Antisosyal Kişilik Bozukluğu ve Suç
Yaklaşık iki yüz yıldan beri ruhsal hastalık olarak kabul edilen Antisosyal kişilik bozukluğu erkeklerde kadınlara oranla üç kat daha fazla görülür ve DSM-IV sınıflama grubuna göre B kümesi kişilik bozuklukları arasında yer alır. Antisosyal kişilik bozukluğunda yaygın olarak görülen belirtiler arasında; hırsızlık, kumar bağımlılığı, sahtecilik, kavgacılık, toplumsal ve aile yaşamında sorumsuzluk, sık sık suç işleme ve psikoaktif madde kullanımı bulunmaktadır (Öztürk, 2002). Antisosyal kişilik bozukluğunda bu belirtilere ek olarak; yangın çıkarma, başkalarını cinsel ilişkiye zorlama, insan ve hayvanlara acımasızca davranma, pişmanlık ya da suçluluk duygusundan yoksun olma, düzenli olarak bir işte çalışmayı sürdürmekte ve maddi yönden sorumluluk üstlenmekte güçlük çekme (Geçtan, 1993) gibi belirtiler de gözlenmektedir. AKB, bağımlılığın ve suçun ana sebepleri arasında gösterilir (Köknel, 1989; Ceylan ve Türkcan, 2003). AKB’yi erişkinlerde teşhis etmek için ısrarlı suça yönelik davranışı zorunlu bir ölçüt olarak alınır. Çocukluk döneminde davranım bozukluğu teşhisi koyulan bireylerde antisosyal kişilik bozukluğu tanısı 18 yaşından sonra koyulur, 30-35 yaşlarında ise belirtilerde bir duraklama olur ve çoğunlukla 40-50 yaşlarında belirtilerde göreceli olarak azalma gözlemlenir (Öztürk, 2002).
Ağır ve hafif şiddet grubu AKB olgularının sosyodemografik ve kişilik özellikleri açısından karşılaştırıldığı bir çalışma yapılmıştır. Ağır şiddet grubunda anne ve babanın eğitim seviyesinin düşüklüğünün, ailede dağılmanın, yasal olmayan geçim kaynakları kullanmanın, katı mizaçlı, ilgisiz anne baba özelliklerinin, aile içi anlaşmazlıkların, kardeş sayısının çokluğu hafif şiddet grubuna göre belirgin olduğu bulunmuştur. Aynı çalışma içinde ağır şiddet grubunda anne, baba ve kardeşlerde antisosyal davranışlar, anne ve babada suç işleme, daha çok sayıda ve ağır suçlar işleyen aile fertleri ve akrabalarda daha yüksek oranda antisosyal davranışlar tespit edilmiştir. Ağır şiddet grubunun hafif şiddet grubundan Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri alt ölçeklerinden yansıtma savunma mekanizması, paranoid eğilim, abartılmış cinsiyet, alışkanlık halinde suç işleme, sosyal sapkın eğilimler, aile ve otoriteyle çatışma puanlarının hafif şiddet grubu ve kontrol grubundan yüksek olduğu bulunmuştur (Erdem ve ark. 2010; Özmenler, 1995).
Erişkin Antisosyal Kişilik Bozukluğu teşhisi alan bireylerle yapılan bir çalışmada şiddet suçu işleyen AKB olgularının işlemeyen AKB olgularına göre fiziksel, sözel saldırganlık ve öfke seviyelerinin daha yüksek ve madde bağımlılığı ya da kötüye kullanım oranlarının daha fazla olduğu bulunmuştur (Algül ve ark. 2007). Ergenlik dönemindeki suçlularda yapılan bir çalışmada da yüksek şiddet grubunda bulunan bireylerin Antisosyal Tutum ölçeği puanları, sözel, fiziksel agresyon, öfke ve dürtüsellik seviyelerinin düşük şiddet grubundan fazla olduğu, aynı zamanda bu grubun düşük şiddet grubuna göre alkol ile ilişkili daha çok problem yaşadıkları saptanmıştır (Fritz ve ark. 2008).
Yapılan bir diğer araştırmaya göre, Antisosyal kişilik bozukluğu ile saldırganlık, alkol bağımlılığı ve alkole bağlı olarak gerçekleştirilen suçlar arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (Moeller & Dougherty, 2001; Bahlmann, Preuss & Soyka, 2000).
Antisosyal kişilik bozukluğunun oluş nedenlerini araştırmak için yapılan çalışmalarda, çoğunlukla psikososyal ve biyolojik sebepler üzerinde durulmaktadır. Psikososyal nedenler üzerine yapılan araştırmalar ise özellikle aile ve çocukluk yaşantıları üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak Ak ve Sayar (2002), antisosyal kişilik bozukluğu tanısında Kuzey Amerika’da son zamanlarda büyük bir artış olduğunu, kültürel ve sosyolojik ortamın bu bozukluğun gelişmesinde etki edebileceğini rapor etmektedirler. Buna karşın Doğu Asya toplumlarında saptanan düşük antisosyal kişilik bozukluğu yaygınlığının, bu toplumlardaki aile bütünlüğünün Kuzey Amerika toplumlarına göre hala bozulmamış olmasından kaynaklanabileceğini belirtmektedir. Yapılan bir çalışmada; ailenin düşük düzeyde bakım ve ilgisi ile beraber, bireysel özgürlüklerin aile tarafından aşırı bir şekilde sınırlanmasının erkeklerde ve kızlarda antisosyal kişilik bozukluğunun gelişiminde etkili olduğu bulunmaktadır (Sardoğan ve Kaygusuz, 2006; Reti, Samuels, Eaton, Bienvenu, Costa & Nestadt, 2002).
Birçok araştırmada, 8 yaşından itibaren boylamsal olarak izlenen deneklerde suçlu anne-baba, kalabalık aile, düşük zekâ düzeyine sahip anne-baba ve olumsuz anne-baba tutumları, alkol ya da madde bağımlısı baba, çocukluk çağında anneden fiziksel şiddet görme gibi değişkenlerin yetişkin yaşamda antisosyal kişiliğin gelişmesinde önemli ölçüde katkıda bulunduğu saptanmıştır (Sardoğan ve Kaygusuz, 2006). Türk örneklemde yapılan bir araştırmada ise suç işleyen antisosyal kişilerde; ailenin eğitim ve ekonomi seviyesinin düşük, aile bağlarının ve anne-baba-çocuk ilişkisinin zayıf olduğu bulunmuştur. Ayrıca bu bireylerin babalarının suç öyküsüne sahip olduğu, aile içinde şiddete tanık oldukları, çocukluk dönemlerinde şiddetle karşılaştıkları ve ihmal edildikleri, diğer yandan ilk suç işleme yaşlarının ise 16 olduğu ve askerlik görevlerinde önemli disiplin sorunları yaşadıkları saptanmıştır (Süer, 1998). Araştırmalarda çoğunlukla antisosyal kişilik ile suç işleme ve madde kullanımı arasında anlamlı bir ilişki olduğu ve ağır suç işlemiş olan antisosyal bireylerin ailelerinde; alkolizm, suç öyküsü, toplumsal ilişkilerde bozulma gibi değişkenler açısından, hafif suç işleyen antisosyal bireylere göre anlamlı bir şekilde daha fazla olduğu görülmüştür (Özmenler, 1995). Başka bir çalışmada ise antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alan bireylerin duygusal zekâ becerilerinin antisosyal olmayan bireylere göre zayıf olduğu bulunmuştur ( Sardoğan ve Kaygusuz, 2006).
Sonuç olarak, antisosyal kişilik bozukluğuna sahip bireyler yaşamlarını olaysız bir şekilde sürdürmekte zorluk yaşarlar. Aile geçmişlerine bakıldığı zaman ise aile içi çatışmaların, suçun ve anne-babanın olumsuz tutumları şiddetin de etkisiyle çocukta davranış bozukluklarına sebep olduğu görülmektedir. Ancak bozukluğun biyolojik etkenler barındırdığını söyleyen çalışmalar da bulunmaktadır. Aile geçmişi ve toplum tek başına neden değildir.
AKB bireyleri ailelerinden ayrıldıktan sonra suç işlemeye ve şiddet göstermeye heyecan arayışı sebebiyle de devam ediyor olabilirler. Çünkü çocukluk çağında yaşanılan olaylar ve aile bireylerinin birbirini tutmayan davranışları ile suçtan ve şiddetten alınan zevkin yansımaları çocuk bağımsızlığını kazandığı zaman kendini gösteriyor olabilir. Ayrıca, amigdala ile ilişkisi bulunan duygusal zeka ve empati yeteneği de AKB bireylerinde düşük görülmüştür. Bu yüzden nörofizyolojik etkenler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Klinik Psikolog Tuğçe TURANLAR
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK546673/
Devamı
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Burslu okuduğu Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünden (İngilizce) onur derecesi ile bir sene erken mezun olan Tuğçe Turanlar, Klinik Psikoloji alanında uzmanlığını “Travmatik yaşantının affedicilik ve anlam arayışına etkisi; kişilik özellikleri ve romantik ilişkiler açısından incelenmesi” çalışması ile tamamlamış olup ikinci uzmanlığının İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler bölümünde tez aşamasındadır.
2016 yılında 450 saatlik (300 saat teori, 30 saat süpervizyon, 120 saat uygulama) İstanbul Üniversitesi Aile Danışmanlığı sertifika programını ve süpervizyon sürecini tamamladı.
Kuramsal ve test eğitimlerini Rorschach ve Projektif testler derneği, İstanbul Psikanaliz Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Derneği, Psike İstanbul gibi kurumlardan almıştır ve almaya devam etmektedir.
Tuğçe Turanlar Tubitak Bursu ile Doç. Dr. Neylan Ziyalar ve Doç. Dr. Mine Özaşçılar danışmanlığında yürütülen devlet destekli projelerde yer almıştır. Prof. Dr. Metehan Irak’ın kurmuş olduğu, Beyin ve Biliş Araştırmaları Laboratuvarında yarı zamanlı olarak 2 yıl çalışmıştır.
Çeşitli istismar türlerine maruz kalan kadın ve dezavantajlı çocuklar ile psikolojik müdahale teknikleri ile destekleyici çalışmalar yapmıştır. Psikolojik Danışmanlık Merkezleri ve Özel Kliniklerde çocuk, yetişkin ve ailelere yönelik online/yüz yüze psikolojik destek vermeye devam etmektedir.
Yaklaşık 10 yıldır çocuk, ergen, aile ve bireylerle Psikodinamik yönelimli çalışmaktadır. Eklektik olarak faydalandığı terapi yaklaşımları ise; Kişilerarası psikoterapi, Çözüm Odaklı Yaklaşım, Motivasyonel Görüşme, Duygu Odaklı Terapi, Şema Terapi, İmago Çift Terapisi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, EMDR.
Çocuklarla olan çalışmalarında ise Oyun Terapileri Derneğinden aldığı Çocuk Merkezli Oyun Terapisini uygulamaktadır.
Uzmanlık Alanları
Depresyon, Yeme Bozuklukları, Bağlanma Sorunları, Anksiyete Bozuklukları, Bipolar Bozukluk, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Bağımlılık, Aile içi Şiddet, İlişki Sorunları , İş hayatındaki sorunlar, Çocukluk Çağı Travmaları, travmatik yaşam deneyimleri, yas ve kayıp, Ebeveyn Danışmanlığı, Sınav Kaygısı, Davranış Problemleri, , Ergenlik Sorunları, Boşanma Süreci sonrası çocuklarda uyum, özellikle çalıştığı alanlar içerisindedir.
MMPI, Rorschach ve TAT, Öktem Sözel Bellek Süreçleri Testi, Beier Cümle Tamamlama Testi, , YALE–BROWN Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği, SCL-90-R Testi, Çocuklarda Tematik Algı Testi (C.A.T), Çocuk Resimleri Analizi, Louissa Duss Psikanallitik Hikayeler Testi, Çocuk Gelişim Testleri (Ankara Gelişim Tarama Envanteri, Metropolitan Okul Olgunluğu Testi, Gesell Gelişim Figürleri Testi, Goodenough Harris Bir İnsan Çiz Testi) Çocuk Dikkat Testleri (Frostig Gelişimsel Görsel Algı Testi, Benton Görsel Bellek Testi, D2 Dikkat Testi, Frankfurter Dikkat Testi, Dikkat Testi, Bender- Gestalt Görsel Motor Algı Testi), Çocuk Performans Testleri (Catell Zeka Testi, Kent Egy Zeka Testi, Porteus Labirentleri Testi) ve daha birçok klinik ölçek ve envanterlerini uygulayabilmektedir.
(Klinik Psikolog Meslek Ünvanı Sağlık Bakanlığı Tarafından Tescillenmiştir.)
Sertifikalar ve Seminerler
Emre Konuk-DBE (Davranış Bilimleri Enstitüsü) – EMDR I. Düzey Eğitimi
Asena Yurtsever Enstitü AY – EMDR II. Düzey Eğitimi
Prof. Dr. Doğan Şahin – Dinamik Psikoterapi Eğitimi
Psikodinamik Terapiler Merkezi- Psikodinamik Terapiler: Teori ve Uygulama
İstanbul Psikanaliz Derneği “Çocuk Psikanalizi Günleri – Annelik Halleri”
Psikanalist Talat Parman “Ergenlikte Yas ve Melankoli”
PSİKE İstanbul “Yeniden Psikanaliz Tartışmaları – İlk Görüşme: Psikanalizle Tanışma”
İstanbul Psikanaliz Derneği Ve PSİKE İstanbul “Yeniden Psikanaliz Tartışmaları – Düşler ve Düşlemler”
Psike İstanbul “Psikanalize Giriş Seminerleri”
Rorschach ve Projektif Testler Derneği “Rorschach Testi ve TAT Eğitimi” (2 yıl)
Prof. Dr. Doğan Şahin “Borderline Kişilik Örgütlenmesinin Epidemiyolojisi ve Terapötik Yaklaşım”
İstanbul Üniversitesi “Aile Danışmanlığı Sertifika Programı”
Nevin Dölek “Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi”
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği “Terapötik Kartlar Eğitimi”
Oyun Terapileri Derneği “Çocuk Merkezli Oyun Terapisi Eğitimi”
Yeşilay “Pandemi ve Sonrasında Okul Fobisi ve Davranışsal Bağımlılıklarla Mücadele Eğitim Programı”
Yeşilay “Uyuşturucu Bağımlılığı ile Mücadele Günü – İyileşmek Mümkün”
Marmara Üniversitesi “Pedagojik Formasyon Sertifikası”
Dr. Ben Furman “Çocuk ve Ergenlerde Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi”
Prof. Dr. Hakan Türkçapar “ Bilişsel Davranışçı Terapi Üzerine Söyleyişi”
Dr. Öğretim Üyesi Özlem Haskan Avcı “Ergenlerde Psikolojik Danışma Becerileri ve Vaka Formülasyonu”
Doç. Dr. Elif Çelebi “Diyalektik Davranışçı Terapi”
Doç. Dr. Itır Tarı Cömert “Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir Ne Değildir”
Dr. Klinik Psikolog Olcay Güner “Sanat Terapisi Üzerine Söyleyişi”
Doç. Dr. Itır Tarı Cömert “BDT Vaka Analizleri”
Prof. Dr. Hanna Nita Scherler “Gestalt Terapi Üzerine Söyleyişi”
Doç. Dr. Itır Tarı Cömert “Bilişsel Davranışçı Terapi Teknikleri”
ODTU-Bilgeiş “Zor İnsanlarla Başa Çıkma”
Psikoloji Enstitüsü “Çocuk Değerlendirme Testleri Uygulayıcı Eğitimi”
Devamı
Psikoterapi Tarihi ve Terapi Yaklaşımları
Bireysel Psikoterapi Tarihi
“Psikoterapi” terimi, Yunanca ruh ve şifa sözcüklerinden gelmektedir.
Yunanlılar ruh sağlığı sorunları olan insanlarla konuşurken cesaret verici kelimeler kullanmanın olumlu etkilerini fark ettiler. Ancak, ruh sağlığı hakkında birçok yanlış inanışa da sahiplerdi. Mesela; sadece kadınların histeri yaşadığını düşündüler. Ayrıca banyo yapmanın depresyon için etkili bir tedavi yöntemi olduğuna inandılar.
Ağır ruh sağlığı sorunlarının tedavisi 18. yüzyılda reformcular daha iyi koşullar için çalışana kadar insanlık dışıydı. 1773’te Kuzey Amerika’da ilk ruh sağlığı hastanesi kuruldu. Ancak insanlık dışı “tedaviler” uygulanmaya devam ediyordu. 19. yüzyılın sonlarına doğru Batı Avrupa’da modern psikoterapi gelişti. Bu sürede Wilhelm Wundt, Almanya Leipzig’de 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını attı.
20. yüzyılda birçok terapötik teknik gelişti. Bu teknikler, büyük ölçüde zamanın popüler düşünce okullarından ilham aldı. Bu düşünce okullarından bazıları psikanalitik, davranışçı ve bilişsel yaklaşımı içermekteydi.
21. yüzyılda, farkındalık ve nörobiyoloji gibi çeşitli alanları birleştiren tedavi yaklaşımları ortaya çıktı. Birçok yaklaşım, tedavi gören kişilerin endişelerini belirlemelerine, kişisel gelişimlerini desteklemelerine ve sağlıklı başa çıkma becerileri geliştirmelerine yardımcı olmaya odaklanmaktadır.
Psikoterapi Yaklaşımları
Psikodinamik terapi: Danışanın yaşam öyküsünü, kendisine, geçmişine, bugününe ve geleceğine ilişkin resmini yeniden yazmasını kolaylaştıran dinamik psikoterapi, bireyin deneyiminin derinliğini ele alan bir terapi yöntemidir.
Kişilerarası psikoterapi (IPT): Danışanların sıkıntılarını hafifletmeyi ve kişilerarası ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen, kısa süreli, bağlanma modelini temel alan zaman sınırlı bir psikoterapi yöntemidir. Öncelikli olarak; depresif bozukluklar, duygudurum bozuklukları, hamilelik ve sonrası depresyonu, yeme bozuklukları, anksiyete bozuklukları olmak üzere birçok ruhsal bozuklukta uygulanabilir.
Çözüm Odaklı Yaklaşım: Çözüm Odaklı Kısa Terapi olarak da adlandırılan bu yaklaşım biçimi, geleneksel konuşma terapilerinin yaptığı gibi soruna odaklanmak yerine çözümlere ve kişinin güçlü yönleri keşfetmeye odaklanır.
Bilişsel davranışçı terapi (CBT); İnsanların davranış ve duygular üzerinde olumsuz etkisi olan yıkıcı veya rahatsız edici düşünce kalıplarını nasıl tanımlayacaklarını ve değiştireceklerini öğrenmelerine yardımcı olan bir tür psikoterapötik tedavidir.
Diyalektik davranış terapisi (DBT): Temel hedefleri; anı yaşamayı öğretmek, stresle başa çıkmanın sağlıklı yollarını geliştirmek, duyguları düzenlemek ve diğerleriyle ilişkileri geliştirmektir. DDT başlangıçta sınırda kişilik bozukluğunu (SKB) tedavi etmek için düşünülmüştü, ancak daha sonra diğer ruhsal sorunları tedavi etmek için de kullanılmıştır. Duygusal düzenlemede zorluk çeken veya kendine zarar veren davranışlar (yeme bozuklukları ve madde kullanım bozuklukları gibi) sergileyen kişilere yardımcı olabilir. Bu tür terapi bazen travma sonrası stres bozukluğunu (TSSB) tedavi etmek için de kullanılabilir.
Kabul ve Kararlılık terapisi (ACT): Bireylerin psikolojik esneklik geliştirirken kişisel değerleriyle tutarlı biçimde yaşamalarına yardımcı olmak için farkındalık becerilerini nasıl kullanacaklarını öğretir.
Terapistler bir kişinin ihtiyaçlarını ele alırken farklı yaklaşımların tekniklerinden de faydalanabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar:
https://www.psychologytoday.com/us
https://positivepsychology.com/
https://contextualscience.org/act
Devamıİlişki Danışmanlığı (Terapisi) Nedir
İlişki Danışmanlığı
İlişki Danışmanlığı eşlerin birbirleri hakkında daha fazla bilgi edinmelerine ve sağlıklı problem çözme becerileri kazanmalarına yardımcı olmaktadır. Danışman, ilk birkaç görüşme sırasında her iki partnerle birlikte veya bireysel olarak görüşebilir. Daha sonra geri bildirim verebilirler. Çift, terapistin rehberliğinde terapötik hedefler belirleyebilir ve beklentiler için bir terapi planı geliştirebilir. Çift terapisinde, olumlu sonuçlar genellikle çiftin motivasyonuna ve sürece olan bağlılığına göre değişiklik gösterir.
Seanslar ilerledikçe, her bir eş daha iyi bir dinleyici ve iletişimci olabilir. Ayrıca çiftler genellikle birbirlerini farklı biçimlerde desteklemeyi öğrenirler. Terapi seanslarında çiftler arasında çatışma yaşanması olağan bir durumdur. Etik bir ilişki danışmanı tarafsız kalacak ve taraf tutmaktan kaçınacaktır. İlişki danışmanları bazen, tedavinin standart bir parçası olarak her bir eşe ek bireysel seanslar sunabilir. İlişki danışmanlığı genellikle haftada bir yapılır. Program, çiftin hedeflerine ve her bir partnerin bireysel veya çift terapi seanslarına katılıp katılmadığına bağlı olarak değişebilir. Evlilik danışmanlığı genellikle kısa sürelidir ancak bir ilişkiyi iyileştirmek daha fazla zaman alabilir.
İlişki Danışmanlığı Kimler İçindir
Birlikte bir geçmişi olan herhangi bir çift, ilişki danışmanlığından yararlanabilir. Çiftler, ilişki sorunlarını çözmek, ilişkilerinin dinamikleri hakkında fikir edinmek, duygusal bağlarını güçlendirmek veya ilişkilerini dostane bir şekilde sona erdirmek için danışmanlık arayabilirler. Evlenmek üzere nişanlı olan bireyler de evlilik öncesi danışmanlık hizmeti alabilir.
İlişki Danışmanlığı Ne Zaman Önerilir
Çiftlerin birçoğu genellikle ilişkilerinin bir noktasında gerginlik veya çatışma yaşadığından, birçok kişi ne zaman çift danışmanlığı aramaları gerektiğinden emin değildir. Gerçek şu ki, çiftler aşağıdakiler de dahil olmak üzere birçok farklı nedenden dolayı ilişki danışmanlığı arayabilirler:
Güç mücadeleleri
İletişim sorunları ve çatışma
Stres, Öfke Sorunları
Madde bağımlılığı
Cinsel tatminsizlik
Mali sorunlar
Aldatma
Önemli yaşam değişikleri
Çocuk yetiştirmedeki farklı tutumları
Birçok ilişkide, sorunlar ortalama altı yıl boyunca devam edene kadar çift terapisi düşünülmez. Bu gecikme, sorunların üstesinden gelmeyi daha da zorlaştırabilir.
Sağlıklı bir ilişki içinde olan bir çift, samimiyeti artırmak veya birbirleriyle duygusal olarak bağlantı kurmanın yeni yollarını bulmak için danışmanlık isteyebilir.
Ayrılmaya karar vermiş olan çiftler, ilişkilerini saygılı bir şekilde sonlandırmak için çift danışmanlığına başvurabilirler.
Nişanlı olan kişiler de evlilik öncesi danışmanlık almayı tercih edebilirler. Bu, çiftlerin evliliklerinde zorluğa veya memnuniyetsizliğe neden olabilecek çatışma veya endişe alanlarını keşfetmelerine yardımcı olabilir.
Terapi, çiftlerin fikir farklılıklarını, kişisel değerleri ve beklentilerini tartışmasına olanak tanır. Evlilik öncesi danışmanlık, bir çiftin başlangıçta tartışmak istediği meselelerden daha fazlasını ortaya çıkarabilir. Bu, çiftlerin evlenmeden önce gerçekten uyumlu olup olmadıklarını değerlendirmelerine izin verdiği için faydalı olabilir.
Çift terapisine katılmanın faydasının olmadığı durumlar da vardır. Örneğin, aile içi şiddet ve istismar vakalarında çift terapisi yeterli olmayabilir. İstismarcı bir partnerle ilişkiyi sürdürmek kişinin güvenliğini veya hayatını tehlikeye sokabilir.
İlişki Danışmanlığı Ne Kadar Etkili
Çalışmalar, çift terapisinin ilişkiler üzerinde belirgin bir olumlu etkisi olabileceğini göstermektedir. Çift terapisi, çoğunlukla her iki partnerin de ilişkilerini geliştirmeye ve terapi planına bağlı kalmaya kararlı olduğunda etkilidir.
Eşlerden biri seanslara katılmayı reddederse veya ilişki şiddet veya istismara yol açarsa, yaklaşım çok daha az etkili olur. Çift terapisinin etkinliği, diğer partnerin değişmesini beklediklerinde de azalır. İlişkinin her bir üyesi kendi bakış açılarını ve alışkanlıklarını yansıtmaya ne kadar açık olursa, çift terapisinin o kadar etkili olması muhtemeldir.
Online İlişki Danışmanlığı Hakkında Merak Edilenler
Online İlişki Danışmanlığı birçok terapi ile benzer süreçte ilerler. Bireylerin yaşadıkları sorunlara dair deneyimlerini anlamlandırmalarına ve farklı bakış açıları kazanmalarına yardımcı olur.
Neden İlişki Danışmanlığına İhtiyaç Duyulur
En yaygın sebeplerinden bazıları; İletişim sorunları, çatışma, aldatma, uyum problemleri, yas, yaşam zorlukları ve depresyondur.
Partnerim Seansa Katılmak İstemiyor Yine de İlişki Danışmanlığı İsteyebilir miyim
Evet, bu aslında çok yaygın. Partneriniz seansa katılamasa bile uzman bir psikolog ile ilişki sorunları hakkında konuşmak size yardımcı olabilir.
İlişki Danışmanlığına Dair Yaklaşımlar
Imago ilişki terapisi: İlişkide yaşanan olumsuz algıların veya davranışların nedenlerini araştırarak çiftler arasındaki iletişimi yeniden kurmayı amaçlar.
Duygu odaklı terapi: Çiftler arasında olumlu etkileşimler yaratmaya ve çiftlerin duygusal bağlarını güçlendirmeye odaklanır.
İç Aile Sistemleri terapisi: Eşlerin birbirlerini ve ilişkilerinde var olan kalıpları daha iyi anlamalarına yardımcı olur.
Gottman Metodu: Yakınlığı, sevgiyi ve saygıyı artırır. Her bir partnerin bir birey olarak ve çiftin bir çift olarak büyümesine ve gelişmesine odaklanır.
Nasıl Daha Fazla Bilgi Edinebilirim veya Görüşme İçin Randevu Alabilirim
Online İlişki danışmanlığı hakkında daha fazla bilgi edinmek için randevu alabilirsiniz.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı
Bireysel Terapi (Bireysel Danışmanlık)
Bireysel Terapi (Bireysel Danışmanlık)
Bireysel terapi; bir ruh sağlığı uzmanının, bireyin sorunları üzerinde çalışmasına yardımcı olduğu bir psikoterapi türüdür. Terapist ile danışan arasındaki ortak bir süreçtir. Konuşma terapisi olarak da bilinir. Bireyin refahını olumsuz etkileyen semptomları iyileştirmeye veya kontrol etmeye yardımcı olur.
Terapi seansları;
Bireylere yaşanan sorunlar hakkında eğitimli bir ruh sağlığı uzmanı ile gizlilik ilkeleri dahilinde konuşma fırsatı verir
Bireylerin sorunlarla daha uygun bir şekilde başa çıkabilmesi için ihtiyacı olan yetkinlikleri onlara kazandırır.
Bu tür terapi, aile terapisi veya madde bağımlılığı danışmanlığı gibi diğer ruhsal ve davranışsal tedavi türleri ile kullanılabilir.
Terapinin ortak hedefleri, değişime ilham vermek veya yaşam kalitesini iyileştirmek olabilir. İnsanlar tek başlarına yüzleşmeleri zor olan konularda yardım için terapiye başvurabilirler.
Bireysel Terapinin Etkinliği
Terapide aktif olmaya ve iyileşmeye kararlı olmak, terapötik hedeflere ulaşmak ve olumlu bir terapötik bağı kurmak için esastır.
Terapideki bir kişi açık ve dürüst olduğunda, terapistler konuları daha iyi ele alabilir ve tedavi yaklaşımını ihtiyacı olduğu şekilde kullanabilir. Terapiye gitmek bazı günlerde zor gelebilir. Ancak her seansa katılmak, verilen ödevleri tamamlamak, sabırlı olmak ve tedavi planına bağlı kalmak sürecin olumlu ilerlemesi açısından büyük önem taşır.
Terapi Seanslarından Ne Beklenmeli?
Bireysel terapi; strese, öfkeye, üzüntüye veya çatışmaya neden olabilecek birçok durum için etkilidir. Rahat, özel bir ortamda, danışan ve bir ruh sağlığı uzmanı ile aşağıdakiler dahil (ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere) birçok farklı önemli konuyu çalışabilir:
Düşünceleri ve duyguları ifade etme
Davranış kalıpları
Problemlerin ve çatışmaların çözümü
Güçlülükler ve zayıflıklar
Bireysel terapinin amacı; kısa süreli (acil sorunlara odaklanma) veya uzun süreli (daha karmaşık sorunları araştırmak) olabilir. Seans sayısı ve randevu sıklığı kişinin durumuna ve terapistin tavsiyelerine bağlıdır.
Bu terapinin yöntemi; söz konusu konulara, terapistin uygulamalarına ve bireyin ihtiyaçlarına bağlı olarak değişebilir.
Bireysel terapi, aşağıdaki yaygın sorunlardan herhangi birini yaşayan herkes için faydalıdır:
Aşırı Üzüntü veya öfke, Sevilen birinin ölümü, Boşanma, Madde bağımlılığı, İş yaşamındaki zorluklar, Sosyal Medya Bağımlılığı, Düşük öz güven, Düşük öz saygı, Depresyon, Aile sorunları, Yeme bozuklukları, Zorbalığa maruz kalma, Duygusal istismar, Aile içi şiddet, Bağlanma Sorunları
Haz yitimi, Çatışmalı aile ve/veya kişisel ilişkiler, Anksiyete, Stres, İlişki veya evlilik sorunları, Bağımlılık, Travma, Uykusuzluk
Bireysel Terapinin Faydaları
Bireysel terapi, birçok zihinsel, duygusal ve davranışsal sorunlar için etkili bir tedavidir. Ayrıca, zorlu yaşam durumlarıyla karşı karşıya kalan veya daha sağlıklı, daha işlevsel alışkanlıklar edinmek isteyen bireylere de yardımcı olur.
Bireysel Terapi seansları birçok fayda sağlayabilir
Kendinizi daha iyi anlayabilir
Duygularınızla nasıl başa çıkacağınızı öğrenebilir
Semptomların altında yatan nedenleri anlayabilir
Zor durumlarla başa çıkma becerileri kazanabilir
Sağlıklı kararlar verebilir
Semptomları yönetmeyi öğrenebilir
Yaşam değişikliklerine uyum sağlayabilir
Benlik saygınızı arttırabilirsiniz
“Sorunlarınız ne olursa olsun, terapi yaşamı değiştiren bir deneyim olabilir.”
Bir sorun sıkıntıya neden oluyorsa veya günlük yaşamı etkiliyorsa terapi aramanın zamanı gelmiş olabilir. Sıkıntı; olumsuz düşünceler, duygular, davranışlar ve hatta ağrı veya yorgunluk gibi bedensel bir duyum anlamına gelebilir. Terapiye gitmeden önce semptomların şiddetli hale gelmesini beklememek önemlidir. Sık sık mutsuzsanız veya yaşamınızdaki sorunlar hakkında bunalmış ve umutsuz hissediyorsanız, terapiye başvurmak sizin için en iyisi olabilir. İşe veya okula odaklanamıyorsanız, bağımlılık yaşıyorsanız veya kendinize veya bir başkasına zarar vermek istiyorsanız terapi size yardımcı olabilir.
Bazı insanlar tedaviden kaçınabilir ve bunun birçok nedeni vardır.
Bu nedenlerden bazıları şunlardır:
Ruh sağlığı tedavisiyle gelebilecek etiketlenme konusunda endişelenmek
Geçmişteki acılardan bahsederken utanma duygusu
Herhangi bir şeyin yanlış olduğunu kabul etmek istememek
Tedavideki tartışmaların gizli kalmayacağından korkma ve Mali sorunlar
Bazı terapistler ayrıca ihtiyacı olan kişilere uygun ücretli seçenekler de sunabilirler. Eğitimli bir terapist, insanların yaşam tarzı değişiklikleri yapmasına yardımcı olabilir. Terapi, insanları semptomları yönetme, stresi azaltma ve yaşam kalitelerini iyileştirme becerileriyle donatabilir.
Terapi zihinsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal sorunları tedavi etmeye yardımcı olabilir.
Birçok ruh sağlığı uzmanı terapi sağlar. Terapistler genellikle yüksek lisans veya doktora derecesine sahiptir.
Terapist, terapinin ilk seansı genellikle bilgi toplamaya odaklanır.
Terapist ve danışan, danışanın geçmiş fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığı hakkında konuşurlar ve danışanı terapiye getiren sorunları tartışırlar. Bir terapistin durumu iyi anlaması birkaç seans alabilir. Ancak o zaman endişeleri giderebilir ve etkili yöntemi belirleyebilir.
Danışan, terapistin yönteminin ihtiyaçlarına uygun olup olmadığına karar vermek için ilk seansını da kullanabilir. Başarılı bir tedavi için rahat edeceğiniz bir terapist bulmak çok önemlidir. Kullanılacak terapi türü, tedavi hedefleri, seans uzunluğu ve kaç seans gerektiği hakkında konuşmak önemlidir.
Birçok terapist, danışanı konuşmanın çoğunu yapmaya teşvik eder. İlk başta, geçmiş deneyimler veya mevcut endişeler hakkında konuşmak zor olabilir. Seanslar yoğun duygular uyandırabilir. Seanslar sırasında danışan kızgın veya üzgün olabilir. Bununla birlikte, terapist seanslar ilerledikçe danışanın güven duygusunu hissetmesine ve daha rahat olmasına yardımcı olur.
Terapistler, danışanlarının terapide tartışılan konuları çözümlemelerine yardımcı olabilmek için “ev ödevi” verebilir. Tedavideki bireyler de sürecin herhangi bir noktasında soru sorabilirler. Zaman geçtikçe, terapideki insanlar daha olumlu bir ruh hali ve daha sağlıklı düşünme kalıpları geliştirebilir.
Tedavi gören kişiler terapi seansları sırasında gizlilik bekleyebilirler. Ancak, birisi kendisine veya başkalarına zarar verme tehlikesiyle karşı karşıyaysa, terapist bu gizliliği bozabilir. Birçok terapist, gizliliğin sınırlarını açıklar ve ilk terapi seansı sırasında yazılı yönergeler sağlar.
Bireysel Terapi Seansların Süresi Nedir
Bireysel terapi seansları genellikle 50 ile 60 dakika sürer. Seansların ne sıklıkta gerçekleştiği ve ne kadar sürdüğü, aşağıdakiler de dahil olmak üzere birçok faktöre bağlıdır:
Ele alınan ruhsal sağlık durumu ve ciddiyeti
Terapideki kişinin sorunu geçirdiği süre
Sorunun günlük yaşamı ne kadar etkilediği
Terapideki kişinin ne kadar hızlı iyileştiği
Mali sınırlamalar
Bazı endişeler, birkaç hafta içinde kısa süreli terapi yoluyla giderilebilir. Bununla birlikte, kronik veya daha karmaşık endişeler uzun süreli tedavi gerektirebilir. Bazen gözle görülür ilerlemenin kaydedilmesi bir yıldan fazla sürebilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Randevu için iletişime geçebilirsiniz.
Devamı
Narsist (Narsisist) kimdir, nasıl ilişki kurar?
Narsist (Narsisizm)
Yunan mitolojisinde; sudaki yansımasını gören ve bu yansımasına aşık olan ve bir ömür boyu ulaşamayacağı bu aşkın peşinde aşkını (kendisini) izleyerek ömrünü tüketen Narkissos’dan gelir. Narkissos bu imkansız aşkına ulaşma isteğiyle suya düşer ve boğularak hayatını kaybeder. Narsist sözcüğünün kaynağı bu hikayedir.
“En zeki insanlar bile kendilerini narsisistik (narsistik) özelliklere sahip biri tarafından manipüle edilirken bulabilir.”
İlişkiler karşılıklı saygı, uzlaşma ve fedakarlığa dayanır. Her iki tarafın da ilişkiye yatırımı ortak bir zeminde buluşmalıdır. Bu yatırımda bir dengesizlik olduğunda ilişki, gözyaşları ve mutsuz anılar üreten bir merkez haline gelir ve narsisti besler.
Narsisizm kurbanı yıpratırken, istismarcıyı güçlendirir ve büyük bir güç dengesizliği yaratır. Bu dengesizlik, narsisist bireyin ilişkiyi kontrol edebilmesi için ihtiyacı olan her şeyi verir.
“Narsistler (Narsisistler), özünde etkileyici ve manipülatörlerdir.“
Narsist (Narsisist) için: “Bir kişi narsisistten daha iyi veya daha güçlü olarak algılanırsa, o kişi haddinin bildirilmesi gereken bir hedef haline gelebilir.”
Yeterli özgüvene sahip üretken, sakin bir kişi bile narsisist bir ilişki içinde paranoyak, gergin ve bağımlı birine dönüşebilir.
“Patolojik narsisizmde talepler aşırıdır ve tatmin edilemez.“
Narsisistler, aklı başında bireyleri dramatik, mantıksız, yalancı ve sorunlu olduklarına ikna edebilirler. Gaslighting (gaz lambası ), ghosting (yok olma) ve mikromanipülasyonlar, narsisistlerin bir ilişkide kurbanı şaşırtmak ve onları kontrol altında tutmak için kullandıkları araçlardan sadece birkaçıdır.
Gaslighting (Gaz Lambası Tekniği)
Bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemi. Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirme. Bireyde şüphe uyandırma, kalıcı inkâr, çelişki ve yalan yoluyla yavaş yavaş dikte edilir ve fark edilmesi kimi zaman güçtür.
Gaslighting’e Maruz Kaldığını Nasıl Anlarsın?
Ona karşı kendini devamlı açıklama, ispat etme ihtiyacı duyuyorsan, artık kendi kararlarından şüphe edip onsuz yaşayamayacağını düşünüyorsan ve o kişi hayatına girdiğinden beri özgüveninde azalma varsa ‘Gaslighting‘e maruz kalmış olabileceğin ihtimalini düşünebilirsin.
Son güncel kavramlardan biri olan “yok olma” (ghosting) taktiği nedir?
“Yok olan” partneriyle ilişkisini beklenmedik bir anda keser. Hiçbir şekilde iletişime geçmeye izin vermeyen bu taktiğin sonucunda kurban hayal kırıklığı, reddedilmişlik ve kendini suçlama gibi hislerle bir başına kalır.
Bu duygusal manipülasyon taktiklerinin, narsisist bireyin kendi travmatik deneyimleri nedeniyle sürekli tatmin etmeye çalıştığı sonsuz boşluğu partnerine sunma yoluyla travmanın aktarımına yardım ettiği düşünülmektedir. Benlik gelişimini tamamlayan kurban partner ise sahte bir benlik yaratamayacağı için bunu şiddetli bir ayrılık travması olarak deneyimleyecektir.
Patolojik narsisizmdeki en önemli nokta bireyin tamamen dıştan gelen yorumlarla beslenmeye açık ve muhtaç olmasıdır. Bu bireyler kendilerine yönelik değersizlik ve kendilerinde hoşlarına gitmeyen diğer olumsuz özelliklerini çevrelerine yansıtarak rahatlama yolunu seçerler. Bu yüzden kendilerine yönelik ifade edilen olumsuz duygulara, eleştirilere aşırı duyarlı tavırlar gösterirler (Kernberg, 1975).
Toplum içerisinde narsist (narsisistik) kişilik bozukluğunun görülme sıklığı yaklaşık %1’dir. Narsist (Narsisistik) kişilik bozukluğu tanısı konulan kişilerin %70 ten fazlası erkektir.
(NARSİST) NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU DSM V TANI KRİTERLERİ
Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eş duyum yapamama ile giden yaygın bir örüntüdür. Temel özellikleri aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.
Büyüklenir (Başarılarını ve yeteneklerini abartır, gösterdiği başarılarla orantısız bir biçimde, üstün bir biçimde görülme beklentisi içindedir).
Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
“Özel” ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
Çok beğenilmek ister.
Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içerisinde olma).
Kendi çıkarı için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır).
Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.
Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Erdoğan, B., & Öztürk, E. (2018). RUHSAL TRAVMANIN AKTARIMINDA NARSİSİZM. Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 3(3), 11-20.
Karaaziz, M., & Atak, İ. E. (2013). NARSİSİZM VE NARSİSİZMLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ÜZERİNE BİR GÖZDEN GEÇİRME. Nesne Psikoloji Dergisi, 1(2), 44-59.
American Psychiatric Association, A. P., & American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5.
Devamı