Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Mikro Aldatma ve İlişkiler

Yazar: Tuğçe Turanlar19 Ağustos 2025 Aldatma ve Sadakatsizlik, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum

Romantik ilişkiler, sevgi, bağlılık ve güven üzerine inşa edilen en önemli sosyal bağlardan biridir. Ancak bu bağlar, farklı bireysel ve çevresel etkenler nedeniyle zaman zaman zedelenebilir. İlişkilerde en çok tartışılan sorunlardan biri ise aldatmadır. Aldatma, yalnızca fiziksel ya da cinsel bir ihanet anlamına gelmez; duygusal veya sanal boyutlarda da ortaya çıkabilir. Üstelik günümüzde dijitalleşmenin hız kazanması, sosyal medyanın yaygınlaşması ve iletişim kanallarının çeşitlenmesi, aldatmanın kapsamını daha karmaşık hale getirmiştir.

Bu çerçevede son yıllarda gündeme gelen “mikro aldatma” kavramı, ilişkilerdeki küçük ama görünmez sadakat ihlallerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Mikro aldatma, her zaman tam bir ihanet olarak görülmese de güven zedelenmesine yol açabilecek ve uzun vadede ilişkiye zarar verebilecek davranışları kapsar.


Aldatma Kavramı: Güven İhlalinin Temel Boyutu

Aldatma, en genel tanımıyla bir partnerin güvenini istismar ederek başka bir kişiyle duygusal ve/veya cinsel bağ kurmasıdır. Bu tanım kültürden kültüre farklılık gösterebilir; kimi toplumlarda daha katı, kimilerinde daha esnek algılanabilir. Ancak ortak nokta, aldatmanın güven ihlali içermesi ve ilişkideki sadakati zedelemesidir.

Araştırmalar, aldatmanın niyet boyutuna dikkat çeker. Bazen tesadüfi olarak gelişen, zarar verme amacı taşımayan aldatmalar olabilir; bazen de kasıtlı olarak partneri incitmeyi hedefleyen ihanetler söz konusu olur. Örneğin sosyal ortamda flörtöz bir sohbet, kasıtlı olmayabilir; fakat gizli yürütülen uzun süreli ilişkiler bilinçli bir aldatmadır.

Aldatmanın bir diğer boyutu ise algıdır. Bazı bireyler için sosyal medyada başkalarına ilgi göstermek aldatma olarak değerlendirilirken, bazıları için bu yalnızca sosyal bir etkileşimdir. Bu nedenle aldatmanın sınırlarını, çiftlerin karşılıklı beklentileri belirler.


Neden Aldatırız?

Aldatma nedenleri çeşitlidir ve bireysel özelliklerden ilişki dinamiklerine kadar uzanır. Literatürde öne çıkan başlıca nedenler şunlardır:

İlişki memnuniyetsizliği: Partnerlerin duygusal veya cinsel tatmin yaşamaması, ilgisizlik ya da sıkıcılık ilişkide boşluklar yaratır. Bu boşluklar, dışarıya yönelmeye zemin hazırlayabilir.

Bağlanma sorunları: Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler daha fazla kıskançlık ve şüphe yaşarken, kaçınmacı bağlananlar yakınlıktan uzak durarak sadakatsizliğe eğilim gösterebilir.

Duygusal ve cinsel tatminsizlik: Partnerinden ilgi, takdir veya arzu göremeyen birey, bu ihtiyacını başkasında arayabilir.

Bireysel faktörler: Düşük empati, risk alma eğilimi, sorumluluk duygusunun zayıflığı gibi kişilik özellikleri aldatmayı kolaylaştırabilir.

Sosyal ve kültürel faktörler: Toplumsal cinsiyet rolleri, arkadaş çevresi, iş ortamı ya da medya, sadakatsizliğe dair tutumları etkileyebilir.

Esther Perel gibi bazı terapistler, aldatmayı yalnızca “eksiklik” modeliyle açıklamanın yanlış olduğunu savunur. Perel’e göre aldatma, sadece ilişkideki sorunlardan değil, aynı zamanda kişinin kendini canlı hissetme ve farklı bir kimlik deneyimleme arzusundan da doğabilir.


Aldatma Türleri

Aldatma farklı biçimlerde sınıflandırılabilir:

Fiziksel/Cinsel Aldatma: Partner dışındaki biriyle cinsel temas kurmak.

Duygusal Aldatma: Partnerden gizli olarak başkasıyla duygusal bağ geliştirmek.

Sanal Aldatma: İnternet ve sosyal medya üzerinden yürütülen flörtöz veya cinsel içerikli etkileşimler.

Karma Aldatma: Hem duygusal hem cinsel unsurları barındıran sadakatsizlik biçimleri.

Bu kategorilerin ötesinde kalan ve daha küçük ölçekli ihlaller için ise mikro aldatma kavramı devreye girer.


Mikro Aldatma: Modern İlişkilerin Gri Alanı

Mikro aldatma, psikolog Melanie Schilling tarafından gündeme getirilmiş bir kavramdır. Küçük, görünürde zararsız ama potansiyel olarak güveni zedeleyen davranışları ifade eder. Örneğin:

Eski sevgiliyle gizlice iletişim kurmak,

Sosyal medyada başkalarıyla flörtöz etkileşimlerde bulunmak,

Partnerden gizlenen sohbetler yürütmek,

Hoşlanılan kişiye özel isimler takmak.

Bu davranışlar, çoğu zaman “tam bir aldatma” olarak görülmez. Ancak ilişkide şüphe, kıskançlık ve güvensizlik duygularını tetikleyebilir. Örneğin partnerin telefonunda eski sevgilinin sahte bir isimle kayıtlı olması, mikro aldatmaya tipik bir örnektir.

Mikro aldatmanın en önemli özelliği, fiziksel bir cinsel ilişkinin olmamasıdır. Ancak duygusal yatırım, gizlilik ve ilgi odağının değişmesi, ilişkiye zarar verebilir. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerin hassas sınırlarını zorlayan bir olgu olarak öne çıkar.


Mikro Aldatmanın Belirtileri

Uzmanlara göre mikro aldatmayı anlamak için şu işaretlere dikkat edilebilir:

  • Partnerin sosyal medya davranışlarında gizlilik eğilimi,

  • Sürekli “eski sevgili” veya belirli bir kişiyle iletişim halinde olmak,

  • İlişkide duygusal uzaklaşma,

  • Partnerin sizden bahsetmemesi veya ilişkiyi gizli tutması,

  • Bu tür konular gündeme geldiğinde küçümseyici veya savunmacı tepkiler vermesi.

Glass (2003), bir davranışın mikro aldatma olup olmadığını anlamak için üç kritik soru önerir: “Davranış gizlilik içeriyor mu? Duygusal yakınlık var mı? Cinsel çekim söz konusu mu?” Eğer bu sorulardan en az biri “evet” ise mikro aldatma ihtimali vardır.


Fiziksel ve Sanal Mikro Aldatma

Mikro aldatma iki biçimde gerçekleşebilir:

Fiziksel Mikro Aldatma: Günlük yaşamda, internet bağlantısı olmadan gerçekleşir. Örneğin iş yerinde hoşlanılan biriyle sürekli yakın temas kurmak ya da yüz yüze flörtöz sohbetler yürütmek.

Sanal Mikro Aldatma: İnternet ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleşir. Instagram beğenileri, anonim hesaplarla yürütülen mesajlaşmalar veya çevrim içi flört uygulamaları buna örnektir.

Sanal mikro aldatmanın cazibesi, sunduğu anonimlik ve gizliliktir. Bu durum, fiziksel mikro aldatmaya göre daha kolay erişilebilir ve daha gizli hale gelmesini sağlar.


Eleştiriler

Mikro aldatma kavramı, bazı araştırmacılar tarafından eleştirilmiştir. Örneğin Del Russo (2018), bir paylaşımı beğenmek veya eski sevgilinin sosyal medya hesabına bakmanın mutlaka aldatma sayılmayacağını, bu davranışların fazla abartıldığını savunur. Stubbs ise tüm küçük davranışların mikro aldatma etiketiyle damgalanmasının, ilişkide baskıcı bir kontrol mekanizmasına dönüşebileceğini ve bireysel özgürlükleri tehdit edebileceğini ileri sürmüştür.

Bu nedenle mikro aldatma konusunu değerlendirirken, bireysel algılar ve çiftlerin karşılıklı anlaşmaları önemlidir. Bir çift için önemsiz olan bir davranış, başka bir çift için güven krizine yol açabilir.


İlişkiler Üzerindeki Etkileri

Mikro aldatma, çoğu zaman küçük görünsede ilişkide büyük kırılmalara yol açabilir:

  • Güven kaybı: İlişkilerin temel taşı olan güven sarsılır.

  • Kıskançlık ve çatışma: Şüphe duygusu, tartışmaları tetikleyebilir.

  • Duygusal uzaklaşma: Partnerlerden biri duygusal enerjisini başkasına yönelttiğinde, ilişki bağları zayıflar.

  • Ayrılık riski: Mikro aldatma, bazı ilişkilerde zincirleme olarak büyük ihanetlere dönüşebilir ve ilişkiyi bitirebilir.

Buna karşılık, çiftler bu tür durumları açık iletişimle ele alabilirse, mikro aldatma farkındalık yaratıcı bir deneyime de dönüşebilir.


Sonuç

Mikro aldatma, modern ilişkilerde sadakat anlayışının ne kadar hassas ve tartışmalı bir konu haline geldiğini göstermektedir. Klasik aldatma türlerinden farklı olarak, mikro aldatma küçük ölçekli eylemlerden oluşur; ancak bu eylemler, ilişkinin güven temelini sarsabilir.

Sonuç olarak, mikro aldatmayı anlamanın anahtarı çiftlerin kendi sınırlarını netleştirmeleridir. İlişkinin başında hangi davranışların kabul edilebilir, hangilerinin kabul edilemez olduğunu konuşmak, belirsizlikleri azaltır. Gizlilik yerine şeffaflık, suçlama yerine empati ve açık iletişim tercih edildiğinde, ilişkiler mikro aldatmanın gölgesinde yıpranmak yerine güçlenebilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynak

Rokach, A. (2023). Love and Infidelity: Causes and Consequences. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(5), 3904.

Karpuz, A., & Çelik Özkan, G. (2024). Görünmez sınırlar: Mikro aldatma ve romantik ilişkilerdeki ince çizgiler. Turkish Academic Research Review, 9(2), 188–204. https://doi.org/10.30622/tarr.1415530

Devamı
featured_image

İlişkilerde Kırmızı Bayraklar

Yazar: Tuğçe Turanlar9 Ocak 2025 Aldatma ve Sadakatsizlik, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum
[ez-toc]

Romantik ilişkiler, bir yanıyla mutluluk ve bağlılık getirirken, diğer yanıyla da zaman zaman zorluklarla dolu olabilir. Her ilişkide inişler ve çıkışlar doğaldır; ancak bazı durumlar, ilişkinin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilirliği konusunda ciddi sinyaller verir. İlişkilerde “Kırmızı bayraklar” olarak adlandırılan bu işaretleri fark etmek, ilişkinizin geleceğini değerlendirmeniz için önemli bir fırsattır. Peki, bu işaretler neler? Hangi durumlarda ilişkiyi kurtarmak için çalışmalı, hangi durumlarda ise ayrılmayı düşünmelisiniz?


Kırmızı bayraklar, bir ilişkide olası problemleri gösteren uyarıcı işaretlerdir. Bu işaretler, çoğu zaman partnerin davranışları veya ilişkinin dinamikleriyle kendini belli eder. Bunlar arasında saygısızlık, güvensizlik, manipülasyon ya da duygusal, zihinsel veya fiziksel sağlığa zarar veren durumlar yer alabilir. Erken fark edilen kırmızı bayraklar, doğru adımlarla çözülebilir ya da size ilişkiyi sonlandırma kararı alma cesareti verebilir.


İlişkilerde Hangi Davranışlar “Kırmızı Bayraklar” Olarak Adlandırılır

Kontrolcü Davranışlar

Partnerinizin, hayatınızı sürekli kontrol etme eğiliminde olması, sağlıklı bir ilişki dinamiğine zarar verir.

Örnek: Kimlerle görüştüğünüzü sorgulamak, sosyal medyanızı takip etmek ya da hayatınızın küçük detaylarına kadar müdahale etmek.

Ne Yapılabilir? Kontrolcü davranışlar genellikle güvensizlikten kaynaklanır. Eğer bu durum açık iletişimle çözülemiyorsa, uzun vadede ciddi bir problem haline gelebilir.

Güven Eksikliği

Güven, bir ilişkinin temelidir. Güven eksikliği; kıskançlık, suçlamalar ve sürekli çatışmalara yol açar.

Örnek: Partnerinizin, hiçbir kanıt olmadan sizi sürekli aldatmakla suçlaması.

Ne Yapılabilir? Güven inşa edilebilirse ilişki kurtarılabilir; ancak sürekli ve temelsiz güvensizlik, ilişkiyi sürdürülemez kılar.

Duygusal veya Fiziksel Şiddet

Şiddet, bir ilişkide asla kabul edilemez. Duygusal şiddet, manipülasyon veya küçümseme şeklinde ortaya çıkabilir; fiziksel şiddet ise doğrudan sınır ihlalidir.

Ne Yapılabilir? Şiddet durumunda ilişkiyi sonlandırmak ve güvenli bir ortam yaratmak hayati öneme sahiptir.

Yalan Söyleme ve Gizlilik

Sürekli yalan söyleyen veya gerçekleri sizden saklayan bir partner, güven ve samimiyeti zedeler.

Örnek: Finansal durumunu gizlemek ya da önemli konularda sürekli yalan söylemek.

Ne Yapılabilir? Birkaç hata üzerine çalışılabilir; ancak kronik yalan, daha büyük sorunların habercisidir.

Sorunlardan Kaçınma

Tartışmaların ya da problemleri çözmenin sürekli ertelenmesi, ilişkide biriken duygusal yükü artırır.

Örnek: Tartışma sırasında konuyu kapatmak, iletişimden kaçınmak.

Ne Yapılabilir? İlişkide sağlıklı bir ilerleme için her iki tarafın da sorunları ele almaya istekli olması gerekir.


Ne Zaman Çözüm Aranabilir

Bazı durumlar, zorlu olsa da, ilişkinin kurtarılabilmesi için bir fırsat sunar. Bu sorunlar, açık iletişim ve karşılıklı çaba ile aşılabilir.

Güvensizlik veya Travmatik Geçmiş

Partnerin geçmiş deneyimleri nedeniyle güvensizlik yaşıyor olabilir. Bu tür durumlarda terapi ve sabır, ilişkiye destek olabilir.

Örnek: Geçmişteki bir aldatma nedeniyle oluşan güvensizlik.

İletişim Problemleri

Yanlış anlaşılmalar, çoğu ilişkide karşılaşılan doğal bir sorundur ve iyi bir iletişimle çözülebilir.

Örnek: Kötü niyet olmaksızın yaşanan yanlış anlamalar.

Hayatın Getirdiği Zorluklar

İş kaybı veya aile sorunları gibi dışsal faktörler, ilişkinizde geçici bir gerilime neden olabilir.

Ne Yapılabilir? Destekleyici bir tutum sergileyerek bu tür zorlukların üstesinden gelinebilir.


Ne Zaman Ayrılmayı Düşünmelisiniz

Bazı kırmızı bayraklar, ilişkiyi onarılamaz hale getirir. Bu durumlarda, ayrılık kararı almak, uzun vadede sizin için daha sağlıklı bir seçenek olabilir.

Şiddet veya Manipülasyon

Şiddet, fiziksel ya da duygusal olsun, asla tolere edilmemelidir.

Karşılıklı Çaba Eksikliği

Bir partnerin sürekli olarak ilişkiyi iyileştirmek için çaba göstermemesi, ilişkiyi sürdürülemez kılar.

Temel Uyuşmazlıklar

Gelecek planları, değerler ya da hayata bakış açılarındaki ciddi farklılıklar, çözümü imkansız hale getirebilir.


Karar Vermek İçin İpuçları

İlişkinizi Gözden Geçirin: Bu sorunlar ne kadar süredir var? Gittikçe kötüleşiyor mu?

İhtiyaçlarınızı Değerlendirin: İlişki, size huzur ve mutluluk getiriyor mu?

Destek Alın: Lisanslı bir ruh sağlığı uzmanından destek alabilirsiniz.

Kendi İyiliğinizi Önceliklendirin: Sağlığınızı tehdit eden bir ilişkide kalmaktansa, ayrılık daha doğru bir seçenek olabilir.


Sonuç

İlişkilerde kırmızı bayraklar, çoğu zaman önemli bir kararın eşiğinde olduğunuzun habercisidir. Sağlıklı bir ilişki; sevgi, saygı, güven ve açık iletişimle mümkündür. Eğer bu unsurların eksik olduğunu fark ediyorsanız, kendinizi önceliklendirmek ve doğru adımları atmak için cesaret göstermelisiniz.


Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)


Kaynakça

Gottman, J. M., & Silver, N. (1999). Evliliği Sürdürmenin 7 İlkesi.

American Psychological Association. (n.d.). Sağlıklı vs. Sağlıksız İlişkiler. apa.org

Psychology Today. (n.d.). Sağlıklı İlişki İşaretleri. psychologytoday.com

Devamı
featured_image

Karakterolojik Şiddet: Derinlemesine Bir İnceleme

Yazar: Tuğçe Turanlar21 Kasım 2024 Aldatma ve Sadakatsizlik, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum

Karakterolojik şiddet, ilişkilerde partnerlerden birinin diğerine karşı sistematik olarak uyguladığı, kontrol ve baskı kurmayı amaçlayan davranışları ifade eder. Bu tür şiddet, fiziksel saldırıların yanı sıra duygusal, psikolojik ve ekonomik istismar biçimlerini de içerir. Temel amacı, mağdur üzerinde sürekli bir güç ve kontrol sağlamaktır.

Tarihsel ve Kavramsal Kökenler

Karakterolojik şiddet kavramı, psikoloji literatüründe özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. İlişkilerdeki güç dinamiklerini ve bireylerin kişilik özelliklerinin bu dinamiklere etkisini inceleyen araştırmalar, bu kavramın gelişimine katkı sağlamıştır. Özellikle narsistik ve antisosyal kişilik bozuklukları üzerine yapılan çalışmalar, karakterolojik şiddetin anlaşılmasında önemli rol oynamıştır.

Karakterolojik Şiddetin Türleri

  • Duygusal ve Psikolojik Şiddet: Aşağılama, tehdit etme, manipülasyon ve izolasyon gibi davranışları içerir.
  • Ekonomik Şiddet: Mağdurun finansal kaynaklarını kontrol etme veya kısıtlama.
  • Sosyal İzolasyon: Mağdurun arkadaşları ve ailesiyle olan ilişkilerini kısıtlayarak yalnızlaştırma.
  • Manipülasyon: Gerçekleri çarpıtarak veya duygusal oyunlar oynayarak mağdurun algısını ve davranışlarını kontrol etme.

Örnek Senaryolar

  • Duygusal Manipülasyon: Bir partner, diğerini sürekli eleştirir ve onun başarısızlıklarını gündeme getirerek özgüvenini zedeler.
  • Ekonomik Kontrol: Partner, diğerinin çalışmasını engeller veya kazandığı parayı kontrol ederek finansal bağımlılık yaratır.
  • Sosyal İzolasyon: Partner, diğerinin arkadaşlarıyla veya ailesiyle görüşmesini kısıtlar, böylece onu yalnızlaştırır.

Araştırma ve İstatistikler

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, ilişkilerin %20’sinde duygusal şiddet unsurları gözlemlenmiştir. Ayrıca, duygusal istismarın fiziksel şiddetten daha yaygın olduğu ve genellikle daha önce başladığı belirtilmektedir.

Psikolojik Etkiler

  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Sürekli korku ve güvensizlik hissi.
  • Depresyon ve Anksiyete: Sürekli üzüntü, umutsuzluk ve endişe hali.
  • Özsaygı Kaybı: Kişinin kendine olan güveninin azalması.
  • İzolasyon: Sosyal çevreden uzaklaşma ve yalnızlık hissi.

Karakterolojik Şiddetin Dinamikleri

Şiddet uygulayan kişinin motivasyonları genellikle kontrol arzusu, güvensizlik ve geçmiş travmalardan kaynaklanır. Bu kişiler, partnerlerini kontrol ederek kendi güvensizliklerini telafi etmeye çalışırlar. Ayrıca, çocuklukta yaşanan istismar veya ihmal deneyimleri de bu davranışların gelişimine katkı sağlayabilir.

Çözüm Yollarına Daha Derin Bakış

  • Hukuki Destek Yolları ve Yasal Haklar: Mağdurların koruma talep edebileceği yasal yollar ve haklar hakkında bilgi sahibi olmaları önemlidir.
  • Destek Gruplarının İşlevleri: Benzer deneyimler yaşayan bireylerle bir araya gelerek destek almak, iyileşme sürecinde faydalı olabilir.
  • Şiddet Döngüsünün Kırılması İçin Profesyonel Yaklaşımlar: Bireysel terapi, çift terapisi ve diğer profesyonel destek yöntemleri, şiddet döngüsünün kırılmasında etkili olabilir.

Sonuç

Karakterolojik şiddet, ilişkilerde derin yaralar açabilen ciddi bir sorundur. Bu tür şiddeti tanımak, mağdurların gerekli adımları atarak güvenliklerini sağlamalarına ve iyileşme sürecine başlamalarına yardımcı olabilir. Eğer böyle bir durumla karşı karşıyaysanız, profesyonel destek almanız önemlidir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)

Kaynaklar

Bancroft, L. (2002). Why does he do that? Inside the minds of angry and controlling men. Berkley Books.

Evans, P. (1996). The verbally abusive relationship: How to recognize it and how to respond. Adams Media.

Gottman Institute. (n.d.). A review of the research on domestic violence. Retrieved from https://www.gottman.com/blog/a-review-of-the-research-on-domestic-violence/

Dergipark. (2020). Understanding domestic violence and emotional abuse. Behavioral Psychology Journal, 13(2), 45-56. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bpd/issue/55067/758939

 

Devamı
featured_image

İlişkilerde Şiddet Türleri ve Gottman Çalışmaları

Yazar: Tuğçe Turanlar18 Kasım 2024 Aldatma ve Sadakatsizlik, Gottman Çift Terapisi, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum

John Gottman’ın çift laboratuvarında şiddet içeren ilişkilerle yapılan çalışmalar, ilişkilerde iki temel şiddet türünü ortaya koymaktadır: Karakterolojik Şiddet ve Durumsal Şiddet.

Karakterolojik Şiddet

Bu şiddet türü, genellikle erkeklerin kadınlara üstünlük kurmak, kontrol etmek ve korkutmak amacıyla şiddet uyguladığı, son derece tehlikeli bir durumdur. Bu tür şiddet çoğunlukla ciddi yaralanmalarla hatta ölümle sonuçlanabilir. Fail ve kurban rollerinin net olduğu bu ilişkilerde, kronik şiddet döngüsü bulunmaktadır. Şiddet genellikle nedensiz şekilde, kontrol ve tahakküm sağlamak için uygulanır.

Bu tür şiddet içeren çiftlerle çift terapisi yapılması önerilmez, çünkü bu tür bir ilişkide çözülebilecek bir problem yoktur. İlişkiyi veya failin davranışlarını değiştirme umudu, gerçekçi değildir.

Durumsal Şiddet

Durumsal şiddet, çiftler arasında nadiren yaşanan ve iletişim becerilerinin eksikliğinden kaynaklanan bir şiddet türüdür. Tartışmalar sırasında kol sıkmak ya da nesne fırlatmak gibi eylemleri içerebilir, ancak bu eylemler ciddi yaralanmalara veya kontrol kurma amacına yönelik değildir. Bu tür şiddet genellikle tekrarlamaz ve çift terapisiyle çözülmesi mümkündür. Terapi sürecinde çiftler, iletişim ve çatışma çözme becerileri kazanarak bu tür olayların önüne geçebilir.

Şiddet Uygulayanlar: Kobralar ve Pitbullar

Gottman, karakterolojik şiddet uygulayan erkekleri iki ana gruba ayırmıştır: Kobralar ve Pitbullar.

Kobralar

Bu grup, şiddet uygularken dahi sakin kalabilen, pişmanlık veya empati hissetmeyen, genellikle antisosyal özellikler taşıyan bireylerden oluşur. Şiddetten zevk alabilirler ve eşlerine bağlılık hissetmezler.

Kobralar:

  • Şiddet öncesinde sakinleşir ve soğukkanlılıkla hareket ederler.
  • Çocukluklarında sıklıkla fiziksel ve duygusal istismar yaşamışlardır.
  • Antisosyal davranışlar sergiler ve dürtü kontrollerinde zorluk yaşarlar.
  • Pişmanlık hissetmeden özür dileyebilir, ancak değişim göstermezler.

Eşlerinin İlişkide Kalma Sebepleri
Kobraların eşleri genellikle korku ve depresyon duygularıyla bu ilişkilerde kalmaya devam eder. Eşlerin bu ilişkiden ayrılamama sebepleri arasında ekonomik bağımlılık önemli bir faktör olsa da, eşlerin “değişeceğine dair umutları” ya da “başka bir seçenek görmemeleri” daha baskındır.

Pitbullar

Pitbull grubu, şiddet göstermeden önce giderek daha agresifleşen ve terk edilme korkusuyla hareket eden bireylerden oluşur.

Pitbullar:

  • Şiddet öncesinde kalp atışları hızlanır ve agresyonları giderek artar.
  • Eşlerine karşı aşırı derecede kıskanç ve bağımlıdırlar.
  • Terk edilme korkusu nedeniyle kontrolcü ve baskıcı davranışlar sergilerler.
  • Genellikle çocukluklarında ebeveyn şiddetine tanıklık etmişlerdir.

Eşlerinin İlişkide Kalma Sebepleri
Pitbulların eşleri, bu ilişkiden kurtulmanın imkansız olduğu hissine kapılırlar. Pitbulların en büyük korkusu terk edilmek olduğu için, ayrılık süreçlerinde şiddet daha da tehlikeli hale gelebilir.

Kobralar ve Pitbullar Arasındaki Farklılıklar

Özellik Kobralar Pitbullar
Şiddet Sırasındaki Hissiyat Soğukkanlı ve sakin Artan agresyon ve gerginlik
Empati Kapasitesi Düşük, pişmanlık yok Daha yüksek, ancak kıskançlık ve kontrolcü davranışlar hakim
Terk Edilme Korkusu Yok Yüksek
Çocukluk Travmaları Antisosyal davranışlar, madde bağımlılığı, istismar Aile içi şiddete tanıklık

Bu İlişkilerden Kurtulma Yolları

Kobralarla İlişkide:

  • Bu bireylerin değişeceğini düşünmek gerçekçi değildir. Öncelikli adım, şiddetin döngüsünden çıkmak için güvenli bir plan hazırlamaktır.
  • Profesyonel destek alınmalı ve yakın çevreye durumu açıklayarak yardım istenmelidir.

Pitbullarla İlişkide:

  • Ayrılık süreçleri dikkatli planlanmalıdır. Pitbulların terk edilme korkusu, şiddetin artmasına neden olabilir.
  • Hukuki destek ve güvenli bir ortam sağlanmalıdır.
  • Şiddetin sona erdirilmesi için destek gruplarına ve terapilere başvurulabilir.

Sonuç

Karakterolojik şiddet, ilişkilerde derin travmalar yaratabilen bir olgudur. Kobralar ve Pitbullar gibi farklı dinamiklere sahip şiddet uygulayıcılarını anlamak, bu tür ilişkilerden kurtulmanın ilk adımıdır. Eğer böyle bir durumda bulunuyorsanız, mutlaka profesyonel destek almanız ve güvenliğinizi sağlamanız önemlidir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)

Kaynakça

  1. Bancroft, L. (2002). Why does he do that? Inside the minds of angry and controlling men. Berkley Books.
  2. Evans, P. (1996). The verbally abusive relationship: How to recognize it and how to respond. Adams Media.
  3. Gottman, J. M., & Jacobson, N. S. (1998). When men batter women: New insights into ending abusive relationships. Simon & Schuster.
  4. The Gottman Institute. (n.d.). A review of the research on domestic violence. Retrieved from https://www.gottman.com/blog/a-review-of-the-research-on-domestic-violence/

 

Devamı

Instagram

Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fi Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fiziksel sınırlarla değil, duygusal ve dijital alanlarla da şekillendiğini ortaya koyan bir kavramdır. 

Sosyal medyada flörtöz etkileşimler, eski sevgiliyle gizli mesajlaşmalar ya da partnerden saklanan yakınlıklar, görünürde küçük olsa da güveni zedeleyebilir. Bu davranışların ortak özelliği gizlilik, duygusal yatırım ve ilgi odağının partnerden başkasına kaymasıdır. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerde belirsizlik ve güvensizlik duygularını tetikleyerek büyük krizlere yol açabilir❤️‍🩹

Bununla birlikte, her davranışın mikro aldatma sayılıp sayılmayacağı çiftlerin ortak sınırlarına bağlıdır. Bazı ilişkilerde eski sevgiliyle iletişim önemsiz görülebilirken, başka bir ilişkide bu durum ciddi bir güven sorununa dönüşebilir. Bu nedenle mikro aldatmayı anlamanın anahtarı, partnerlerin açık iletişim kurması, sınırlarını netleştirmesi ve birbirlerinin hassasiyetlerini gözetmesidir. Şeffaflık ve empati, mikro aldatmanın ilişkilerde yıkıcı bir tehdit olmaktan çıkıp, güveni güçlendiren bir farkındalık alanına dönüşmesini sağlayabilir 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık 🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık açısından anlamak için üç parçaya ayıralım:

1. Döngüyü tanımak

Travmatik bağlanmada ilişkiler genelde şu döngüyü izler:
1. Yakınlık / balayı dönemi → Partner çok sevgi dolu, özel hissettiriyor.
2. Gerginlik → Eleştiri, uzaklaşma, küçümseme başlıyor.
3. İncitme → Kötü davranış, ihanet, şiddet, duygusal manipülasyon.
4. Telafi → Özür, sevgi gösterileri, “bir daha olmayacak” sözleri.
5. Döngü tekrar başlar.

Soru: Sizin deneyiminizde bu tür iniş-çıkışlar olmuş muydu? Varsa, genelde hangi aşamada ilişkiye daha çok tutunma hissi geliyordu?

2. Bağlılığı güçlendiren psikolojik mekanizmalar

* Dopamin ve adrenalin dalgalanmaları: Yoğun kötü-iyi geçişleri beynin ödül sistemini etkiler.
* Umut bağı: “Bir gün hep iyi olacak” beklentisi.
* Kendi değer algısının bağa bağlanması: “O beni severse değerliyim” inancı.
* Yalnızlık ve korku: İlişkinin bitmesinin yarattığı boşluk korkusu.

Mini farkındalık çalışması: 1 dakika boyunca gözlerinizi kapatıp şunu fark edin: “Onu düşününce midemde/kalbimde/hissiyatımda nasıl bir duygu ya da gerginlik oluyor?”

3. Döngüyü kırmaya yönelik ilk farkındalık adımları

* Gerçeklik listesi tut: Onun hem iyi hem kötü anlarını tarafsızca yazmak, zihnin sadece “iyi” anlara tutunmasını dengeler.
* İçsel ihtiyaçları keşfet: Bu bağ, hangi çocukluk ihtiyacını (güven, onay, sevgi) tetikliyor?
* Destek ağı: Güvendiğin kişilerle yaşadığın döngüyü konuşmak, yalnızlık hissini azaltır.
* Küçük kopuş pratikleri: Tamamen kopmak zor geliyorsa, önce mesajlaşma süresini, görüşme sıklığını kademeli azaltmak.

Umarım bu bilgiler yolunuzu aydınlatmaya yardımcı olur 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Dopamin EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi ilişki Jung Kişilik Bozuklukları Kişisel Gelişim narsist Nörobilim Online EMDR Online psikolog Online Psikoterapi Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi İlişkiler

Son Eklenenler

  • Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?
  • Mutluluk Korkusu: Neden Bazı İnsanlar Mutluluk Hissinden Kaçar?
  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz