
Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?
Farklı bağlanma stillerinin ayrılık sonrası duygusal tepkilere etkisi
Romantik ilişkiler, hayatımızın en güçlü duygusal deneyimlerinden biridir. Ancak her ilişki sonsuza kadar sürmez. Ayrılıklar, en güvenli görünen ilişkilerde bile yaşanabilen ve duygusal olarak yıpratıcı olabilen süreçlerdir. Ayrılık sonrası verilen tepkiler kişiden kişiye farklılık gösterir: Kimileri kısa sürede toparlanırken, kimileri aylarca eski partnerini unutamaz. Bazıları ise ayrılığı görmezden gelerek duygularını bastırmaya çalışır. Bu farklılıkların kökeninde yalnızca kişilik özellikleri değil, bağlanma stilleri de önemli bir rol oynar.
Bağlanma teorisi, çocuklukta bakım verenlerle kurulan duygusal bağların yetişkinlikteki ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini açıklar. Bu bağlanma biçimleri yalnızca yakınlık kurma ve güven geliştirme yollarımızı değil, kayıp ve ayrılıkla başa çıkma biçimlerimizi de etkiler.
Güvenli Bağlanma: Sağlıklı Yas ve Yeniden Başlama
Güvenli bağlanan kişiler, ilişkilerde yakınlıktan korkmaz. Duygularını açıkça ifade eder, partnerlerinin ihtiyaçlarını önemser ve ilişkilerinde denge kurabilirler. Ayrılık söz konusu olduğunda da bu özellikler onların süreci daha sağlıklı ve dengeli bir şekilde deneyimlemelerine yardımcı olur.
Duygusal Tepkiler
Ayrılık güvenli bağlanan kişiler için de üzücü bir deneyimdir. Ancak yoğun duygularını bastırmak yerine kabul etmeyi tercih ederler. Ayrılığı hayatın doğal bir parçası olarak görür, kaybı inkâr etmek yerine duygularıyla yüzleşirler.
Davranışsal Tepkiler
Bu kişiler genellikle sosyal destek arar. Arkadaşlarıyla, aileleriyle konuşur ve hislerini paylaşırlar. Kimi zaman yazı yazar, kimi zaman da yeni hobiler edinerek kendilerini iyileştirici faaliyetlere yönelirler. Böylece yaşadıkları kaybı daha yapıcı yollarla işlemeye çalışırlar.
Uzun Vadede
Toparlanma süreçleri görece daha hızlıdır. Güvenli bağlanan bireyler, ayrılık sonrası yeniden sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı en yüksek olan gruptur. Onlar için ayrılık, kimliklerini tehdit eden bir kriz değil; zorlayıcı ama aşılabilir bir yaşam deneyimidir.
Kaygılı Bağlanma: Yoğun Acı ve Takıntılı Düşünceler
Kaygılı bağlanan bireyler, ilişkilerde reddedilme korkusu yaşar. Partnerin sevgisini kaybetmemek için yoğun çaba gösterirler. Bu nedenle ayrılık, onlar için en büyük korkunun gerçekleşmesidir.
Duygusal Tepkiler
Ayrılık sonrası derin bir boşluk, yoğun üzüntü ve çaresizlik hissederler. Kendilerini değersiz görmeye başlayabilir, “Ben yeterince iyi olsaydım gitmezdi” gibi suçlayıcı düşüncelere kapılabilirler.
Davranışsal Tepkiler
Eski partnerle teması sürdürme eğilimi yüksektir. Tekrar tekrar aramak, mesaj atmak ya da sosyal medyada takip etmek sık görülen davranışlardır. Çoğu zaman partneri geri kazanma girişimleri ön plandadır.
Fiziksel Tepkiler
Kaygılı bağlanan kişilerde uykusuzluk, iştahsızlık ve halsizlik gibi bedensel belirtiler daha yoğun şekilde ortaya çıkar.
Uzun Vadede
Kaygılı bağlanan bireyler ayrılıkla başa çıkmakta en çok zorlanan gruptur. Ayrılıktan sonra uzun süre takıntılı düşünceler içinde kalabilir, hayatın diğer alanlarına odaklanmakta güçlük yaşayabilirler.
Kaçıngan Bağlanma: Bastırılmış Acı ve Yüzeyde Soğukkanlılık
Kaçıngan bağlanan bireyler, ilişkilerde yakınlıktan kaçınma eğilimindedir. Duygusal bağın fazlasıyla yoğun olması onları rahatsız eder. Ayrılık sonrası yaşadıkları acıyı ise çoğunlukla inkâr eder veya küçümserler.
Duygusal Tepkiler
Yüzeyde soğukkanlı görünürler. “Benim için sorun değil” ya da “Zaten ciddi değildi” gibi ifadeler kullanabilirler. Ancak bu, çoğu zaman içsel bir savunma mekanizmasının yansımasıdır.
Davranışsal Tepkiler
Ayrılıktan sonra işlerine, hobilerine ya da yeni ilişkilere yönelerek acıyı bastırmaya çalışırlar. Eski partnerle teması minimumda tutmaya özen gösterirler.
Uzun Vadede
Bastırılmış duygular zamanla farklı şekillerde geri dönebilir. Yoğun yalnızlık hissi, öfke patlamaları veya yeni ilişkilerde bağlanma zorlukları bu bastırmanın sonucunda ortaya çıkabilir.
Kaçıngan bağlanan kişiler, ayrılığın acısını genellikle “gecikmeli” yaşar. İlk etapta soğukkanlı görünseler de uzun vadede bu bastırılmış acı farklı biçimlerde kendini gösterir.
Korkulu-Kaçıngan Bağlanma: Çelişkili ve Dalgalı Tepkiler
Korkulu-kaçıngan bağlanma, hem yakınlık arzusu hem de reddedilme korkusunun bir arada bulunduğu karmaşık bir stildir. Bu nedenle ayrılık, bu kişiler için son derece zorlayıcıdır. Hem partneri özlerler hem de yeniden yakınlaşmaktan korkarlar.
Duygusal Tepkiler
Duygular yoğun dalgalanmalar gösterir. Bir gün yoğun özlem hissederken, ertesi gün öfke ya da reddetme eğilimi ortaya çıkabilir. Bu iniş çıkışlar, duygusal istikrarı zorlaştırır.
Davranışsal Tepkiler
Eski partnerle zaman zaman temasa geçebilir, ardından kendilerini geri çekebilirler. Bu gidip gelmeler, ayrılık sonrası iyileşme sürecini uzatır ve karmaşık hale getirir.
Uzun Vadede
Duygusal çelişkiler, hem bireysel toparlanmayı hem de yeni ilişkiler kurmayı zorlaştırır. Partner kaybı, hem “kaybetme” hem de “yakınlık kurma” korkusunu tetikleyen ikili bir çatışmaya dönüşür.
Cinsiyet ve Yaş Farklılıklarının Rolü
Ayrılık sürecinde bağlanma stillerinin yanı sıra cinsiyet ve yaş da tepkilerin çeşitlenmesinde önemli bir rol oynar. Araştırmalar, kadınların ayrılık sonrası duygularını ifade etme ve sosyal destek arama eğilimlerinin erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Kadınlar, yoğun üzüntülerini arkadaşlarıyla paylaşarak ya da duygularını yazıya dökerek daha açık bir yas süreci yaşayabilir. Erkekler ise çoğunlukla duygularını gizleme ya da hızla yeni ilişkilere yönelme gibi davranışsal stratejilerle acıyı bastırmaya çalışır.
Yaş faktörü de benzer şekilde farklılık yaratır. Genç yetişkinler (18–25 yaş), hem duygusal yoğunluğun hem de sosyal medyanın etkisiyle ayrılıkları daha sarsıcı yaşayabilir. Bu dönemdeki ilişkiler kimlik gelişimiyle iç içe geçtiği için kayıplar daha güçlü bir kimlik krizi yaratabilir. Orta yaş ve üzerindeki bireylerde ise ayrılık, daha çok yalnızlık duygusu ve geleceğe dair belirsizliklerle bağlantılıdır. Özellikle uzun süreli evliliklerin sonlanması, yalnızca romantik değil, ekonomik ve sosyal düzeyde de kayıpları beraberinde getirebilir.
Cinsiyet ve yaş farklılıkları, bağlanma stilleriyle birleştiğinde çok daha çeşitli deneyimler ortaya çıkar. Örneğin kaygılı bağlanan genç bir yetişkin, ayrılık sonrası yoğun bir çaresizlik ve sosyal medya üzerinden partneri geri kazanma çabaları sergileyebilir. Buna karşın kaçıngan bağlanan orta yaşlı bir birey, duygularını bastırıp işine yönelirken derin yalnızlık duygusunu ancak yıllar sonra fark edebilir.
Kültürel Bağlamın Ayrılık Deneyimine Etkisi
Ayrılık yalnızca bireysel bir süreç değil, aynı zamanda içinde bulunulan kültürün değerleriyle de şekillenir. Türk toplumunda romantik ilişkilerin yalnızca iki kişi arasında değil, aileler ve sosyal çevreler aracılığıyla da değerlendirildiği görülür. Bu nedenle ayrılıklar çoğu zaman sadece duygusal bir kayıp değil, aynı zamanda sosyal bir kırılma olarak yaşanır.
Toplumsal normlar, ayrılık sonrası verilen tepkileri etkileyebilir. Özellikle kadınlar için “evliliği sürdürme” veya “ilişkiyi kurtarma” yönünde baskılar daha yoğun hissedilir. Erkekler açısından ise duygularını açıkça ifade etmenin zayıflık olarak görülebileceği kültürel kalıplar, ayrılık acısının bastırılmasına yol açabilir. Bu kalıplar bağlanma stillerinin dışavurumunu da şekillendirir; kaygılı bağlanan bir kadın suçluluk ve utançla daha derin bir acı yaşarken, kaçıngan bağlanan bir erkek duygularını bastırarak “güçlü görünme”yi seçebilir.
Ailelerin rolü de ayrılık sürecinde belirleyicidir. Bazı bireyler, ailelerinden gördükleri destek sayesinde süreci daha kolay atlatırken, bazıları ise “elalem ne der” kaygısıyla duygularını gizlemek zorunda kalabilir. Bu toplumsal baskılar, bireyin yas sürecini uzatabilir veya sağlıksız başa çıkma stratejilerini güçlendirebilir.
Kültürel bağlamın etkilerini fark etmek, ayrılık deneyimini daha geniş bir perspektiften değerlendirmeyi sağlar. Kendi tepkilerimizi yalnızca kişisel bir zayıflık olarak görmek yerine, toplumsal normların ve kültürel beklentilerin bu süreci nasıl şekillendirdiğini anlamak iyileşme yolculuğuna önemli bir katkı sunar.
Ayrılıkla Başa Çıkma Sürecinde Ortak Noktalar
Bağlanma stilleri ayrılık karşısında farklı tepkiler gösterse de, bazı ortak deneyimler neredeyse herkes için geçerlidir.
Duygusal Yas
Ayrılık, bir kayıp deneyimidir ve yas sürecine benzer şekilde işler. Üzüntü, öfke, inkâr ve kabullenme gibi evreler, farklı yoğunluklarda da olsa çoğu birey tarafından yaşanır.
Benlik Algısı
Ayrılık, kişinin kendi değerini sorgulamasına neden olabilir. Özellikle kaygılı bağlanan bireylerde “Ben sevilmeye değer miyim?” sorusu sıkça gündeme gelir. Ancak diğer bağlanma stillerinde de benlik algısında geçici sarsılmalar görülebilir.
Yeni Başlangıçlar
Zamanla çoğu insan ayrılığı kabullenir ve hayatında yeni bir sayfa açar. Yeni ilişkiler kurmak ya da kişisel gelişime odaklanmak bu sürecin parçası olabilir. Ancak bu toparlanma süresinin uzunluğu, bağlanma stiline göre değişir.
Sosyal Medyanın Ayrılık Sürecine Etkisi
Günümüzde ayrılıklar yalnızca yüz yüze yaşanan bir deneyim olmaktan çıktı; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi. Ayrılıktan sonra eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. Bağlanma stilleri, bu dijital ortamda verilen tepkileri de şekillendirir.
Kaygılı bağlanan kişiler, ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun bir “takip” davranışı gösterebilir. Eski partnerin ne yaptığına sürekli bakmak, yeni paylaşımlarını kontrol etmek ya da paylaşımlardan anlamlar çıkarmaya çalışmak sık görülen örneklerdir. Bu davranış, aslında terk edilme kaygısının dijital ortamda yeniden üretilmesidir.
Kaçıngan bağlanan kişiler ise çoğunlukla tam tersi bir yol izler. Eski partnerle ilgili tüm dijital izleri silmek, engellemek ya da kendi hesaplarını kapatmak gibi keskin adımlar atabilirler. Yüzeyde bu soğukkanlılık bir güç göstergesi gibi görünse de, çoğu zaman duygusal acıyı bastırmanın bir yoludur.
Son yıllarda ilişki psikolojisinde öne çıkan kavramlardan biri de “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi modern ilişki davranışlarıdır. Bu davranışların ayrılık sonrası tekrar yaşanması, özellikle kaygılı ya da korkulu-kaçıngan bağlanan bireyler için süreci daha da karmaşık hale getirebilir.
Sosyal medya, ayrılıkla baş etme sürecinde hem tetikleyici hem de öğretici olabilir. Burada önemli olan, dijital platformların duygusal iyileşmeyi kolaylaştırmak yerine zorlaştırdığı noktaları fark etmek ve sınır koyabilmektir.
Bağlanma Stilini Bilmenin Önemi
Kendi bağlanma stilimizi fark etmek, ayrılık sürecinde yaşadığımız tepkileri anlamlandırmamıza yardımcı olur.
Kaygılı bağlanan biri için yoğun özlem ve çaresizlik doğal bir tepkidir.
Kaçıngan bağlanan biri için duyguları bastırma eğilimi, bir savunma biçimidir.
Güvenli bağlanan biri içinse ayrılık, duygusal acı verse de daha hızlı aşılabilir bir süreçtir.
Bu farkındalık, sürecin kişisel bir başarısızlık değil, bağlanma dinamiklerinin bir sonucu olduğunu görmemizi sağlar.
Ayrılık Sürecinde İyileşmeye Yardımcı Stratejiler
Bağlanma stilimiz her ne olursa olsun, bazı yöntemler ayrılık sürecinde iyileşmeyi kolaylaştırabilir:
Sosyal Destek Aramak: Arkadaşlar ve aileyle duyguları paylaşmak, yalnızlık hissini azaltır.
Duyguları İfade Etmek: Günlük tutmak, sanatla uğraşmak ya da terapiye başvurmak, duyguların işlenmesine yardımcı olur.
Sağlıklı Rutinler: Spor yapmak, düzenli uyumak, sağlıklı beslenmek beden ve zihnin toparlanmasını destekler.
Yeni Hedefler Belirlemek: Ayrılığı kişisel gelişim için bir fırsata çevirmek, süreci anlamlı kılar.
Sonuç
Ayrılıklar evrensel olarak acı vericidir, ancak bu acının nasıl deneyimlendiği bağlanma stilimizle yakından ilişkilidir. Güvenli bağlananlar süreci daha sağlıklı atlatırken, kaygılı bağlananlar yoğun acı yaşar, kaçıngan bağlananlar duygularını bastırır, korkulu-kaçıngan bağlananlar ise çelişkiler içinde bocalar.
Kendi bağlanma stilimizi tanımak, ayrılık sürecindeki tepkilerimizi anlamamıza ve kendimize karşı daha şefkatli olmamıza yardımcı olur. Çünkü ayrılıkta yaşanan duygular yalnızca kişisel değil, bağlanma örüntülerimizin doğal bir yansımasıdır.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynakça
Bowlby, J. (2012). Bağlanma. (Çev. Tamer Tosun). İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment process. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.
Devamı

Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma Stilinin Olduğu İlişkiler
[ez-toc]
Bağlanma teorisi, John Bowlby tarafından geliştirilmiş ve Mary Ainsworth tarafından genişletilmiştir. Bu teori, erken dönemdeki bakıcılarla kurulan ilişkilerin yetişkinlikteki romantik dinamikleri nasıl etkilediğine dair bir çerçeve sunar. Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleri, çoğu zaman zorlayıcı ama bir o kadar da çekici bir bağ oluşturur. Bu bağlanma stilleri arasındaki dinamikleri anlamak, sıklıkla ortaya çıkan çatışmaları ve kalıpları aydınlatabilir.
Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma
Kaygılı Bağlanma
Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, duygusal yakınlığı ve sürekli güvenceyi ararlar.
Bu bireyler:
Terk edilme korkusu yaşar. Partnerlerinden sürekli onay bekler. Partnerlerinin duygularıyla ilgili güvensizlik hisseder. Yapışkan veya aşırı bağımlı davranışlar sergiler.
Bu bağlanma stili genellikle çocuklukta tutarsız bakıcı (ebeveyn) davranışlarından kaynaklanır ve reddedilme algısına karşı hassasiyet geliştirir.
Kaçıngan Bağlanma
Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, bağımsızlığı ve duygusal öz yeterliliği ön planda tutar.
Bu bireyler:
Yakınlıktan bunalmaktan korkar. Duygusal savunmasızlığı ifade etmekte zorlanır. Sınırları tehdit altında hissettiklerinde uzaklaşır. Derin duygusal davranışlardan kaçınır.
Bu stil, genellikle duygusal olarak ulaşılamaz bakıcılara (ebeveynlere) sahip olmanın bir sonucu olarak gelişir ve bireyde sadece kendine güven duyabileceği inancını pekiştirir.
Kaygılı ve Kaçıngan Partnerlerin Dinamiği
Kaygılı ve kaçıngan partnerler arasındaki ilişki sıklıkla “itme-çekme” dinamiği olarak tanımlanır. Zıt ihtiyaçlarına rağmen, bu bireyler birbirine çekilir.
İşte sebepleri:
Aşinalık: Her iki taraf, erken dönem ilişkilerindeki duygusal kalıpları bilinçsizce tekrar eder.
İnancın Pekiştirilmesi: Kaygılı bireyler, kaçıngan partnerlerinin uzaklaşmasıyla terk edilme korkularını doğrular; kaçıngan bireyler ise yakınlığın bunaltıcı olduğu inancını kaygılı partnerlerin takibiyle pekiştirir.
Başlangıçtaki Çekim: Kaygılı partnerin yakınlık arzusu, kaçıngan partnerin kendini önemli hissetme ihtiyacını tatmin ederken; kaçıngan partnerin bağımsızlığı, kaygılı partner için bir meydan okuma sunabilir.
Kaygılı-Kaçıngan İlişkilerdeki Zorluklar Çatışma Döngüleri: Kaygılı partnerler yakınlık talep ederken, kaçıngan partnerler uzaklaşır ve bu da hayal kırıklığına yol açan bir döngü yaratır.
Duygusal İhtiyaçların Karşılanamaması: Her iki taraf da öz ihtiyaçlarını karşılanmamış hisseder; kaygılı partner yakınlık, kaçıngan partner ise alan ister.
Tetikleyiciler: Kaçıngan partner, kaygılı partnerin ihtiyaçlarını aşırı bulabilir; kaygılı partner ise kaçıngan partnerin mesafeli davranışını reddedilme olarak algılayabilir.
Daha Sağlıklı Bir İlişki İnşa Etmek
Bu ilişkiler zorlayıcı olsa da çaresiz değildir. Kaygılı ve kaçıngan partnerler, farkındalık ve çaba ile daha dengeli bir dinamik oluşturabilir:
Kendi Farkındalığını Geliştirme: Kendi bağlanma stilini ve bunun davranışlarınız üzerindeki etkisini anlamak ilk adımdır.
Etkili İletişim: İhtiyaçlarınızı net ve çatışmacı olmayan bir şekilde ifade etmek karşılıklı anlayışı geliştirebilir. Örneğin, kaygılı partner “Birlikte kaliteli zaman geçirdiğimizde kendimi güvende hissediyorum” derken, kaçıngan partner “Yalnız vakit geçirmeye ihtiyacım var ama senin yanındayım” diyebilir.
Duygu Düzenleme Pratiği: Kaygılı partnerler, korkularını yatıştırmayı öğrenebilirken; kaçıngan partnerler de duygularını ifade etmeye alışabilir.
Profesyonel Yardım Almak: Partnerlerin bağlanma ile ilgili sorunlarını anlamalarına ve çözüm bulmalarına yardımcı olabilir.
Gottman Çift Terapisi, duygusal yakınlığı artırmayı ve çatışmaları sağlıklı bir şekilde yönetmeyi hedefler. Partnerlerin duygusal ihtiyaçlarını fark etmelerine ve güvenli bağ kurmalarına destek olur.
Psikodinamik Psikoterapi, geçmiş deneyimlerin mevcut ilişkilerdeki etkilerini anlamaya odaklanır ve bağlanma stillerinin kök nedenlerini ele alır.
EMDR Terapisi, özellikle travmatik geçmişin ilişkilere olan etkisini azaltmada etkili bir yöntemdir.
Şema Terapi, bireylerin bağlanma şemalarını keşfetmelerine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir.
Profesyonel destek, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarını ve daha sağlıklı iletişim kurmalarını sağlayarak ilişkiyi güçlendirebilir.
Sonuç
Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stillerinin bir arada olduğu ilişkiler zıt ihtiyaçların bir dansıdır. Ancak sabır, kararlılık ve gelişime açıklıkla bu çiftler, ilişkilerini karşılıklı anlayış ve tatmin kaynağına dönüştürebilir. Bağlanma kalıplarını fark etmek ve üzerinde çalışmak, daha derin bir bağ ve uzun ömürlü bir sevgi için yol açabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
(Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)
Kaynaklar
- Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books.
- Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. The Guilford Press.
- Johnson, S. (2008). Hold Me Tight: Seven Conversations for a Lifetime of Love. Little, Brown and Company.
Devamı

Duygusal Bağımlılık: İçsel Özgürlüğünüzü Geri Kazanın
Duygusal bağımlılık, bireyin kendini tamamlanmış hissetmek için belirli duygulara ya da ilişkilere bağımlı hale gelmesidir. Bu bağımlılık genellikle çözülmemiş duygusal yaralardan, karşılanmamış ihtiyaçlardan ya da çocukluktan gelen davranış kalıplarından kaynaklanır. Duygusal bağımlılıktan kurtulmak, bu bağımlılığın doğasını anlamayı, etkilerini fark etmeyi ve duygusal bağımsızlık ile içsel şifaya yönelik bilinçli adımlar atmayı gerektirir.
Bu yazıda, duygusal bağımlılığın ne olduğunu, nedenlerini, belirtilerini ve bundan kurtulmanın yollarını ele alacağız.
Duygusal Bağımlılık Nedir
Duygusal bağımlılık, bireyin belirli duygusal deneyimleri bilinçsizce tekrar aradığı bir döngüyü ifade eder. Bu deneyimler zarar verici ya da yıkıcı olsa bile, birey kendini bu duygulara çekilmiş hisseder. Örneğin, bazı kişiler çatışma, reddedilme ya da drama dolu ilişkilere sürekli çekilir çünkü bu duygular onlara tanıdık gelir ve geçmişten gelen köklü bir duygusal kalıbı yeniden güçlendirir.
Madde bağımlılığından farklı olarak, duygusal bağımlılık dışsal bir madde yerine içsel deneyimlere dayanır. Çoğu zaman geçmiş travmalar ya da karşılanmamış duygusal ihtiyaçlarla bağlantılıdır.
Duygusal Bağımlılık Belirtileri
Duygusal bağımlılıkla mücadele ettiğinizi gösteren bazı yaygın belirtiler şunlardır:
- Zararlı Kalıpların Tekrarı: Sürekli olarak duygusal acıya neden olan ilişkilere ya da durumlara çekilmek.
- Aşırı Bağlılık: Terk edilme korkusu ya da sürekli başkalarından onay bekleme ihtiyacı.
- Duygusal Yükseliş ve Düşüşler: Pozitif ya da negatif, yoğun duyguları arzulamak.
- Yalnızlıkla Baş Edememek: Başkalarının onayı olmadan rahat ya da tatmin olmuş hissedememek.
- Kırmızı Bayrakları Görmezden Gelmek: Sağlıksız ilişkilere zararını bildiğiniz halde devam etmek.
Duygusal Bağımlılıktan Kurtulmanın Yolları
- Kalıbı Fark Edin
İlk adım, duygusal bağımlılığı fark etmek ve kabul etmektir. İlişkilerinizi ve duygusal deneyimlerinizi gözden geçirin. Sürekli çatışma, reddedilme ya da ihtiyaç hissi gibi tekrar eden temalar var mı? Bu kalıpları tespit etmek değişim için temel bir adımdır. - Kök Nedenleri Anlayın
Duygusal bağımlılık genellikle çocuklukta yaşanan ihmal, terk edilme ya da duygusal güven eksikliğinden kaynaklanır. Terapinin ya da öz farkındalığın yardımıyla bu kökenleri keşfedebilir ve bağımlılıklarınıza anlam kazandırabilirsiniz. - Duygusal Farkındalık Geliştirin
Farkındalık uygulamaları yaparak, duygusal tetikleyicilerinizi yargılamadan gözlemleyin. Eski kalıplara çekildiğinizi fark ettiğinizde, farklı bir seçim yapma gücünüz olduğunu hatırlayın. - Duygusal Bağımsızlık İnşa Edin
Kendilik değerini dışsal onaya dayandırmadan geliştirin. Size mutluluk ve tatmin getiren hobiler, öz bakım rutinleri ya da yeni becerilerle dolu bir yaşam oluşturun. Amaç, başkalarına bağımlı olmadan anlamlı bir yaşam yaratmaktır. - Sağlıklı Sınırlar Belirleyin
Duygusal bağımlılığı sürdüren ilişkilere ya da durumlara “hayır” demeyi öğrenin. Sınır koymak, duygusal enerjinizi korur ve daha sağlıklı etkileşimler için alan yaratır. - Profesyonel Destek Alın
Bir terapistle çalışmak, duygusal bağımlılığı kırmada son derece değerli olabilir. EMDR ya da Psikodinamik Psikoterapi, Şema Terapi gibi yöntemler, derin yaraları ele alarak olumsuz kalıpları yeniden şekillendirebilir. - Sağlıklı İlişkilerle Çevrenizi Sarın
Büyümenizi destekleyen ve sınırlarınıza saygı duyan insanlarla bir arada olun. Sağlıklı ilişkiler, duygusal bağımlılıktan kurtulmanız için gerekli olan dengeyi ve desteği sağlar. - Kendinize Şefkat Gösterin
Bu süreç boyunca kendinize karşı nazik olun. Duygusal bağımlılığı aşmak zordur ve ilerlemenizi takdir etmek, küçük zaferleri kutlamak önemlidir.
Terapinin Duygusal Bağımlılıktaki Rolü
Terapiler, duygusal bağımlılığı besleyen kalıpları anlamanıza ve çözmenize yardımcı olabilir. Psikodinamik terapi, bağımlılığınızın bilinçdışı kökenlerine inerken, bilişsel-davranışçı terapi (BDT) olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmek için araçlar sunar. Ayrıca, mindfulness tabanlı yaklaşımlar duygusal tetikleyicilere daha sağlıklı bir şekilde yanıt vermenizi öğretir.
Sonuç
Duygusal bağımlılıktan kurtulmak, duyguları bastırmak değil, onları anlamak ve iyileştirmekle ilgilidir. Bu, öz farkındalık, öz şefkat ve kişisel gelişim yolculuğudur. Zararlı kalıplardan kurtulup duygusal bağımsızlık geliştirdikçe, içsel özgürlüğün ve tatminin sizi nasıl bulduğunu göreceksiniz.
İlk adımı atmaya hazırsanız, uzman bir terapistten destek almayı düşünebilirsiniz. Unutmayın, şifa bir süreçtir ve atılan her küçük adım sizi özgürlüğünüze biraz daha yaklaştırır.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar:
- Carnes, P. (2018). The Betrayal Bond: Breaking Free of Exploitive Relationships. Health Communications, Inc.
- Levine, A., & Heller, R. (2010). Attached: The New Science of Adult Attachment and How It Can Help You Find – and Keep – Love. Penguin Publishing Group.
- Van der Kolk, B. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Viking.

Yetişkinlerde Travma
Yetişkinlerde travma, çocukluk çağında yaşanmış olaylardan, ani şiddet içeren olaylara veya sürekli stres faktörlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu tür deneyimler, bireyin duygusal ve fiziksel sağlığını derinden etkiler. Yetişkinlerde görülen travma semptomları arasında kaygı, depresyon, öfke patlamaları, sosyal izolasyon, uykusuzluk ve konsantrasyon güçlüğü bulunmaktadır.
Travma
Travma, bireyin başa çıkma yeteneğini aşan olaylara verilen bir tepkidir ve güvenlik duygusunu sarsarak kişiyi çaresiz hissettirir. Kişiden kişiye farklılık gösteren subjektif bir deneyimdir. Yaşamı tehdit eden olaylar kadar tehdit etmeyen olaylar tarafından da tetiklenir. Travmatik olaylar, kazalar veya şiddet gibi tek seferlik olaylardan, tehlikeli bir bölgede yaşamak veya tekrarlanan kötü muamele gibi sürekli stres faktörlerine kadar değişir.
Travmanın etkileri, hem duygusal hem de fiziksel olarak çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Kişiler, psikolojik sıkıntı, hafıza ve konsantrasyon problemleri, korku, üzüntü, sinirlilik, öfke, sosyal çekilme ve baş ağrısı, terleme veya artmış kalp hızı gibi fizyolojik semptomlar yaşarlar. Bu tepkiler, olayın anımsatıcılarından kaçınma, günlük rutinlerle bağlantıyı kaybetme, iştah değişiklikleri, madde kullanımı ve uyku problemleri gibi davranış değişikliklerine yol açar.
Yetişkinlerde Travma Türleri
Akut Travma
Bu tür travma, genellikle tek bir olay sonucu meydana gelir. Örneğin, bir trafik kazası, şiddetli bir saldırı veya başka bir ani, şok edici olay akut travmaya neden olabilir. Bu tür travma genellikle olay sonrasında ortaya çıkan yoğun bir stres ve tepki dönemi ile karakterizedir.
Kronik Travma
Kronik travma, tekrarlanan ve uzun süreli travmatik olaylardan kaynaklanır. Örnekler arasında sürekli ev içi şiddet, çocukluk çağı istismarı veya savaş gibi uzun süreli tehlikeli durumlar vardır. Kronik travma, bireyin uzun süreli stres ve baskı altında kalmasına neden olur ve genellikle daha derin ve karmaşık psikolojik sorunlara yol açar.
Karmaşık Travma
Karmaşık travma, birden fazla travmatik olayın veya durumun birikimi sonucu ortaya çıkar. Bu tür travma, genellikle kişinin hayatında defalarca tekrarlanan veya uzun süreli travmatik deneyimlerden kaynaklanır. Bireyin dünya görüşü, kimlik algısı ve ilişkileri ciddi şekilde etkilenir.
Travma ayrıca bedenin “acil durum moduna” girmesine neden olabilir. Bu, bedenin hayatta kalma şansını artırmak için tasarlanmış geçici bir tepki mekanizmasıdır. Örneğin, tehlike anında beden adrenalin salgılayarak, enerji seviyesini artırarak ve dikkati yoğunlaştırarak reaksiyon süresini kısaltır. Ancak bu durum, tehdit geçtikten sonra bile devam edebilir ve yorgunluk, uykusuzluk, kaygı gibi semptomlara yol açabilir. Bu sürekli yüksek uyarılma durumu, bedenin ve zihnin normal dengesini bozar ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açar.
İyileşme Süreci
Travmadan iyileşme süreci, travmatik deneyimi ve onun etkisini kabul etmeyi, normal rutini sürdürmeyi, travmatik olayla yüzleşmeyi, duyguları ifade etmeyi ve yoga veya meditasyon gibi rahatlama tekniklerini kullanmayı içerir. Alkol veya uyuşturucu gibi maddelerin aşırı kullanımından kaçınmak ve daha iyi hissedene kadar önemli kararlar almaktan kaçınmak önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak ve aile, arkadaşlar veya profesyonellerden destek almak da iyileşme sürecine yardımcı olur. Sağlıklı beslenme, egzersiz ve yeterli uyku gibi kendine özen gösterme pratikleri ile destek sistemleri aracılığıyla direnci geliştirmek, iyileşme için hayati öneme sahiptir.
Yetişkinlerde Travma
Yule Psikoloji Enstitüsü
Kaynaklar
Cook, A., Spinazzola, J., Ford, J., Lanktree, C., Blaustein, M., Cloitre, M., & Van der Kolk, B. (2005). Complex trauma. Psychiatric annals, 35(5), 390-398.
Smelser, N. J. (2004). Psychological trauma and cultural trauma. Cultural trauma and collective identity, 4, 31-59.
Judd, M. A., & Redfern, R. (2011). Trauma. A companion to paleopathology, 357-379.
Devamı
Yetişkinlerde Bağlanma Biçimleri: Sizinki Hangisi?
Yetişkinlerde bağlanma biçimleri, John Bowlby’nin geliştirdiği Bağlanma Teorisi’nin bir uzantısı olarak ele alınır. Mary Ainsworth ve daha sonraki araştırmacılar tarafından çocukluk dönemi bağlanma stilleri üzerine yapılan çalışmalar, yetişkin ilişkilerine de uyarlanmıştır. Yetişkinlerin bağlanma biçimleri, erken yaşam deneyimlerine ve bu deneyimlerin içsel çalışma modellerine nasıl yansıdığına bağlı olarak farklılık gösterir. “İçsel çalışma modelleri”, bireyin kendisi, diğer insanlar ve ilişkiler hakkındaki inançları ve beklentileri anlamına gelir. Bu modeller, çocukluk döneminde yaşanan deneyimlerden etkilenerek şekillenir ve yetişkinlikteki ilişki dinamiklerini etkiler. Örneğin, erken yaşamda güvenli bir aile ortamı yaşayan bir birey, yetişkinlikte daha sağlıklı ilişkiler kurma eğiliminde olur. İhmal veya istikrarsız ilişkiler yaşayan bir çocuk ise yetişkinlikte güven sorunları yaşar.
Yetişkinlerde Bağlanma Biçimleri
Güvenli Bağlanma:
- Güvenli bağlanan yetişkinler, ilişkilerde rahat ve destekleyici davranır.
- Karşılıklı bağımlılık ve anlayış gösterirler.
- Olumsuz durumlarla başa çıkabilmek için etkili iletişim becerileri ve duygusal düzenleme yetenekleri geliştirirler.
Kaygılı-güvensiz bağlanma:
- Bu tür bağlanma gösteren yetişkinler, ilişkilerde güvensizlik ve reddedilme korkusu yaşarlar.
- Aşırı bağımlılık ve aşırı duygusal tepkiler sergileyebilirler.
- Partnerlerine karşı aşırı talepkâr veya yapışkan davranışlar gösterebilirler.
Kaçıngan-güvensiz bağlanma:
- Kaçınmacı bağlanma stili gösteren yetişkinler, yakınlıktan ve duygusal bağlardan kaçınma eğilimindedir.
- Bağımsızlık ve kendine yeterlilik vurgusu yaparlar.
- Duygusal olarak uzak dururlar ve ilişkilerde derin bağlantı kurmaktan kaçınırlar.
Karma/Karışık Bağlanma:
- Karma bağlanma stili gösteren yetişkinler, hem kaçınmacı hem de kaygılı özellikleri bir arada sergileyebilirler.
- İlişkilerde tutarsız ve öngörülemez davranışlar gösterebilirler.
- Güvensizlik ve bağlanma konusunda karışık duygular yaşarlar.
İlişkiler Üzerindeki Etkisi
İlişki Memnuniyeti
- Uyum ve Memnuniyet: Güvenli bağlanma stili gösteren çiftler, genellikle daha yüksek ilişki memnuniyeti ve uyum yaşar. Bu tür bağlanma, karşılıklı saygı, güven ve anlayış temelinde kurulur.
- Çatışma Çözümü: Güvenli bağlanan çiftler, çatışmaları daha sağlıklı ve yapıcı bir şekilde ele alır. Bu, ilişkinin genel memnuniyetini ve dayanıklılığını artırır.
- Esneklik: Güvenli bağlanma, değişikliklere ve zorluklara karşı ilişkide daha fazla esneklik sağlar. Bu çiftler, zor zamanlarda birbirlerine destek olma eğilimindedir.
İletişim Tarzları
- Açık ve Etkili İletişim: Güvenli bağlanan bireyler genellikle daha açık ve etkili iletişim kurar. Duygularını ve ihtiyaçlarını açıkça ifade eder ve partnerlerinin duygularına karşı duyarlı olur.
- İletişim Zorlukları: Diğer taraftan, kaçınmacı veya kaygılı bağlanan bireyler, genellikle ilişki içinde iletişim zorlukları yaşar. Bu da yanlış anlaşılmalara ve memnuniyetsizliklere yol açar.
- Çatışma Yaklaşımı: Güvenli bağlanan bireyler, çatışmaları ele alırken daha yapıcı ve çözüm odaklıdır. Kaçınmacı veya kaygılı bağlananlar ise çatışmalardan kaçınır veya aşırı duygusal tepkiler verir.
Duygusal Sağlık
- Olumlu Etkiler: Güvenli bağlanma, bireylerin duygusal sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratır. Bu bireyler genellikle daha düşük stres seviyelerine ve daha yüksek özsaygıya sahip olur.
- Duygusal Stres ve Sorunlar: Diğer bağlanma stilleri, özellikle kaygılı ve kaçınmacı bağlanma, duygusal stres ve ilişkisel sorunlara yol açar.
- Duygusal Düzenleme: Güvenli bağlanan bireyler, duygusal düzenleme konusunda daha beceriklidir. Bu, onların ilişkilerinde ve kişisel yaşamlarında daha sağlıklı duygusal deneyimler yaşamalarını sağlar.
Terapi ve Gelişim
- Psikoterapi: Bağlanma stili üzerine çalışmak, bireylerin ilişkilerini ve duygusal sağlıklarını iyileştirmek için psikoterapi ve danışmanlık süreçlerinde önemli bir odak noktası olur.
- Kişisel Gelişim: Bireyler, kendi bağlanma stillerini anlayarak ve üzerinde çalışarak, daha sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurma yolunda ilerleyebilirler.
Yetişkinlerde bağlanma biçimlerini anlamak ve üzerinde çalışmak, bireysel ve ilişkisel refah için önemli bir adımdır. Bu konuda profesyonel destek almak, bu süreçte oldukça değerlidir.
Devamı

Travma Bağı Nedir, Travma Bağından Nasıl Kurtulurum?
Travma Bağı Nedir?
Travma bağı, genellikle zorlu ve toksik ilişkilerde, kişinin istismarcıya karşı duyduğu sağlıksız bağlılığı olarak tanımlanır. Örneğin, biri uzun süreli duygusal veya fiziksel istismar yaşadığında, ona zarar veren kişiye karşı empati ve bağlılık hisseder. Bu durum kurbanın, istismarcının davranışlarını normalleştirme ve onları savunma eğiliminde olmasına yol açar. Bu genellikle istismarcının kontrol ve manipülasyonuna bağlı olarak gelişir. Kişi, kendini bu zararlı ilişkiden kurtarmayı zorlaştırır.
Travma Bağının Belirtileri
- Aşırı Duygusal Bağlılık: Size kötü davranan kişiye karşı yoğun bir bağlılık ve ihtiyaç duygusu geliştirirsiniz. Bu kişi olmadan yaşayamayacağınızı ya da mutlu olamayacağınızı hissedersiniz.
- Rasyonalizasyon ve İdealizasyon: İstismarcının davranışlarını normalleştirir veya mazur görürsünüz. Onun iyi yönlerini abartır ve kötü davranışlarını göz ardı eder veya haklı çıkarırsınız.
- Bağımlılık ve Korku: Size kötü davranan o kişi olmadan yapamayacağınız korkusu geliştirirsiniz. Bu korku; yalnız kalma, terk edilme ya da sevilmeme korkusu gibi korkular olur.
- Duygusal Dalgalanmalar: İlişkinizde sık sık duygusal iniş çıkışlar yaşarsınız. İstismarcıyla olan iyi zamanlarınız. kötü zamanlara göre daha az olur; ancak bu iyi zamanlar sizi ilişkide tutar.
- İlişkinin Döngüsel Doğası: İstismarcı ile aranızdaki ilişki genellikle bir döngü izler: toksik davranış, pişmanlık, barışma ve tekrar toksik davranış. Bu döngü, bağlılığınızı sürdürür.
- Kendini Değersiz Hissetme: Kendi değerinizi ve ihtiyaçlarınızı göz ardı eder kendinizi istismarcının ihtiyaçlarına göre şekillendirirsiniz.
- İzolasyon: Diğer insanlardan ve destek kaynaklarından uzaklaşabilirsiniz, çünkü ilişkiniz size dünyanın geri kalanından kopmuş hissettirir.
Travma Döngüsü – Travma Bağı
Genellikle toksik ilişkilerde görülen bir durumdur. Kötü muamele gören kişi, ona kötü davranan kişiye sürekli umut ve bağlılık duyar. İstismar eden kişi özür diler ve pişman olduğunu söyler. Kötü davranışların normal gibi görünmesini sağlar. Tekrar tekrar yaşanan bu durum, mağdur kişinin ilişkiden ayrılmasını zorlaştırır.
Travma Bağından Nasıl Kurtulurum?
Travma bağını kırmak için atılacak adımlar kişisel bir yolculuk gerektirir. İşte bu süreci başlatmak ve sürdürmek için bazı öneriler:
Travma Bağını Tanımak
İlk adım, travma bağının farkına varmak ve bunun sağlıklı veya sürdürülebilir bir ilişki olmadığını kabul etmektir. Travma bağının ne olduğunu ve nasıl etkilediğini anlamak, kurtulma sürecine başlamak için önemlidir.
Profesyonel Yardım Aramak
Terapist veya danışman gibi travma ve ilişkiler konusunda uzmanlaşmış bir profesyonelle çalışmak. Bu çalışmalar deneyimlerinizi, duygularınızı ve kalıplarınızı keşfetmek için güvenli bir alan sağlar.
Sınırlar Belirlemek
Sınırları belirledikten sonra, bunları net bir şekilde ifade etmek önemlidir.
Kendine Bakım Yapmak ve Kendine Şefkat Göstermek
Kendine iyi bakmak ve kendine karşı nazik olmak, iyileşme yolunda çok önemlidir. Sizi mutlu eden insanlarla vakit geçirmek, kendi sağlığınızı ve refahınızı ilk sıraya koymak bu süreçte büyük ölçüde iyi gelir.
Duygularınızı İşlemek
Bu yolculuk sırasında ortaya çıkan duyguları hissetmeye ve işlemeye izin vermek normaldir. Günlük tutmak, güvendiğiniz bir arkadaşla konuşmak veya hobiler (resim yapmak) bu duyguları ifade etmeye ve serbest bırakmaya yardımcı olur.
Olumsuz İnançları Sorgulamak
Travma bağına bağlı kalmayı sağlayan olumsuz inançları ve düşünceleri tanımlayıp sorgulamak önemlidir. Olumsuz inançları sorgulamak, sağlıklı ve sevgi dolu ilişkileri hak ettiğinizi ve iyileşmeye değer olduğunuzu anlamayı ifade eder.
Kişisel Gelişime Odaklanmak
İlgi alanlarınızı keşfedin, hedefler belirleyin ve güçlü bir benlik duygusu oluşturmaya yardımcı olacak aktivitelere yatırım yapın.
Bu süreçte sabırlı olmak ve her adımda küçük zaferleri kutlamak önemlidir. Kendinize bu süreç boyunca nazik davranın ve iyileşmenin zaman aldığını unutmayın. Destek ve kararlılık, travma bağından kurtarır.
Sonuç olarak, travma bağını kırmak, kendini yeniden keşfetme ve güçlendirme yolculuğudur. Bu süreç, zorluklarla dolu olur, ancak her adım, bireysel gücünüzü ve dayanıklılığınızı artırır. Kendinize karşı sabırlı ve şefkatli olmak, profesyonel destek almak ve güvenli bir destek ağı oluşturmak, bu dönüşüm yolculuğunda önemli kilometre taşlarıdır. Travma bağından kurtulmak, sadece geçmişteki acıları geride bırakmak değil, aynı zamanda daha sağlıklı, dengeli ve özgür bir geleceğe adım atmak demektir. Unutmayın, bu yolculuk sizi sadece iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda daha güçlü ve bilinçli bir birey olarak yeniden doğmanıza da olanak tanır.
Travma Bağı Nedir? Travma Bağından Nasıl Kurtulurum ?
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Reid, J., Haskell, R., Dillahunt-Aspillaga, C., & Thor, J. (2013). Trauma bonding and interpersonal violence. Psychology of trauma.
George, V. (2015). Traumatic bonding and intimate partner violence.
Devamı
Aşk Bağımlılığı
AŞK BAĞIMLILIĞI
Aşk bağımlığı olan kişiler, duygusal çaresizliğin kaotik dünyasında nefes alırlar. Yalnız kalmaktan veya reddedilmekten korktukları için sürekli kendilerini bütün hissettirecek o özel kişiyi ararlar. İronik olan ise, aşk bağımlıları çoğu zaman bu deneyimi gerçekleştirmek için sayısız fırsata sahip olurlar. Ancak, sağlıklı ilişkilerin huzurundan çok, yoğun “aşık olma” deneyimine çok daha güçlü bir şekilde kapılırlar. Neredeyse tüm yaşam seçimlerini bu arzuya dayandırırlar ve bu mükemmel kişiyi ararlar. Kıyafet seçimlerinden yaptıkları spora, katıldıkların etkinliklerden sahip oldukları hobilere kadar her şey bu mükemmel insanı bulmak içindir.
“Bize acı veren duygulardan korunmak için bağımlılık geliştirebilir ve onun zararlarını görmezden gelip yolumuza devam edebiliriz. Ta ki bağımlılığımız kontrol edilemez bir hâl alana kadar.”
Aşk bağımlıları, birine bağımlı olmadıklarında öz bakımlarını yerine getirebilirken, ilişkiye başladıklarında bu durumun tam tersi yaşanır. Bağımlı oldukları kişiye daha çok zaman ve emek harcayarak kendilerinden daha fazla değer verirler. Sevdiklerine saplantılı bir şekilde odaklanırlar.
“Aşk bağımlıları, ilk bakım verenleri tarafından terk edilme geçmişi olan, onaylanma, sevgi ve ebeveynle bağ kurma gibi en değerli ihtiyaçlarının karşılanmadığı çocuklar olarak kabul edilebilir. Bu durum yetişkin yaşamında benlik saygısını önemli ölçüde etkiler. “
Diğer bağımlılıklarda da olduğu gibi, aşk bağımlılığından kurtulmak da bir kendini keşfetme sürecidir. Belirli adımlar atmayı gerektirir: “İnkârı kırmak, bağımlılığı ve onun zararlı sonuçlarını kabul etmek ve bağımlılık döngüsünün tekrar etmesini engellemek için müdahale etmek.”
Bir terapistle çalışmak, yaşama olumsuz etkileri olan duyguları açığa çıkarma konusunda yardımcı olabilir.
Uzun süreli bir ilişki arayan bireyler için, “ilk aşkın heyecanı” samimi bir ilişkiyi sürdürmek için gerekli bağı sağlayan katalizördür. Bununla birlikte, aşk bağımlıları “ilk romantizmin heyecanına” bağımlıdır ve bu nedenle ilişkileri asla bu ilk yüksek duygunun ötesine geçemez. İlişki içinde aşırı heyecan kaybolduğu için; kopuk, mutsuz, huzursuz ve sinirli hissederler. İlişkileri olmadığında ise kendilerini çaresiz, değersiz ve yalnız görürler; ta ki yeni bir potansiyel partner bulana ve bir kez daha “aşık olmanın” zirvesini hissedene kadar.
“Aşk bağımlılığı, bağımlı kişilik bozukluğu veya borderline kişilik bozukluğundan ayırt edilmelidir. Bu bozukluklarda görülen işlevi olmayan davranış örüntüsü romantik aşkla sınırlı değildir.”
Aşk bağımlılığının tanı ölçütleri konusunda bir fikir birliği olmadığı gibi, ne tür bir bozukluk olduğu konusunda da bir fikir birliği yoktur. Bazı uzmanlar için patolojik aşk, dürtüsellik ve yenilik arayışı ile karakterize edilen bir dürtü kontrol bozukluğudur. Bazıları içinse obsesif-kompulsif spektruma aittir. Obsesyonları olan insanlar gibi, aşk bağımlılığı olanlar da tekrarlayan ve araya giren düşünceler (Intrusive düşünceler) yaşayabilirler. Ancak bu saplantıları düzen veya temizlik kaygıları yerine sevdikleri kişiyle ilgilidir.
Patolojik aşka bağımlılık diyorsak bu davranışsal bir bağımlılık olmalı. Davranışsal bağımlılıklar (kumar bağımlılığı gibi) psikoaktif bir madde tüketimini gerektirmez, ancak madde bağımlılıklarıyla benzer özellikleri taşır. Örneğin, madde kullanımının ilk aşamalarında olan bir kişi gibi aşk bağımlısı da başta yoğun haz ve tatmin duygusu hissedebilir.
Aşık olmak, herkes için güzel bir duygudur. Birini sevmek ve biri tarafından sevilmek birçok insanın sahip olmak istediği bir şeydir. Aşk ancak sağlıksız bir şekilde gerçekleştiğinde, insanların kendilerine ve sevdiklerine zarar verecek davranışlar sergiletmesine neden olabilir. Aşk bağımlılarının partnerlerine olan takıntıları ve onları kontrol etme ihtiyacı istemsiz davranış ve dürtüleri ortaya çıkarabilir. Ancak uygun bir tedavi yöntemi ile sorunları nasıl çözeceklerini öğrenip sağlıklı ilişkiler yaşayabilirler.
“If you love and get hurt, love more.
If you love more and hurt more, love even more.
If you love even more and get hurt even more, love some more until it hurts no more…”
Shakespeare
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Aşk Bağımlılığı”
Kaynaklar
Devamı