tutmaya çalışma hali düzenleme kompulsiyonlarıdır.
Sayma kompulsiyonları ise otomobil plakaları, kaldırımları, tabelaları sayma gibi davranışlarla ortaya çıkan zihinsel kompulsiyonlardır.
Bir şeyleri atamama ve/veya ihtiyaç fazlasını atamama şeklinde biriktirme kompulsiyonları ortaya çıkar.
Bir takım davranışların kişinin emin olduğunu hissettiği zamana kadar belli sayıda tekrar ettirmesi durumu ise tekrarlama kompulsiyonudur.
OKB’si olan kişi çoğunlukla obsesyonlarının anlamsızlığının farkındadır.
Obsesyonlar zaman kaybettirici olabilir. Kişinin normal rutinine, mesleki işlevlerine, olağan sosyal aktivitelerine, arkadaş ve aile ilişkilerine önemli ölçüde engel oluşturup işlevselliğini bozabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
What Is Obsessive-Compulsive Disorder?
Obsessive-Compulsive Disorder (OCD)
DevamıFreud Okuma Listesi
Freud Okuma Listesi; uzmanlar ve Freud hakkında bilgi edinmek isteyen tüm okuyucular için hazırlanmıştır. Ayrıca Freud’un müzesini sanal olarak gezebilmeniz için link bırakıyorum: Freud Museum London
- Sigmund Freud Günlük Yaşamın Psikopatolojisi
- Sigmund Freud Espriler ve Bilinçdışıyla İlişkileri
- Sigmund Freud Cinsellik Üzerine
- Sigmund Freud Totem ve Tabu
- Sigmund Freud Kitle Psikolojisi
- Sigmund Freud Uygarlığın Huzursuzluğu
- Sigmund Freud Musa ve Tektanrıcılık
- Sigmund Freud Wilhelm Fliess’e Mektuplar
- Sigmund Freud Savunma Psikonevrozları
- Sigmund Freud Histeri üzerine çalışmalar
- Sigmund Freud Kaygı nevrozu
- Sigmund Freud Nevrozların etiyolojisinde cinselliğin yeri
- Sigmund Freud Perde anılar
- Sigmund Freud Rüyaların Yorumu
- Sigmund Freud Olgu Hikayeleri I-II
- Sigmund Freud Bir histeri vakasının analizinden parçalar Dora
- Sigmund Freud Küçük Hans
- Sigmund Freud Fare Adam
- Sigmund Freud Leonardo Da Vinci’nin Bir çocukluk anısı
- Sigmund Freud Bir paranoya vakası: Schreber
- Sigmund Freud Narsisizme Giriş
- Sigmund Freud Metapsikoloji
- Sigmund Freud Psikanalize Giriş Dersleri
- Sigmund Freud Kurt Adam
- Sigmund Freud Bir çocuk dövülüyor
- Sigmund Freud Bir kadın eşcinsellik vakası
- Sigmund Freud Haz ilkesinin ötesinde
- Sigmund Freud Benlik ve Alt benlik
- Sigmund Freud Mazoşizmin ekonomik sorunu
- Sigmund Freud Ketlenme, Belirti ve Kaygı
- Sigmund Freud Kitle Psikolojisi
- Sigmund Freud Uygarlığın Huzursuzluğu
- Sigmund Freud Psikanalize Yeni Giriş Konferansları
- Sigmund Freud Gerçekliğin İnkarı ve Benliğin Bölünmesi
- Sigmund Freud Biten Analiz, Bitmeyen Analiz
- Sigmund Freud Musa ve Tektanrıcılık
- Sigmund Freud Psikanalizin Özeti
- Jean-Michel Quinodoz Freud’u Okumak
- S A Mitchel, MJ Black Freud ve Sonrası
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Freud Okuma Listesi”
DevamıAşk Bağımlılığı
AŞK BAĞIMLILIĞI
Aşk bağımlığı olan kişiler, duygusal çaresizliğin kaotik dünyasında nefes alırlar. Yalnız kalmaktan veya reddedilmekten korktukları için sürekli kendilerini bütün hissettirecek o özel kişiyi ararlar. İronik olan ise, aşk bağımlıları çoğu zaman bu deneyimi gerçekleştirmek için sayısız fırsata sahip olurlar. Ancak, sağlıklı ilişkilerin huzurundan çok, yoğun “aşık olma” deneyimine çok daha güçlü bir şekilde kapılırlar. Neredeyse tüm yaşam seçimlerini bu arzuya dayandırırlar ve bu mükemmel kişiyi ararlar. Kıyafet seçimlerinden yaptıkları spora, katıldıkların etkinliklerden sahip oldukları hobilere kadar her şey bu mükemmel insanı bulmak içindir.
“Bize acı veren duygulardan korunmak için bağımlılık geliştirebilir ve onun zararlarını görmezden gelip yolumuza devam edebiliriz. Ta ki bağımlılığımız kontrol edilemez bir hâl alana kadar.”
Aşk bağımlıları, birine bağımlı olmadıklarında öz bakımlarını yerine getirebilirken, ilişkiye başladıklarında bu durumun tam tersi yaşanır. Bağımlı oldukları kişiye daha çok zaman ve emek harcayarak kendilerinden daha fazla değer verirler. Sevdiklerine saplantılı bir şekilde odaklanırlar.
“Aşk bağımlıları, ilk bakım verenleri tarafından terk edilme geçmişi olan, onaylanma, sevgi ve ebeveynle bağ kurma gibi en değerli ihtiyaçlarının karşılanmadığı çocuklar olarak kabul edilebilir. Bu durum yetişkin yaşamında benlik saygısını önemli ölçüde etkiler. “
Diğer bağımlılıklarda da olduğu gibi, aşk bağımlılığından kurtulmak da bir kendini keşfetme sürecidir. Belirli adımlar atmayı gerektirir: “İnkârı kırmak, bağımlılığı ve onun zararlı sonuçlarını kabul etmek ve bağımlılık döngüsünün tekrar etmesini engellemek için müdahale etmek.”
Bir terapistle çalışmak, yaşama olumsuz etkileri olan duyguları açığa çıkarma konusunda yardımcı olabilir.
Uzun süreli bir ilişki arayan bireyler için, “ilk aşkın heyecanı” samimi bir ilişkiyi sürdürmek için gerekli bağı sağlayan katalizördür. Bununla birlikte, aşk bağımlıları “ilk romantizmin heyecanına” bağımlıdır ve bu nedenle ilişkileri asla bu ilk yüksek duygunun ötesine geçemez. İlişki içinde aşırı heyecan kaybolduğu için; kopuk, mutsuz, huzursuz ve sinirli hissederler. İlişkileri olmadığında ise kendilerini çaresiz, değersiz ve yalnız görürler; ta ki yeni bir potansiyel partner bulana ve bir kez daha “aşık olmanın” zirvesini hissedene kadar.
“Aşk bağımlılığı, bağımlı kişilik bozukluğu veya borderline kişilik bozukluğundan ayırt edilmelidir. Bu bozukluklarda görülen işlevi olmayan davranış örüntüsü romantik aşkla sınırlı değildir.”
Aşk bağımlılığının tanı ölçütleri konusunda bir fikir birliği olmadığı gibi, ne tür bir bozukluk olduğu konusunda da bir fikir birliği yoktur. Bazı uzmanlar için patolojik aşk, dürtüsellik ve yenilik arayışı ile karakterize edilen bir dürtü kontrol bozukluğudur. Bazıları içinse obsesif-kompulsif spektruma aittir. Obsesyonları olan insanlar gibi, aşk bağımlılığı olanlar da tekrarlayan ve araya giren düşünceler (Intrusive düşünceler) yaşayabilirler. Ancak bu saplantıları düzen veya temizlik kaygıları yerine sevdikleri kişiyle ilgilidir.
Patolojik aşka bağımlılık diyorsak bu davranışsal bir bağımlılık olmalı. Davranışsal bağımlılıklar (kumar bağımlılığı gibi) psikoaktif bir madde tüketimini gerektirmez, ancak madde bağımlılıklarıyla benzer özellikleri taşır. Örneğin, madde kullanımının ilk aşamalarında olan bir kişi gibi aşk bağımlısı da başta yoğun haz ve tatmin duygusu hissedebilir.
Aşık olmak, herkes için güzel bir duygudur. Birini sevmek ve biri tarafından sevilmek birçok insanın sahip olmak istediği bir şeydir. Aşk ancak sağlıksız bir şekilde gerçekleştiğinde, insanların kendilerine ve sevdiklerine zarar verecek davranışlar sergiletmesine neden olabilir. Aşk bağımlılarının partnerlerine olan takıntıları ve onları kontrol etme ihtiyacı istemsiz davranış ve dürtüleri ortaya çıkarabilir. Ancak uygun bir tedavi yöntemi ile sorunları nasıl çözeceklerini öğrenip sağlıklı ilişkiler yaşayabilirler.
“If you love and get hurt, love more.
If you love more and hurt more, love even more.
If you love even more and get hurt even more, love some more until it hurts no more…”
Shakespeare
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Aşk Bağımlılığı”
Kaynaklar
Devamı
Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu
Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu
Merlin bugün de hava kararacağı ve odasında yalnız kalacağı için çok tedirgindi. Akşam yemeğinde neredeyse hiç konuşmadı. Okulda öğrendiklerini her zaman uzay-kukla oyunlarıyla anlatan Merlin, bugün tek kelime etmemişti. Tabağındaki yiyecekleri renklerine göre ayırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Uykusunu iyi alamadığı için cildi oldukça solgun görünüyordu. Eleanor üç gündür devam eden bu durum karşısında kendisini çaresiz hissediyordu.
Uyku vakti gelince Merlin, anne ve babasının yatağında uyumak istiyordu. Fakat bu konuda herkes birbiriyle inatlaşıyordu. Uzlaşmaya varamadıkları için, akşamları huzursuz geçiyor ve günün sonunda Merlin yine kendi odasında kalıyordu. Bu akşam her şey farklı olmalıydı. Merlin’in anne ve babası bu konuyu sakince bir çözüme ulaştırabilmek için, Merlin’in odasına gittiler.
Üçü de yatağa yatıp isteklerini ve bunu neden istediklerini sırayla anlatmaya başladılar. Sıra Merlin’e gelince, Merlin bir an durup karanlık odanın köşesindeki gölgeyi işaret etti. Orada bir şey vardı ve sadece karanlıkta ortaya çıkıyordu. Hatta diğer odaların önünden geçerken şekil değiştirerek onu takip ediyordu. Babası Odin ışığı açıp orada ne olduğuna bakacağını söyledi.
Işığı açtığı an oradaki karartının odada bulunan ahşap bir süs eşyasına ait olduğunu fark etti. Gündüz gördüğümüz nesneler, geceleri hayal gücümüz ile yeniden şekillenebiliyordu. Bunu bir oyuna çevirerek karanlıktaki eşyaları tahmin etme oyunu oynadılar. Merlin biraz sakinleşmiş gibi görünüyordu ama bu oyun korkularını yenebilmesi için yeterli değildi. Hem zamana ihtiyacı vardı hem de daha çok ışığa.
Annesi Eleanor Merlin’in karanlıktan korktuğunu öğrendiğinde aklına kendi çocukluğu geldi. Aynı korkuları o da yaşamıştı. Geceleri tuvalete gitmek için uykusundan uyanır fakat asla karanlık odaların önünden geçemezdi. Orada ona zarar verebilecek bir şeylerin olduğunu düşünürdü. Bu konuyu eşi Odin ile konuşurken korkusunu nasıl yendiğini hatırladı.
“Venüs gezegeni!”
Merlin uzay hakkında bir şeyler öğrenmekten çok mutlu olurdu. Babası Odin vakit buldukça Merlin ile uzay belgeselleri izlerdi. Gezegenler ve onların değişik isimleri hakkında komik tahminlerde bulunurlardı.
Fırsat buldukça Akyaka Orman Kampına kamp yapmaya gider ve şehir ışıklarının parlamasını engellediği yıldızları izlerlerdi. Ormanlık alanda tüm parıltısıyla göz kamaştırırdı gökyüzü. Eleanor’un en heyecan verici bulduğu şey ise çıplak gözle görebildiğimiz bu yıldızların, daha milyonlarca yıl parlamaya devam edecek olmasıydı.
Venüs ve Jüpiter gökyüzünde görebildiğimiz en parlak gezegenlerdi. Parlaklıkları yüzünden herkes onları yıldızlarla karıştırırdı. Merlin için gökyüzünün parıltısı Jüpiter, annesi için ise Venüs’tü. Eleanor’un Merlin’e anlattığı bir hikâyeye göre bu iki gezegen peri tozlarıyla kaplandığı için ışıkla beraber mutluluk saçıyordu ve tüm korkular uzaklaşıyordu.
Ertesi gün Odin eve geceleri parlayan bir sürü fosforlu yıldız ve aydan oluşan bir set ve yıldızların hikayelerini anlatan bir kitapla geldi. Merlin ile Merlin’in odasının duvarlarından başlayan ve tuvalet kapısına kadar uzanan bir yıldız yolu yaptılar. Koridor boyunca yıldızlarla donatılmış duvarların ortasında iki gezegen vardı. Jüpiter ve Venüs. Karanlıkta hem yol gösteriyorlardı hem de korkuları uzak tutuyorlardı. Akşamları uyku vakti gelince evdeki tüm ışıkları kapatıp yıldız parıltıları içerisinde birbirlerine hikayeler anlatmaya başladılar. Zamanla karanlık korkusunun yerini mutlu anılar, uzay maceraları ve gelişmiş bir özgüven aldı.
Gelişim dönem basamaklarında bebekliğimizden itibaren çeşitli korkular yaşarız. Bu bizim genetik mirasımızdır. Önemli olan bu süreçleri sağlıklı bir şekilde aşabilmektir. Çocuklar bir dönem karanlıktan korkarken başka bir dönem görünüşünden dolayı kötü olduğunu düşündükleri bir insandan korkabilirler. Korkuları, onların zengin hayal gücü ile harmanlandığı için neyin tetiklediğini bulmak zor olabilir. Bu süreçte çocuklara anlayış dolu bir yaklaşımla güven vermek, korkularını yenebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bazen ihtiyaçları olan tek şey onlara inanmamız ve onların gözünden dünyayı görebilmemizdir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı
Projektif Testler (Çocuk ve Ergenler için)
Çocuklarda ve Ergenlerde Uygulanan Projektif Testler: CAT, TAT, Rorschach Testi, Louisa Düss Psikanalitik Hikâyeler Testi, Aile Çiz Testi, Goodenough Harris Adam Çizme Testi
Çocuklar İçin Algı Testi – CAT
3-10 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Testte, çocukların kendilerini hayvan figürleri aracılığıyla ifade etmeleri amaçlanmaktadır.
C.A.T bir çocuk için çok önemli olan figürleri ve dürtüleri anlamamızı kolaylaştırmak amacıyla oluşturulmuştur. Resimler özellikle beslenme problemleri ve genel olarak da oral problemler konusunda bilgi vermek; kardeş kıskançlığından kaynaklanan problemleri araştırmak; anne-baba figürlerine karşı tutumu ve bu figürlerin nasıl algılandığını ortaya çıkarmak ve bir çift (karı-koca) olarak anne-baba ile çocuğun ilişkilerini görmek üzere düzenlenmiştir.
Yine bunlarla ilişkili olarak, çocuğun agresyonu, yetişkinler dünyasındaki yeri, muhtemel bir mastürbasyonla ilişkin olarak da gece yalnız kalmaktan duyduğu korku, tuvalet eğitimi ve ailenin buna tepkisi hakkındaki fantezilerini görmek amaçlanmıştır. Ayrıca yine çocuğun yapısı ve büyümeyle ortaya çıkan problemlere çocuğun reaksiyonunun dinamik işleyişini de öğrenmeyi amaçlamakta.
İçinde hayvan karakterlerinin insanlar gibi yaşadığını gösteren 10 karttan oluşmaktadır. Her bir resim verildikten sonra bu resimle ilgili bir hikayenin anlatılması istenmektedir. CAT, çocukların kendilerini hayvan figürleri vasıtasıyla önemli figürlere ve dürtülere olan ilişkilerini anlamaya yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır.
Tematik Algı Testi – TAT
Test, kişilik oluşum süreçleri hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. 14-40 yaş arası bireyleri uygulanmaktadır.
T.A.T bireyin diğer kişilerle olan ilişkilerini ve çevrelerine karşı takındıkları davranışı incelemektedir. Testin amacı daha çok kişiliğin toplumsal yanını araştırmaktır. Testin dayandığı asıl hipotez deneyin resimleri yorumlayarak anlattığı hikayeler, kendi ihtiyaç, istek ve korkularının yansımasıdır.
30 resimli ve bir boş beyaz karttan oluşmaktadır. Kartlar, siyah ve beyaz olarak resimlenmiştir. Her defasında deneğe farklı 10 resim gösterilir.
Kartlarda bulunan resimler, değişik konuları içermekte ve yaşantısal durumlar bulunmaktadır.
Kartlardan 11’i yaş ve cinsiyet farkı olmaksızın tüm denekler için , 7’si yalnızca erkekler için diğer 7’si yalnızca kadınlar için kullanılmaktadır.
Rorschach Testi
Çocuk, genç ve yetişkinlere uygulanır. Kişiliğin dinamikleri ve duyguların yansımaları hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Ruhsal yapıya bütünsel bir bakış verir. Rorschach Testi sadece teşhis amaçlı değil bilinç dışı süreçleri de analiz etmemizi sağlar. Bu testle kişinin davranışları ve ruhsal yapısı ne derece kendi yaş dönemine uygun, kendine özgü çatışmaları nedir ve bu çatışmalarla baş etmek için hangi savunma yöntemlerini kullanmaktadır gibi konular belirlenir.
Evrensel bir kişilik değerlendirme testi olan Rorschach, mürekkep lekelerinden oluşan 10 adet karttan oluşur. Testten ziyade bir metod olan Rorschach veri toplamanın çok boyutluluğunu açıklarken, kişilerin sadece nasıl yanıtlar verdiğine değil, neden ve nasıl o yanıtları verdiklerine aynı derecede önem verir. Geçerliliği ve hassasiyeti sayesinde bir kişide gizli kalmış, gözlem esnasında ortaya konamayan süreçlerin, öngörüşmede farkedilemeyen patolojik bir işaretin varlığını göstermeyi hedefler.
3 yaş ve üzeri(Çocuk Yetişkin) her bireye uygulanabilecek bir testtir. Bireysel bir test olup bir oturumda sadece bir kişiye uygulanabilir. 10adet kart sırasıyla kişiye yöneltilir ve bu kartlarda ne gördüğünü söylemesi istenir.
Rorschach Testinin Psikanalitik Yorumu-1, Tevfika Tunaboylu-İkiz, Bağlam Yayınları.
Louisa Düss Psikanalitik Hikâyeler Testi
Projektif Testler
Düss Öykü Testi, çocukların kompleks ve sorunlarını çözümlemek için hazırlanmış tekniklerin en geliştirilmişlerinden biridir. Bu teste yararlanılan öyküler daha çok onların anlayabilecekleri ve ilgi duyabilecekleri biçimde yapılandırılmıştır. Düss bunu yaparken, deneklerin komplekslerine karşılık olan yanıtlarını göz önünde tutuyor ve şu varsayıma dayanıyordu:
“Eğer denek, öykülerden birine takılır, anlamlı içerik taşıyan veya sembolik değeri olan yanıtlar verirse veya yanıt vermekten kaçınırsa, bu, o öykü ve ya öykü kahramanının, denekte bulunan kompleksi uyandıracak bir çağrışım oluşturduğu anlamına gelecekti.” Buna göre her öykü veya öyküdeki kahramanlar bir veya birkaç kompleksle ilgilidir. Deneyim sırasında, bazı komplekslerin karşılığı olan soruların üstünde durmak ve alınan yanıtların anlamlı oluşlarına göre daha derinleştirerek sorular sormak gerekir. Bunun içindir ki, bu öykülerin, bilinçaltı simgelerini ve psikanalitik soru sorma tekniğini iyi bilen bir uygulayıcı tarafından kullanılması daha doğru ve yerinde olur.
Luisa Düss, aile ve okuldan gelen öğelerin etkisini azaltmak için, öykülerden üçünün konusunu hayvanlardan seçmiştir. Test uygulanırken deneğin kendisini kolayca öykü kahramanının yerine koyması gerekir. Bunun için öyküler sıralanırken, en az suçluluk duygusu uyandırabilecek komplekslerden başlanması yeğ tutulmuştur.
Öyküler özellikle çocuklar için hazırlanmış olmakla birlikte yetişkinlere de bir düş gücü testi olarak uygulanabilir. Kültürlü yetişkinlerin yanıtları genellikle zeki ve mantıklıdır. Kültürel düzeyi düşük, zihnî yetenekleri fazla olmayan yetişkinlerinse verdikleri yanıtlar sembolik ve spontane’dir.
Aile Çiz Testi
Aile ilişki dinamiklerini ve çocuğun aile içinde kendini nasıl gördüğünü ve ailesini nasıl algıladığını değerlendiren bir testtir.
Goodenough Harris Adam Çizme Testi
7-9 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Çocuğun çizdiği resim üzerinden zekâ gelişimini ölçmeyi amaçlamaktadır.
“Çocuklarda ve Ergenlerde Uygulanan Projektif Testler”
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı
Esrar (Cannabis) Kullanımının Olumsuz Etkileri
Esrar Kullanımının Psikolojik Etkileri ve Yoksunluk Belirtileri
Psikolojik Etkileri
Bilinçlilik halinin farklılaşması, ışığa ve müziğe aşırı hassasiyet
Neşeli olma hali, karşı konulamaz konuşma ve gülme isteği (Good trip durumunda)
Gevşeme, sakinleşme, hafifleme hissi (Good trip durumunda)
Zaman algısının bozulması, reaksiyon süresinin azalması
Dikkat ve konsantrasyon sorunları
Kaygı, panik, huzursuzluk, aklını yitirme düşünceleri (Bad trip durumunda)
Yoksunluk Belirtileri
Uyku problemleri (Sürekli uykulu olma hali, uyku düzeninin bozulması)
Gevşeyememe
Sinirlilik
Öfke Kontrol Problemleri
Demotivasyon Sendromu (Tembellik)
Hafıza bozuklukları
Odaklanma problemleri
Şüphecilik (Paranoya)
Sonunu düşünmeden hareket etme eğilimi
Bu belirtilerin hepsi bir arada görülmeyebilir. Yoksunluk belirtilerinin esrar kullanımını bıraktıktan sonraki 6 hafta içinde görülmesi beklenir, bu süre kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
Cannabis (esrar) kullanımı ölüme neden olur mu
Cannabis’in (esrarın) temel psikoaktif maddesi THC’nin öldürücü doza ulaşması için toplam 680 kg bitkinin yaklaşık 15 dk içinde tüketilmesi gerekir. Bu da pek mümkün değildir.
Ancak Cannabis (esrar) kullanımına bağlı gelişen psikoz vakaları intihara neden olabilmektedir.
Uzun süreli esrar kullanımı depresyon ve psikoz için risk oluşturmaktadır.
Kannabinoid içeren ürünler yüksek dozlarda kullanıldığında şiddetli anksiyete ve paranoid düşünceler ortaya çıkmaktadır.
Dünyanın en itibarlı bilim dergisi Lancet’te yayınlanan bir araştırmada esrar içen bireylerde şizofreni riskinin %40’lara çıkabileceği bildirildi.
Amerika’da yapılan başka bir araştırmada ise esrarın şizofreni riskini en az 7 kat artırdığı bulundu.
Cannabis kullanımı ile ilgili yanlış inanışlar
Yanlış
Bitki olduğu için zararlı değildir
Bağımlılık yapmaz
Etkisi sadece birkaç saat sürer
Stresi azaltır
Sigara ve alkolden daha az zararlıdır
Günümüzde esrar eskiden olduğundan daha güvenlidir
Doğru
Birçok bitki insan için zehirlidir
Psikolojik bağımlılık yapar. Ayrıca kullanımın dozu ve sıklığına bağlı olarak fiziksel bağımlılık potansiyeli vardır
Vücutta yağ hücrelerinde depolandığı için etkisi günlerce, haftalarca sürebilir
“Sigara olarak içildiğinde kanda birkaç dakikada etkisi en üst düzeye çıkar ve saatler içinde hızla düşer. Vücuttan idrarla atılır, atılması da günler sürer.”
Diğer uyuşturucularda olduğu gibi sadece problemlerle yüzleşmeyi geciktirir ve depresyona da neden olabilir
412 adet kimyasal madde içermektedir. Sigara şeklinde içildiği zaman sigaradan 5 kat daha zararlıdır
Zirai gelişmeler esrarın potansını arttırmış ve başka tehlikeli bileşikler eklemiştir
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı
Metamfetamin ve Beyin Üzerindeki Etkileri
Metamfetamin
Metamfetamin, santral sistemde sinir uçlarında dopamin, noradrenalin ve serotonin salınmasına ve bu maddelerin sinir uçlarına geri alınmasını engelleyip etkilerinin artmasına sebep olan uyarıcı bir maddedir.
Metamfetamin kan-beyin bariyerini kolayca geçerek beyine hızla nüfuz edebilmektedir.
Beynin kimyasını bozup ağır depresyona ve bağımlılarda kalıcı anhedoniye (haz yitimi) neden olmaktadır.
Uyanıklık, motivasyon ve kısa dönem beyin aktivitesini artıran metamfetamin yüksek dozda öforiye (kendini iyi hissetme hali) neden olmaktadır. Uykusuzluk ve yorgunluğu erteleyerek öfori durumu oluşturmaktadır. Uzun süre uyumayan birey beklenmedik bir zamanda birdenbire uyuya kalabilmektedir.
Metamfetamin kısa süreli kullanım durumunda, bireyin dikkatini ve kendine güvenini artırır, bellek fonksiyonlarını ve öğrenmeyi kolaylaştırır, cinsel istekte artışa yol açar.
Fiziksel performansı artırması nedeniyle de yarışmalarda doping yapmak için kötüye kullanılabilmektedir.
Metamfetamin kullanımı kişinin şiddete eğilimini artırabilir.
İştahı azaltıp, bazal metabolizmayı artırarak kişinin kilo vermesine neden olabilir.
Kullanıcılar bir takım psikotik özellikler, paranoya, tensel ve işitsel halüsinasyonlar, duygu durum dengesizlikleri, saplantılar, kuruntular sergileyebilirler.
Uzun süre metamfetamin kullanan kişilerin beyinlerindeki dopamin hücrelerinin zarar görmesi ve seviyesinin azalması sebebiyle Parkinson Hastalığındaki gibi ciddi hareket bozuklukları oluşabilir.
Parkinson Hastalığı: (Substansiya nigra) Siyah çekirdekteki hücre grubu “dopamin” denilen bir kimyasal maddeyi üretir. Dopamin, hareketlerimizin başlatılmasını, akıcı ve ahenkli olmasını sağlar. Parkinson hastalığında siyah çekirdekteki hücrelerin azalması sonucunda dopamin eksikliği olmakta ve bu nedenle hastalığın belirtileri ortaya çıkmaktadır. Hastaların hareketleriyle ilişkili olan bu bulguların yanında birçok farklı şikayeti de olabilir. Yorgunluk, bilişsel fonksiyonlarda azalma, depresyon, anksiyete, davranış bozuklukları, görme ile ilgili bozulmalar, kilo kaybı, uyku anormallikleri ve ağrı gibi.
Beyin Üzerindeki Zararları Nelerdir
Uzun süreli metamfetamin kullanımı beyne hem işlevsel hem de yapısal olarak zarar vermektedir.
Bağımlılık sürecinde kullanıcının beyni maddeye alışmaktadır. Bu sebeple değişen biyokimyasal aktivitenin, madde kullanımı bırakıldıktan sonra normale dönmesi zaman alabilmektedir. Ancak meth beyin hücrelerine zarar verdiği için hasarın tersine çevrilebilmesi tamamen zarar gören yere bağlıdır. Diğer beyin hücrelerinin telafi edebileceği bir bölgede zarar meydana gelirse, kişinin semptomları iyileşebilmektedir. Hücrelerin daha özel ve az olduğu yerlerde ise onarım imkansız olmasa bile oldukça zor olabilmektedir.
Uzun Süreli Metamfetamin Kullanımı Beyne 3 Şekilde Zarar Vermektedir
Akut nörotransmiter değişikliklerine neden olması: Uzun süreli meth kullanımı, beynin hücresel taşıyıcılarını ve reseptörlerini doğrudan değiştirmektedir. Bu taşıyıcılar ve reseptörler ruh halini düzenlemede rol oynar. Bu sebeple kronik bozulma, sinirlilik, ilgisizlik, öfke, depresyon, uykusuzluk ve anksiyete semptomlarına yol açabilmektedir.
Beyin hücresi ölümü: Ağır meth kullanımının beynin frontal lob, kaudat nükleus ve hippokampus dahil olmak üzere kendi kendini kontrol etmekle ilişkili bölümlerinde hücre ölümüne neden olduğu bilinmektedir. Bu alandaki hasar çeşitli psikiyatrik semptomlarla kendini gösterebilmektedir. Bu bölgelerdeki hücre ölümleri telafi edilemez. Bu bölgelere verilen hasarlar uzun süreli değişikliklere yol açabilmektedir.
Beyin ödül sistemini yeniden oluşturması: Metamfetamin bağımlılığı beynin ödül merkezine de zarar vermektedir ve beynin bu bölgelerindeki değişiklikler genelde kalıcıdır. (ventral tegmental alan (VTA), nükleus akumbens, frontal lob). Ödül merkezindeki değişiklikler, kişinin bıraktığı zamanki madde arzusundan da sorumlu olmaktadır.
Beyin Üzerinde Oluşan Hasarın Tersine Çevrilme Olasılığı Nedir
Temple Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve Madde Bağımlılığı Araştırma Merkezi tarafından yürütülen bir çalışmada;
Metamfetaminden 6 ay yoksun kalan kullanıcılar; motor, sözel beceriler ve psikolojik görevler konusunda hiç kullanmamış bir gruba kıyasla daha düşük puan aldılar. Bununla birlikte 12-17 ay sonra motor ve sözel becerileri hiç kullanmayanların puanlarıyla eşitlendi. Ancak psikolojik görevleri yerine getirme konusunda sorun yaşamaya devam ettiler; depresyon, ilgisizlik ve saldırganlık sergileme olasılıkları daha yüksek bulundu.
Metamfetamin Kullanmayı Bıraktıktan Sonra Ne Beklenmeli
Normal beyin fonksiyonlarının eski haline gelebilme durumu kişiden kişiye değişmektedir. Bu durumdaki belirleyici etkenler; madde kullanım süresi ve sıklığıdır. Madde kullanımı bıraktıktan sonra 6-12 ay içinde aşağıdaki işlevlerde ve/veya semptomlarda iyileşme beklenebilir;
Daha az kabus, Depresyon ve anksiyetede iyileşme, Odaklanma ve dikkatte gelişme, Beyin reseptörlerinin ve taşıyıcılarının normalleşmesi, Gerginlik ve duygusal öfkede azalma, Beynin kişiliği düzenleyen bölümlerinde nörotransmitter aktivitesinin restorasyonu, Ruh hali değişimlerinin stabilizasyonu.
Kolayca iyileşemeyebilecek tek şey, bir kişinin yaşayabileceği ve yıllarca yoksun bırakıldıktan sonra bile devam edebilen uyuşturucu arzusudur. Bu özel sorun genellikle beynin ödül sistemine verilen hasardan kaynaklanır
Dopamin ve serotonin taşıyıcılarının seviyelerinde azalma
Metamfetamin kullanımı sebebiyle dopamin ve serotonin tükenmesi; başlangıçtaki aşırı coşku ve ardından aşırı depresyon, ilgisizlik ve umutsuzluk dönemleri gibi bir dizi aşırı duygudurum değişikliklerine neden olabilmektedir.
https://www.youtube.com/watch?v=T-duk-PiIXo
Metamfetamin Etkileri
Araştırmalar, dopamin taşıyıcı sistemdeki hasarın zamanla önemli ölçüde yoksunluk ile onarılabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, CNS’deki nöron kaybı tam olarak düzeltilemez. CNS, nöral plastisite olarak bilinen bir mekanizma nedeniyle önemli ölçüde kaybolan bazı kısmi işlevleri kurtarabilir. (Beyindeki nöronların ve diğer yapıların aşırı yaralanmalar nedeniyle işlevlerini değiştirme ve genişletme yeteneği, çünkü önemli çevresel uyarılar beyindeki kalan nöronları başka işlevleri üstlenmeye zorlar). Bununla birlikte, bu işlev sınırlıdır ve kurtarma sürecinde ortaya çıkan oldukça fazla bireysel değişkenlik vardır. Metamfetamini kronik olarak kullanan kişiler, bir dizi kalıcı nörolojik ve bilişsel etkiye maruz kalabilir.
Metamfetamin Kullanımıyla İlişkili Uzun Vadeli Bilişsel Etkiler
Kronik meth kullanımı sonucu ortaya çıkan bilişsel ve duygusal etkilerin listesi, araştırmalara dayalı olarak genişlemeye devam ediyor. Aşağıdaki bilişsel alanlar kronik metamfetamin kullanımının sonucunda önemli ölçüde etkilendiğini göstermektedir:
Dikkat
Frontal ve Prefrontal korteksdeki nöronlarda meydana gelen hasarın bir sonucu olarak; uzun süreli odaklanma, odak değiştirme ve konsantre olabilme ile ilgili kronik sorunlar, genellikle önemli bir yoksunluktan sonra bile kalır.
Yargı ve problem çözme
Meth kullanımının bir sonucu olarak ortaya çıkan hasar, bireyin dürtüleri bastırma yeteneğini etkiler ve bu durum zayıf muhakeme ve problem çözmeye yol açabilir. Bu işlev bozukluğunun boyutu kişiden kişiye değişecektir. Bazı bireyler daha çok dürtüsel olabilir ve davranışlarını kontrol etmek için başlangıçta biraz yardıma ihtiyaç duyabilirken, diğerlerinin daha derin eksiklikleri olabilir.
Hafıza
Araştırma çalışmaları, kronik metamfetamin kullanımının ardından hem hayvanlarda hem de insanlarda bilgiyi kodlama ve hatırlama yeteneğinin önemli ölçüde azaldığını göstermiştir.
Hareket sorunları
Beyindeki beyaz madde yollarındaki bir dizi nöronda meydana gelen hasar, reaksiyon süresi, çok ince ve karmaşık becerilerde koordinasyon ve yürüme gibi çok temel işlevler dahil olmak üzere motor işlevlerdeki değişikliklerle de ilişkilidir.
Duygusal kontrol
Bir kişinin duygusal durumları ve / veya gerçek duygu deneyimleri kendi kendini düzenleme ve kontrol etme becerisidir.
Kronik olarak metamfetamini kullanan bireyler, ruh hali değişiklikleri, kronik depresyon, kronik ilgisizlik, motivasyon kaybı, saldırganlık sorunları, düşmanlık, sinirlilik ve hatta kendine zarar verme ve/veya intihar davranışlarına neden olabilecek duygusal dengesizlikler yaşayabilirler.
Bu, hem nörotransmitterlerin tükendiğini hem de kronik metamfetamin kullanımının bir sonucu olarak ortaya çıkan yapısal hasarın olduğunu yansıtır.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Metamfetamin ve Beyin Üzerindeki Etkileri
METAMFETAMİN HAKKINDAKİ DAHA DETAYLI AKADEMİK BİLGİYE İHTİYAÇ DUYANLAR İÇİN
Metamfetaminin Farmakolojisi
Metamfetaminin net sonucu, santral ve periferik sinir sistemindeki monoaminerjik yolakların aşırı uyarılmasıdır, bu da striatum, prefrontal korteks ve hipokampus dahil olmak üzere birçok beyin bölgesinde ciddi disfonksiyona ve hatta nöronal dejenerasyona yol açabilmektedir.
Monoamin nörotransmiterlerin periferal salınımı, öfori, artmış zihinsel keskinlik, pozitif ruh hali, sosyal ve cinsel disinhibisyonun yanı sıra sistemik sempatomimetik etkiler de dahil olmak üzere akut etkilere neden olur.
Dopaminerjik, noradrenerjik, Serotonerjik ve opioiderjik nörotransmitter sistemler üzerindeki metamfetamin etkileri, kullanımından hemen sonra davranışsal ve bilişsel değişikliklere yol açar.
Metamfetaminin Farmakokinetik Özellikleri
Metamfetaminin sigara olarak içilmesi ve damar içi enjeksiyonu birkaç dakika sürecek öfori hissinin neredeyse anında başlamasına yol açar.
İntranazal ve oral uygulamadan sonra, pik öforik duruma ulaşmak sırasıyla yaklaşık 5 ve 20 dakika sürer ve etkinin 8 ila 12 saat sürdüğü bildirilmiştir.
Madde büyük ölçüde karaciğerde metabolize edilir ve daha sonra böbrekler tarafından atılır.
Metamfetaminin Etkileri
MSS’de tekrarlanan monoamin salınımı, metamfetamin kullananlarda görülen çeşitli nörolojik ve psikiyatrik sorunlardan sorumludur.
Aşırı dopaminerjik işlev, psikotik semptomlara yol açarken, glutamaterjik, GABAerjik, kolinerjik ve opioiderjik iletimdeki bozulma, saldırganlık, depresyon, motor bozukluklar ve uyku bozukluğu gibi diğer semptomlara yol açar .
Metamfetaminin kısa süreli etkileri öfori, atiklik, uyanıklık, artan güven, hiperaktivite ve iştahsızlığı kapsar.
Dopamin salınımı, metamfetaminin öforik etkilerinden sorumludur, ancak metamfetaminin uzun süreli kullanımı, dopamin sisteminde moleküler değişikliklere neden olmakta ve beyindeki sinir ucu terminal hasarına katkıda bulunmaktadır. Bu durum motor becerilerin bozulmasına, hızlı bilişsel gerileme, artan kaygı, psikotik bozukluklar, şiddet davranışları, halüsinasyon, sanrı ve depresyona yol açmaktadır.
Daha yüksek dozda metamfetamin saldırganlık, huzursuzluk, tekrarlı davranışlar, ajitasyon, konfüzyon, kaygı, sinirlilik, disfori, şiddet davranışları, psikomotor bozukluklar, stereotipi, işitsel halüsinasyonlar, panik ve paranoyaya neden olmaktadır.
Metamfetaminin yüksek doz kullanımının son aşamasında, öfori negatif semptomlarla (örneğin, anksiyete, boşluk hisleri) ve yukarıda tanımlanan semptomların çoğuyla yer değiştirmektedir.
Metamfetaminin Yoksunluğu
Metamfetaminin yoksunluk dönemi öznel olarak oldukça rahatsız edicidir, ancak yaşamı tehdit eden bir durum değildir.
Yoksunluk sendromu, yoğunluğa ve süreye göre değişkendir. Depresyon, yorgunluk, hipersomni ve artan iştah, sinirlilik, anksiyete, saldırganlık ve metamfetamin için yoğun istek sık görülen semptomlardır.
Depresif semptomlar metamfetamin yoksunluğunun en belirgin özelliğidir ve 2 haftalık ayıklık döneminden sonra da devam edebilmektedir.
Bu dönemde depresyon ve anksiyete intihar düşüncelerine de yol açabilir. Aşermenin en az 5 hafta sürdüğü gözlemlenirken, kullanıcıların ayıklığın 7-14. günlerinde relapsa karşı özellikle savunmasız olduğu görülmektedir.
Metamfetamin Psikozu
Tek doz kullanım ya da yoksunluk sırasında ortaya çıkan psikoz genellikle geçici olsa da kronik metamfetamin kullanımı ile psikotik bozukluklara yatkınlık artar.
Tayland’da yapılan bir izlem çalışması, metamfetamin psikozu olan hastaların dörtte birinin, ilk yatışlarını takiben 5 yıl içinde şizofreni tanısı aldığını göstermiştir.
Metamfetamin kullananlarda depresyon, intihar davranışı, şiddet, psikoz, kötü fiziksel sağlık ve aşırı zayıflık ile ilişkili sorunlar vurgulanmaktadır.
Depresyon ve intihar düşüncesi aktif ilaç kullanımı, yoksunluk hatta ayıklık dönemlerinde görülebilir.
Duygudurum geçişleri ve dürtüsel davranış, metamfetaminle ilişkili psikiyatrik sendromların bir bileşeni olarak görünmektedir; bunların en ciddi sonucu intihar eğiliminde artıştır.
Normal popülasyon ile karşılaştırıldığında yüksek riskli metamfetamin kullanıcılarında kaza ve intihar riski üst düzeylerde rapor edilmiştir.
Metamfetamin Kullanım Bozukluğunun Farmakoterapisi
Metamfetamin kullanım bozukluğunu tedavi etmek için onaylanmış bir ilaç bulunmamaktadır ve tedavinin birincil bileşeni olmaktan ziyade psikososyal müdahalelere ek olarak farmakoterapi önerilmektedir. Metamfetamin kullanım bozukluğu için araştırılan ilaçlar arasında asetilsistein, antidepresanlar, antiepileptik ilaçlar, atipik antipsikotik ilaçlar, kalsiyum antagonistleri, kas gevşeticiler, opioid antagonistleri, psikostimülanlar ve vareniklin bulunmaktadır. Metamfetaminle ilişkili psikoz, depresif sendromlar, anksiyete ve uyku bozuklukları gibi metamfetaminle ilişkili persistan veya eşlik eden sendromlar, genellikle semptom odaklı bir şekilde tedavi edilir.
İlaç uygulaması, diğer maddelerin de tüketilmiş olabileceği düşünülerek, dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Hastanın belirgin ajitasyon, agresiflik veya psikotik semptomlar için tedaviye ihtiyacı varsa, ilk tercih edilen ajan olarak benzodiazepinler kullanılmalıdır.
Eğer benzodiazepinler hastayı sakinleştirmek için yeterli değilse, özellikle hastanın sanrıları veya halüsinasyonları varsa, bir antipsikotik ilaç eklenmesi düşünülebilir. Metamfetamin kullanım bozukluğu olan hastalara en az üç hafta süreyle kalifiye bir yoksunluk tedavisi önerilmelidir ve akut tedavi mümkün olan en kısa sürede davranışsal terapi veya pekiştireç odaklı terapi (contingency) gibi diğer psikoterapötik yöntemler ile birleştirilmelidir.”
KAYNAK
Dusunen Adam The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences 2018;31:1-10 Editoryal / Editorial DOI: 10.5350/DAJPN20183101001 makalesinden alıntılanmıştır.
Devamı