Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Travma Bağı Neden Olur

Yazar: Tuğçe Turanlar15 Haziran 2024 İlişkiler ve Çift Dinamikleri, İstismar ve Manipülasyon, Narsisizm, Travma ve Çocukluk İzleri0 Yorum

Travma bağı, bireylerin travmatik ilişkilerde, özellikle de istismar eden ya da manipülatif partnerlerle, uzun süreli ve güçlü duygusal bağlar geliştirdiği bir olgudur. Travma bağı, genellikle duygusal, fiziksel ya da cinsel istismar içeren ilişkilerde ortaya çıkar ve bireylerin bu tür ilişkilerden kopmalarını zorlaştırır. Bu yazıda, travma bağının nedenlerini ve nasıl geliştiğini derinlemesine inceleyeceğiz.

Travma Bağının Nedenleri

Duygusal Bağımlılık

Duygusal bağımlılık, bireyin kendini değerli hissetmek için sürekli olarak bir başkasının onayına ve sevgisine ihtiyaç duymasıdır. Bu durum, kişinin kendine olan güvenini ve bağımsızlığını zayıflatır.

Çocukluk döneminde ihmal ya da duygusal istismar yaşamış bireyler, yetişkinliklerinde de bu tür ilişkileri tekrarlama eğiliminde olurlar.

İstismar Döngüsü

İstismar döngüsü, istismarcının kurbanı üzerinde sürekli olarak kontrol ve güç kullanmasını içerir. Bu döngü genellikle üç aşamadan oluşur: balayı dönemi, gerilim birikimi ve patlama.

Bu döngü, kurbanın kendini suçlu hissetmesine ve istismarcının davranışlarını haklı görmesine neden olur. Balayı dönemi, istismarcının affedilmesine ve ilişkinin devam etmesine yol açar.

Travmatik Bağlanma

Travmatik bağlanma, bireylerin hayatlarındaki önemli kişilere, özellikle de bakım verenlere duyduğu güven ve bağlılık ihtiyacından kaynaklanır. Bu durum, travmatik olaylar sırasında bile devam edebilir.

Çocuklukta ebeveynlerinden yeterli sevgi ve güven duygusu almayan bireyler, bu eksikliği yetişkinliklerinde telafi etmeye çalışırlar ve bu yüzden istismarcı partnerlerine sıkı sıkıya bağlanırlar.

Psikolojik Manipülasyon

Psikolojik manipülasyon, bir bireyin diğerini kontrol etmek için çeşitli zihinsel ve duygusal taktikler kullanmasıdır. Gaslighting, izolasyon ve aşırı eleştiri bu taktikler arasındadır.

Manipülatif ilişkilerde kurban, manipülatörün gerçek niyetlerini göremez hale gelir ve kendine olan güvenini kaybeder. Bu durum, kurbanın ilişkiye olan bağımlılığını artırır.

Korku ve Tehditler

İstismarcılar, kurbanlarını korku ve tehditlerle kontrol altında tutarlar. Bu, fiziksel şiddet tehditleri, ekonomik bağımlılık veya sosyal izolasyon olabilir.

Kurbanlar, istismarcının tehditlerinden korktukları için ilişkiden ayrılma cesaretini gösteremezler. Bu korku, travma bağının güçlenmesine neden olur.

Sevgi ve Bağlılık Yanılgısı

Kurbanlar, istismarcının arada sırada gösterdiği sevgi ve bağlılık ifadelerini, ilişkinin devam etmesi için bir umut ışığı olarak görürler.

Bu yanılgı nedeniyle, kurban, istismarcının değişeceğine inanır ve ilişkide kalmaya devam eder.

Travma bağı, bireylerin sağlıksız ve istismarcı ilişkilerde kalmalarına neden olan karmaşık bir olgudur. Bu bağın nedenleri arasında duygusal bağımlılık, istismar döngüsü, travmatik bağlanma, psikolojik manipülasyon, korku ve tehditler, sevgi ve bağlılık yanılgısı gibi faktörler yer almaktadır. Bu tür ilişkilerden kurtulmak ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için profesyonel yardım almak önemlidir.

Travma Bağı Neden Olur

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji – yulepsikoloji@gmail.com

 

Referanslar

  • Carnes, P. (1997). The Betrayal Bond: Breaking Free of Exploitive Relationships. Health Communications.
  • Herman, J. L. (1997). Trauma and Recovery: The Aftermath of Violence – From Domestic Abuse to Political Terror. Basic Books.
  • Van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Viking.
  • Dutton, D. G., & Painter, S. (1981). Traumatic Bonding: The Development of Emotional Attachments in Battered Women and Other Relationships of Intermittent Abuse. Victimology: An International Journal, 6(1-4), 139-155.
  • Walker, L. E. (2009). The Battered Woman Syndrome. Springer Publishing Company.
Devamı
featured_image

Yetişkinlerde Travma

Yazar: Tuğçe Turanlar15 Ocak 2024 Bağlanma Stilleri, İlişkiler ve Çift Dinamikleri, İlişkiler ve Psikoloji, Travma ve Çocukluk İzleri0 Yorum

Yetişkinlerde travma, çocukluk çağında yaşanmış olaylardan, ani şiddet içeren olaylara veya sürekli stres faktörlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu tür deneyimler, bireyin duygusal ve fiziksel sağlığını derinden etkiler. Yetişkinlerde görülen travma semptomları arasında kaygı, depresyon, öfke patlamaları, sosyal izolasyon, uykusuzluk ve konsantrasyon güçlüğü bulunmaktadır.

Travma

Travma, bireyin başa çıkma yeteneğini aşan olaylara verilen bir tepkidir ve güvenlik duygusunu sarsarak kişiyi çaresiz hissettirir. Kişiden kişiye farklılık gösteren subjektif bir deneyimdir. Yaşamı tehdit eden olaylar kadar tehdit etmeyen olaylar tarafından da tetiklenir. Travmatik olaylar, kazalar veya şiddet gibi tek seferlik olaylardan, tehlikeli bir bölgede yaşamak veya tekrarlanan kötü muamele gibi sürekli stres faktörlerine kadar değişir.

Travmanın etkileri, hem duygusal hem de fiziksel olarak çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Kişiler, psikolojik sıkıntı, hafıza ve konsantrasyon problemleri, korku, üzüntü, sinirlilik, öfke, sosyal çekilme ve baş ağrısı, terleme veya artmış kalp hızı gibi fizyolojik semptomlar yaşarlar. Bu tepkiler, olayın anımsatıcılarından kaçınma, günlük rutinlerle bağlantıyı kaybetme, iştah değişiklikleri, madde kullanımı ve uyku problemleri gibi davranış değişikliklerine yol açar.

Yetişkinlerde Travma Türleri

Akut Travma

Bu tür travma, genellikle tek bir olay sonucu meydana gelir. Örneğin, bir trafik kazası, şiddetli bir saldırı veya başka bir ani, şok edici olay akut travmaya neden olabilir. Bu tür travma genellikle olay sonrasında ortaya çıkan yoğun bir stres ve tepki dönemi ile karakterizedir.

Kronik Travma

Kronik travma, tekrarlanan ve uzun süreli travmatik olaylardan kaynaklanır. Örnekler arasında sürekli ev içi şiddet, çocukluk çağı istismarı veya savaş gibi uzun süreli tehlikeli durumlar vardır. Kronik travma, bireyin uzun süreli stres ve baskı altında kalmasına neden olur ve genellikle daha derin ve karmaşık psikolojik sorunlara yol açar.

Karmaşık Travma

Karmaşık travma, birden fazla travmatik olayın veya durumun birikimi sonucu ortaya çıkar. Bu tür travma, genellikle kişinin hayatında defalarca tekrarlanan veya uzun süreli travmatik deneyimlerden kaynaklanır. Bireyin dünya görüşü, kimlik algısı ve ilişkileri ciddi şekilde etkilenir.

Travma ayrıca bedenin “acil durum moduna” girmesine neden olabilir. Bu, bedenin hayatta kalma şansını artırmak için tasarlanmış geçici bir tepki mekanizmasıdır. Örneğin, tehlike anında beden adrenalin salgılayarak, enerji seviyesini artırarak ve dikkati yoğunlaştırarak reaksiyon süresini kısaltır. Ancak bu durum, tehdit geçtikten sonra bile devam edebilir ve yorgunluk, uykusuzluk, kaygı gibi semptomlara yol açabilir. Bu sürekli yüksek uyarılma durumu, bedenin ve zihnin normal dengesini bozar ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açar.

İyileşme Süreci

Travmadan iyileşme süreci, travmatik deneyimi ve onun etkisini kabul etmeyi, normal rutini sürdürmeyi, travmatik olayla yüzleşmeyi, duyguları ifade etmeyi ve yoga veya meditasyon gibi rahatlama tekniklerini kullanmayı içerir. Alkol veya uyuşturucu gibi maddelerin aşırı kullanımından kaçınmak ve daha iyi hissedene kadar önemli kararlar almaktan kaçınmak önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak ve aile, arkadaşlar veya profesyonellerden destek almak da iyileşme sürecine yardımcı olur. Sağlıklı beslenme, egzersiz ve yeterli uyku gibi kendine özen gösterme pratikleri ile destek sistemleri aracılığıyla direnci geliştirmek, iyileşme için hayati öneme sahiptir.

Yetişkinlerde Travma

Yule Psikoloji Enstitüsü

Kaynaklar

Cook, A., Spinazzola, J., Ford, J., Lanktree, C., Blaustein, M., Cloitre, M., & Van der Kolk, B. (2005). Complex trauma. Psychiatric annals, 35(5), 390-398.

Smelser, N. J. (2004). Psychological trauma and cultural trauma. Cultural trauma and collective identity, 4, 31-59.

Judd, M. A., & Redfern, R. (2011). Trauma. A companion to paleopathology, 357-379.

Devamı
featured_image

Ters Psikoloji Nedir

Yazar: Tuğçe Turanlar5 Eylül 2023 İlişkiler ve Çift Dinamikleri, İlişkiler ve Psikoloji0 Yorum

Ters Psikoloji Nedir: Bir kişinin amacına ulaşmak veya dilediği bir eylemin gerçekleşmesini sağlamak için, tersine bir yöntem kullanarak, karşıdaki kişinin davranışlarını, fikirlerini veya düşüncelerini manipüle etmeye dayalı bir iletişim biçimidir. Bu yöntem, ters psikoloji uygulayan kişilerin istediği sonucu elde etmek için doğrudan veya açık bir yaklaşım yerine, tersine eylem gerçekleştirerek, karşısındakinin kendi iradesini kullanmasını hedefler.

Ters psikoloji uygulayan kişiler, istedikleri şeyin zıttını söyleyerek iletişime geçerler. Stratejik olarak amaçları, karşıdaki kişiyi aslında istenileni yapmaya teşvik etmektir.

Reaktans nedir

Reaktans kavramı, insanların kendi seçeneklerini ve özgürlüklerini kısıtlayan durumlar karşısında gösterdikleri tepkiyi ifade eder.

Bir kişiye belli bir davranışı yapması veya yapmaması gerektiği söylendiğinde, kişi kendi özgür iradesine müdahale edildiğini düşünebilir. Örneğin, birine “Bu işi hemen yapmalısın” dendiğinde, kişi daha fazla bağımsızlık hissi kazanmak ve buna bağlı olarak kendini ifade etmek isteyebilir. Bu nedenle işi hemen yapmak yerine yapmayabilir veya erteleyebilir.

Ters Psikoloji Belirtileri

Reaktans, yukarıda da belirtildiği gibi, ters psikolojiye maruz kaldığını fark eden kişinin güçlü bir tepki göstermesini içerir. Bu tepki sonucunda kişi önerilen şeyin tersini yapar.

Ters psikoloji bazen göze çarpmayabilir. Ancak bu tür ikna yöntemlerini fark etmenize yardımcı olacak bazı işaretler olabilir:

  • Ters psikolojiyi uygulayan kişiler dikkat çekmek için, aşırı olumsuz ya da olumlu yorumlarda bulunabilirler.
  • Bir şeyi karşı tarafa yaptırmak istiyormuş gibi hissettirebilirler; ancak doğrudan bir talepte bulunmazlar.
  • Sürekli aynı fikri öne sürebilirler. Bu yüzden karşı taraf da tam tersini yapmak isteyebilir.
  • Birinin ters psikoloji kullanıp kullanmadığını anlamanın bir işareti de normalde tercih ettiği ve savunduğu bir konuya karşı birden bire itiraz etmesi olabilir.
  • Kendi çıkarları için istenilenin zıttını yaptırmaya çalışmaları, karşı tarafın kararları tersi yönde veya farklı almasına neden olabilir.

Ters Psikoloji Nedir ve Nasıl Kullanılır

Çok farklı türlerde manipülasyon biçimleri bulunsa da, en yaygın olan 3 tanesi “suçluluk hissi sağlama, yalan söyleme ve kendini beğendirme” olarak karşımıza çıkar.

Suçluluk hissi sağlama: Kişiyi, sorunun veya olumsuz bir durumun sorumlusu olarak gösterip suçlu hissettirler. Bunu yaparken genellikle kişi hakkındaki özel bilgilerden veya kişinin duygusal zayıflıklarından yararlanırlar. Ters psikoloji uygulayan kişiler duygu kontrolünü de ters psikolojiye dahil edebilir. Örneğin, “Eğer gerçekten beni sevseydin, bunu yapmazdın” gibi cümlelerle duygusal bağı kullanabilirler.

Kendini beğendirme: Samimi ve ilgili davranarak istediği şeyi elde etmeyi amaçlar.

Yalan söyleme: Gerçekleri çarptırırlar veya tamamen uydururlar.

Aşırı sevgi gösterme (love bombing): Hızlı bir şekilde ilgi ve sevgi gösterebilir ve  duygusal bağımlılık yaratabilirler.

Küçümseme: Küçümseyerek kişinin kendinden şüphe etmesine neden olurlar.

Pasif agresif davranışlarda bulunma: İmalı yorumlar veya şakalar yaparlar. Daha sonra da “sadece şaka yapıyordum” veya “her şeyi çok kişisel algılıyorsun” diyerek konuyu geçiştirirler.

3. Şahsı kullanma: Karşı tarafla ilgili kendine ait bir görüşü haklı çıkarmak veya kişiyi güvensiz hissettirmek için başka bir kişiyi devreye sokabilirler.

Açık veya kapalı tehditler: Bazı yorum ve davranışlarla korku yaratma eğiliminde olurlar.

Sessizlik: Cezalandırmak için görmezden gelip konuşmazlar.

Ters Psikoloji Örnekleri

Ters psikolojinin nasıl kullanıldığını gösteren birkaç örnek:

Pazarlama ve Satış Stratejileri: Bu strateji, kişilerin doğal tepkilerini veya beklentilerini kullanarak istenilen sonuca ulaşmayı hedefler.

Kısıtlı Sayıda Ürün veya Fırsat: “Sadece 10 adet kaldı!” veya “Sadece bugün geçerli” gibi ifadeler kullanarak insanları hızlı bir şekilde satın almaya yönlendirir.

Ebeveynlikte Ters Psikoloji: Ebeveynlikte ters psikoloji, çocuğun istenilen davranışı yapmasını sağlamak için kullanılan bir yöntemdir.

İşte ebeveynlerin sıkça kullandığı ters psikoloji örnekleri:

1. Ters psikoloji ile yemek yedirme: Sebzeleri yemek istemeyen bir çocuğa, “Bu sebzeleri büyüklere yedirmek daha iyi olur” diyerek çocuğun  merak ve rekabet duygusunu kullanıp sebzeleri yemesini sağlamak örnek olarak gösterilebilir.

2. Temizlik ve düzende ters psikoloji: “Bu odanın toparlanması imkansız görünüyor” diyerek, çocuğun odasını toparlamasını sağlamak.

3. İstenmeyen davranışları kontrol altına almada ters psikoloji: Ebeveyn, çocuğunun yapmasını istemediği bir eylemi durdurmak için “bu oyuncağı sadece büyükler kullanabilir” diyerek, onu oyuncağa yöneltmek.

Yatma zamanı ve yemek seçimlerinde de ters psikoloji kullanımları görülmektedir. Her çocuğun farklı tepkiler verdiğini unutmadan, dengeli bir şekilde ters psikolojiyi kullanmak önemlidir.

Ebeveynler ters psikolojiyi kullanırken dikkatli olmalı ve çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca bu stratejiyi sıkça kullanmak, çocuğun güven duygusuna zarar verebilir.

İlişkilerde Ters Psikoloji: Kişi istediği şeyi partnerine yaptırmak için, onun bunu zaten yapmayacağını söyleyerek ters psikoloji uygular. Örneğin, “Senin bahçeyi sulamak için vaktin yok değil mi?” diye sorarak, partnerini bahçeyi sulamaya teşvik eder.

Bireyin kendi yapmak istemediği bir şeyi partnerinden isteksizce rica ederek, o şeyi partnerinin yapmasını sağlamak da ilişkilerdeki ters psikolojiye örnek olarak gösterilebilir.

Öğretimde Ters Psikoloji: Ters psikoloji, öğrencilerin daha fazla ilgi ve katılım göstermelerini sağlamak amacıyla öğretimde kullanılan bir taktik olabilir. Ancak bu tür taktiklerin etik ve öğrencilerin güvenini zedelemeyecek şekilde kullanılması önemlidir.

Katılımı artırma, kendi kendine çalışma isteği oluşturma, öğrencilere motivasyon sağlama ve sorumluluk almalarını sağlama gibi durumlarda karşımıza çıkabilir. Öğrencilere ders içinde tartışmalara veya etkinliklere katılmamalarını söyleyerek, aslında katılmalarını sağlamak; sınavın zor olduğunu ve kimsenin geçemeyeceğini belirterek, öğrencilerin sınava daha iyi hazırlanmasına teşvik etmek, örnek olarak gösterilebilir.

Ters psikoloji, insanların beklentilerini tersine çevirerek istenen sonuçları elde etme amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Ancak bu tür yöntemlerin kullanımı, karşılıklı güveni ve iletişimi zayıflatabilir.

Ters Psikolojiden En çok Kimler Etkilenir

Ters psikolojiden, genellikle daha savunmasız veya güvensiz hisseden kişiler etkilenir. Aşağıdaki kişiler ters psikolojiye daha fazla duyarlı olabilir:

Düşük öz saygıya sahip olanlar: Manipülatif davranışlar karşısında kendilerini daha zayıf hissederler.

Empati göstermeyenler: Empati yeteneği düşük olan veya başkalarının duygusal ihtiyaçlarını anlama ve kabul etme konusunda zorluk yaşayan kişiler, ters psikolojiye daha kolay maruz kalabilirler.

Deneyimsel eksikliği olanlar: Daha az deneyimli veya manipülasyon taktiklerini tanımakta zorluk yaşayan kişiler, ters psikolojiye daha duyarlı olabilirler.

Çevresindeki kişilerin etkisi altında olanlar: Aile üyeleri, arkadaşlar veya partnerler tarafından ters psikolojiye maruz kalan kişiler, bu tür manipülasyonları daha fazla deneyimleyebilirler.

Duygusal denge sorunu yaşayanlar: Duygularını kontrol etmekte zorluk yaşayan kişiler, ters psikolojiye karşı daha hassas olabilir. Ters psikoloji kişinin karar alma-verme, düşünme veya yorumlama biçimini değiştirebilir.

İnsanların tepkileri kişisel özelliklerine, deneyimlerine ve içinde bulundukları ilişkilere bağlı olarak farklılık gösterebilir. Önemli olan, sağlıklı ilişki becerileri ve iletişim yöntemleri geliştirmektir. Böylece manipülasyon ve ters psikoloji gibi olumsuz davranışlarla daha etkili bir yolla başa çıkılabilir.

Ters psikoloji veya manipülasyon gibi olumsuz davranışlarla başa çıkmak için; kişisel sınırları belirlemek, sağlıklı iletişim becerileri geliştirmek ve duygusal zeka üzerinde çalışmak önemlidir.

Ters Psikolojinin Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir

Olumlu yönüyle bakıldığında, ters psikoloji insanları sağlıklı davranışa yönlendirme amacıyla kullanılanılabilir.

Dikkat çekmek: Ters psikoloji, insanların dikkatini çekmek ve onları düşünmeye teşvik etmek için etkili bir yöntem olabilir. İstenmeyen bir davranışı yasaklayarak veya olumsuz yönlerini vurgulayarak insanların dikkati çekilebilir.

Karar verme yeteneği: İnsanlara ters yönde bir öneri sunarak, onları kendi kararlarını vermeye teşvik edebilir. Bu durum, kişilerin kendilerini daha bağımsız hissetmelerine yardımcı olur.

Davranış değişikliği: Bazı durumlarda, insanlar istedikleri sonucu elde edemediklerinde, bu sonucu daha fazla istemeye başlar.

Ters psikolojiyi kullanmanın zararlı olduğu zamanlar da vardır.

İletişim ve güven bozukluğu: Bu tür psikoloji sürekli kullanıldığında insanlar arasında güveni sarsabilir ve sağlıklı iletişimi engelleyebilir.

İlişki sorunları: Ters psikoloji, romantik ilişkilerde veya arkadaşlıklarda güvensizlik ve çatışmalara yol açabilir. İlişkilerin sürdürülmesini zorlaştırabilir.

Uzlaşmazlık: Bu yöntem, sıkça kullanıldığı alanlarda sorunları çözmek yerine daha fazla çatışma ve anlaşmazlık yaratabilir.

Dürüstlüğü Tehdit Etmek: Ters psikoloji, insanların dürüstlüğünü tehdit edebilir ve insanları yanıltıcı veya manipülatif davranışlar sergilemeye teşvik edebilir.

Ters psikoloji kullanırken, etkilerini ve sonuçlarını dikkatlice düşünmek önemlidir. Ters psikoloji uygulamak yerine açık ve dürüst iletişimi tercih etmek, uzun vadeli sağlıklı ilişkiler oluşturulmasına yardımcı olur.

Ters Psikoloji Nedir

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynaklar

MacDonald, G., & Nail, P. R. (2005). Attitude change and the public-private attitude distinction. British Journal of Social Psychology,44, 15–28.
Geoff MacDonald, Paul R. Nail & Jesse R. Harper (2011) Do people use reverse psychology? An exploration of strategic self-anticonformity, Social Influence, 6:1, 1-14.

 

Devamı
featured_image

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu

Yazar: Tuğçe Turanlar17 Ocak 2023 İlişkiler ve Çift Dinamikleri, Travma ve Çocukluk İzleri0 Yorum

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu olan kişiler:

Yoğun ruh hali değişimleri ve kendilerini nasıl gördükleri konusunda belirsizlik yaşarlar.

Başkalarına karşı duyguları hızla değişebilir ve aşırı yakınlıktan tamamen uzaklaşmaya dönüşebilir. Bu değişen duygular, istikrarsız ilişkilere ve duygusal acılara yol açabilir.

Olayları tamamen iyi ya da kötü olarak iki ayrı uçta görme eğilimleri vardır.

İlgi alanları ve değerleri hızla değişebilir.

Düşüncesizce hareket edebilirler.

Yoğun bir terk edilme korkusu yaşarlar.

Terk edilmekten korktukları için, ilişkiyi kendileri bitirebilir ya da bitmemesi için aşırı çaba gösterebilirler.

Duygularını, özellikle de öfkelerini kontrol etmekte zorlanırlar. Bu yüzden de ilişkilerini sağlıklı biçimde sürdüremezler.

Hızlı bir şekilde ilişkiye başlayıp aynı hızla bu ilişkiyi bitirebilirler.

Sosyal ve aile ilişkilerinde de yoğun ve istikrarsız bir ilişki modeli sürdürürler.

Güvenli olmayan seks, madde bağımlılığı, dikkatsiz araba kullanımı, aşırı yemek yeme, limitsizce para harcama gibi tehlikeli ve dürtüsel davranışlar gösterebilirler.

Tekrarlı olarak intihara teşebbüs davranışları veya tehditler gösterebilirler.

Birkaç saatten birkaç güne kadar süren aralıklarla yoğun ve oldukça değişken ruh halleri gösterebilirler.

Yoğun bir boşluk duygusu hissedebilirler.

Kendi bedenini ve davranışlarını dışarıdan izledikleri bir ayrışma hissi yaşayabilirler. (Kendinden kopma gibi.)

Semptomların şiddeti, sıklığı ve süresi kişiye ve hastalığına bağlı olarak değişebilir.

Bu davranışlar, çoğunlukla ruh halinin veya enerjinin yükseldiği zamanlarda ortaya çıkıyorsa, Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğunun değil Duygudurum Bozukluğunun belirtileri olabilir.

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu ne kadar yaygındır?

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğunun toplumda görülme sıklığı yaklaşık %5.9’dur ve klinik uygulamada karşılaşılan en yaygın kişilik bozuklukları arasında yer almaktadır (Grant ve ark.,2008).

Birçok araştırmada, Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu hastalarının %75’inin 35-40 yaşına kadar normal işleyişe yaklaştığı, %90’nın da 50 yaşına kadar iyileştiği görülmüştür.

Risk faktörleri – Nedenleri

Borderline kişilik bozukluğunun gelişmesindeki etkenler:

Biyolojik nedenler

Birinci dereceden akrabalarda psikiyatrik bozuklukların bulunması (kaygı bozuklukları, depresyon ve intihar eğilimleri)

Çocukluk döneminde cinsel, fiziksel, duygusal istismar ve ihmal

Çocukluk döneminde terk edilme gibi travmatik yaşantıların bulunması

Yanlış ebeveyn tutumları ve bakım verenlerin yeterli desteği sağlayamaması

Aile İçi şiddet

Borderline Kişilik Bozukluğu ile eştanı alan diğer bozukluklar:

Depresyon

Duygudurum bozuklukları

Anksiyete bozuklukları

Alkol ve Madde kullanım bozukluğu

Yeme bozuklukları

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB)

Bipolar bozukluk

Somatoform bozukluklar

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu başarılı bir şekilde tedavi edildiğinde, diğer bozukluklar da genellikle iyileşir. Ancak tersi her zaman doğru değildir. Örneğin, depresyon semptomlarını başarılı bir şekilde tedavi edebilir ve yine de Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu ile mücadele edebilirsiniz.

Borderline Kişilik Bozukluğu Tanı Kriterleri DSM-5

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu ile ilgili çok çeşitli tanımlamalar olmasıyla birlikte Amerikan Psikiyatri Birliği (APA, 2013) DSM 5’de Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğunu şöyle tanımlanmıştır. Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüsellik ile giden yaygın bir örüntü:

  1. Gerçek ya da imgesel bir ayrılıp gidilmeden (terk edilmeden) kaçınmak için çılgınca çaba gösterme.
  2. Gözünde aşırı büyütme (göklere çıkarma) ve yerin dibine sokma uçları arasında gelip giden, tutarsız ve gergin kişilerarası ilişkiler örüntüsü.
  3. Kimlik karmaşası: Belirgin ve sürekli, tutarsız bir benlik algısı ya da kendilik duyumu.
  4. Kendine kötülüğü dokunabilecek en az iki alanda dürtüsellik (örn. para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, güvensiz araba kullanma, tıkanırcasına yeme).
  5. Yenileyici intihar davranışları, girişimleri ya da göz korkutmaları ya da kendine kıyım davranışları.
  6. Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı olarak duygulanımda tutarsızlık (örn. yoğun dönemsel disfori, kolay kızma ya da genellikle birkaç saat, ancak seyrek olarak birkaç günden daha uzun süren bunaltı).
  7. Süreğen bir boşluk duygusu.
  8. Uygunsuz, yoğun bir öfke ya da öfkesini denetlemekte güçlük çekme (örn. sık sık kızgınlık gösterme, sürekli öfkeli olma, sık sık kavgaya karışma).
  9. Zorlanmayla ilintili, gelip geçici kuşkucu düşünceler ya da ağır çözülme belirtileri

Borderline Kişilik Bozukluğunun belirti ve semptomları genellikle ergenlik yıllarınının sonlarında veya erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkar. Rahatsız edici bir olay, stresli bir deneyim, semptomları tetikleyebilir veya daha da kötüleştirebilir.

Semptomlar genellikle zamanla azalır veya tamamen kaybolur. Doğru tedavi ile Borderline Kişilik Bozukluğu olan birçok kişi semptomlarını yönetmeyi ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi öğrenebilir.

Tedavi

Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu tedavisinde, Diyalektik Davranış Terapisi, Aktarım Odaklı Psikodinamik Psikoterapi, Şema Terapi, Kognitif Analitik Terapi kullanılabilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

KAYNAKLAR

https://my.clevelandclinic.org/health/diseases/9762-borderline-personality-disorder-bpd

https://www.nimh.nih.gov/health/topics/borderline-personality-disorder

Biskin, R. S., & Paris, J. (2012). Diagnosing borderline personality disorder. Cmaj, 184(16), 1789-1794.

Grant, B. F., Chou, S. P., Goldstein, R. B., Huang, B., Stinson, F. S., Saha, T. D., … & Ruan, W. J. (2008). Prevalence, correlates, disability, and comorbidity of DSM-IV borderline personality disorder: results from the Wave 2 National Epidemiologic Survey on Alcohol and Related Conditions. Journal of clinical psychiatry, 69(4), 533.

Ateşçi, F. Ç., Kuloğlu, M., Tezcan, E., & Yıldız, M. (2002). İntihar girişimi olan bireylerde birinci ve ikinci eksen tanıları. Klinik Psikiyatri, 5(1), 22-7.

Devamı
featured_image

Aşk Bağımlılığı

Yazar: Tuğçe Turanlar4 Şubat 2022 Bağlanma Stilleri, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum

AŞK BAĞIMLILIĞI

Aşk bağımlığı olan kişiler, duygusal çaresizliğin kaotik dünyasında nefes alırlar. Yalnız kalmaktan veya reddedilmekten korktukları için sürekli kendilerini bütün hissettirecek o özel kişiyi ararlar. İronik olan ise, aşk bağımlıları çoğu zaman bu deneyimi gerçekleştirmek için sayısız fırsata sahip olurlar. Ancak, sağlıklı ilişkilerin huzurundan çok, yoğun “aşık olma” deneyimine çok daha güçlü bir şekilde kapılırlar. Neredeyse tüm yaşam seçimlerini bu arzuya dayandırırlar ve bu mükemmel kişiyi ararlar. Kıyafet seçimlerinden yaptıkları spora, katıldıkların etkinliklerden sahip oldukları hobilere kadar her şey bu mükemmel insanı bulmak içindir.

“Bize acı veren duygulardan korunmak için bağımlılık geliştirebilir ve onun zararlarını görmezden gelip yolumuza devam edebiliriz. Ta ki bağımlılığımız kontrol edilemez bir hâl alana kadar.”

Aşk bağımlıları, birine bağımlı olmadıklarında öz bakımlarını  yerine getirebilirken, ilişkiye başladıklarında bu durumun tam tersi yaşanır. Bağımlı oldukları kişiye daha çok zaman ve emek harcayarak kendilerinden daha fazla değer verirler. Sevdiklerine saplantılı bir şekilde odaklanırlar.

“Aşk bağımlıları, ilk bakım verenleri tarafından terk edilme geçmişi olan, onaylanma, sevgi ve ebeveynle bağ kurma gibi en değerli ihtiyaçlarının karşılanmadığı çocuklar olarak kabul edilebilir. Bu durum yetişkin yaşamında benlik saygısını önemli ölçüde etkiler. “

Diğer bağımlılıklarda da olduğu gibi, aşk bağımlılığından kurtulmak da bir kendini keşfetme sürecidir. Belirli adımlar atmayı gerektirir: “İnkârı kırmak, bağımlılığı ve onun zararlı sonuçlarını kabul etmek ve bağımlılık döngüsünün tekrar etmesini engellemek için müdahale etmek.”

Bir terapistle çalışmak,  yaşama olumsuz etkileri olan duyguları  açığa çıkarma konusunda yardımcı olabilir.

Uzun süreli bir ilişki arayan bireyler için, “ilk aşkın heyecanı” samimi bir ilişkiyi sürdürmek için gerekli bağı sağlayan katalizördür. Bununla birlikte, aşk bağımlıları “ilk romantizmin heyecanına” bağımlıdır ve bu nedenle ilişkileri asla bu ilk yüksek duygunun ötesine geçemez. İlişki içinde aşırı heyecan kaybolduğu için; kopuk, mutsuz, huzursuz ve sinirli hissederler. İlişkileri olmadığında ise kendilerini çaresiz, değersiz ve yalnız görürler; ta ki yeni bir potansiyel partner bulana ve bir kez daha “aşık olmanın” zirvesini hissedene kadar.

“Aşk bağımlılığı, bağımlı kişilik bozukluğu veya borderline kişilik bozukluğundan ayırt edilmelidir. Bu bozukluklarda görülen işlevi olmayan davranış örüntüsü romantik aşkla sınırlı değildir.”

Aşk bağımlılığının tanı ölçütleri konusunda bir fikir birliği olmadığı gibi, ne tür bir bozukluk olduğu konusunda da bir fikir birliği yoktur. Bazı uzmanlar için patolojik aşk, dürtüsellik ve yenilik arayışı ile karakterize edilen bir dürtü kontrol bozukluğudur. Bazıları içinse obsesif-kompulsif spektruma aittir. Obsesyonları olan insanlar gibi, aşk bağımlılığı olanlar da tekrarlayan ve  araya giren düşünceler (Intrusive düşünceler) yaşayabilirler. Ancak bu saplantıları düzen veya temizlik kaygıları yerine sevdikleri kişiyle ilgilidir.

Patolojik aşka bağımlılık diyorsak bu davranışsal bir bağımlılık olmalı. Davranışsal bağımlılıklar (kumar bağımlılığı gibi) psikoaktif bir madde tüketimini gerektirmez, ancak madde bağımlılıklarıyla benzer özellikleri taşır. Örneğin, madde kullanımının ilk aşamalarında olan bir kişi gibi aşk bağımlısı da başta yoğun haz ve tatmin duygusu hissedebilir.

Aşık olmak, herkes için güzel bir duygudur. Birini sevmek ve biri tarafından sevilmek birçok insanın sahip olmak istediği bir şeydir.  Aşk ancak sağlıksız bir şekilde gerçekleştiğinde, insanların kendilerine ve sevdiklerine zarar verecek davranışlar sergiletmesine neden olabilir. Aşk bağımlılarının partnerlerine olan takıntıları  ve onları kontrol etme ihtiyacı  istemsiz davranış ve dürtüleri ortaya çıkarabilir.  Ancak uygun bir tedavi yöntemi ile sorunları nasıl çözeceklerini öğrenip sağlıklı ilişkiler yaşayabilirler.

“If you love and get hurt, love more.
If you love more and hurt more, love even more.
If you love even more and get hurt even more, love some more until it hurts no more…”

Shakespeare

 

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

“Aşk Bağımlılığı”

Kaynaklar

symptoms of love addiction

what is love addiction

 

 

Devamı
featured_image

Aşk içinde kalmanın bir yolu var mı

Yazar: Tuğçe Turanlar5 Eylül 2021 İlişkiler ve Çift Dinamikleri, İlişkiler ve Psikoloji0 Yorum

“Aşk, varoluşsal boyutta benlik sınırlarının terk edilmesidir.” Kernberg

Aşkın içinde kalmanın bir yolu var mı?

“Sevgi, insanın varoluş sorununa tek makul ve yeterli cevaptır.” Erich Fromm

Çoğumuzun aşina olduğu bir senaryodur bu: Bir arkadaşımız ya da akrabamız bize partnerinin olumsuz davranışları hakkında sürekli sitemde bulunur. Bu kişiye neden hala onunla birlikte olduğunu sorduğumuzda: “Çünkü onu seviyorum” der.

Ailemiz veya ilk bakıcılarımız bize karşı sevgi göstermekte sorun yaşamış ise kendimizi sevmekte güçlük çekebiliriz. Bu da ilişkilerimizde mücadeleye yol açar.

Erken çocukluk dönemimizdeki incinme veya reddedilme hissi, sevgiyi ifade etme ve sürdürme becerimize zarar verebilir. Bunların sonucunda kendimizi geri çekmeye ve sevginin yerine başka şeyler koymaya ya da yanlış yapmaya başlarız.

Güven duyma ve onaylanma ihtiyacı ile bize kötü davranan ya da reddeden insanları seçeriz.

Bilincinde olmadan bizimle aynı savunma biçimlerini kullanan insanlara gideriz. Böylece istediğimizi düşündüğümüz yakınlığa ulaşamayız ve bu ilişkiye tahammül etmekte de zorlanırız.

Aşk bazen savunmasız ya da korkutucu hissettirebilir. Çünkü kırılabileceğimizi düşünürüz.

Aşka bir şans vermekten korkabiliriz. Bu yüzden sevgi dolu duygularımızı karşımızdaki ile paylaşmadan kendimize saklarız.

Erken çocukluk döneminden itibaren sevgi ile beslenen bireyler, şefkat ve empati yeteneğine sahip sevgiyi içtenlikle kabul edip verebilirler.

“Aşk, bilişsel etkinliği devre dışı bırakan, geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin verdiği duyarlı tepkidir.” Tennov

Aşk neden biter?

Aşkın bitmesine sebep olan partnerler;

İki ayrı birey olmak yerine bütün olurlar.

Alan tanımak yerine birbirlerinin dünyalarını kontrol etmeye ve/veya sınırlandırmaya çalışırlar.

İlişkileri keyif vermeyen bir rutine dönüştürürler.

Birbirlerine saygı duymaktan vazgeçerler.

Aşık olmanın verdiği belirsizliği ve macera hissini daha bastırılmış bir güven duygusuyla değiştirirler.

Gerçek Aşk

Gerçek aşk, iki bireyin de diğeri tarafından beslenmesi sonucunda geliştiğinde var olur.

Her iki birey de gelişmiyorsa, bu gerçekten aşk mıdır?

İlgilendiğimizi düşündüğümüz kişiyi sürekli olarak görmezden geldiğimizde, keyfi olarak görüştüğümüzde, onunla bir şey paylaşmadığımızda, ondan kaçtığımızda veya onu aşağıladığımızda kendimize “sevgi dolu” diyebilir miyiz?

Fromm aşk için, “Bu bir duygu değil, pratiktir” der.

İlk kıvılcım, arzu ya da özlem öyle hissettirse de, bu duygular illa aşk olmak zorunda değildir.

Aşk, davranışları içerir. Bu bir beceridir.

İçimizdeki aşkı, partnerimize eylemlerimizle göstermeliyiz.

Gerçek aşk uyum, duyarlılık ve cömertlikten gelir.

Diğer kişiyi ve onu mutlu eden her şeyi desteklemekten gelir.

Her gün başka birine nezaketle, anlayışla, şefkatle ve saygıyla davranmayı seçtiğimizde, sevme becerimizi geliştiririz.

Sevgi dolu olmayı öğrenip aşkta daha iyi bir insan olabiliriz.

Araştırmalar, gerçek aşkın bir ömür boyu sürebileceğini gösteriyor. Ancak bu büyük ölçüde bize ve ilişkilerimizde nasıl davrandığımıza bağlı.

“Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez. Hiçbir şey yapamayan hiçbir şeyden anlamaz. Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir. Oysa anlayan biri hem sever hem far keder hem de görür. Bir şeyde ne kadar bilgi varsa o kadar büyük sevgi vardır. Bütün meyvelerin çileklerle aynı zamanda olgunlaştığını zanneden biri üzümleri hiç tanımıyor demektir.” “Sevme Sanatı” Erich Fromm

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

 

Devamı
featured_image

Narsist (Narsisist) kimdir, nasıl ilişki kurar?

Yazar: Tuğçe Turanlar4 Eylül 2021 İlişkiler ve Çift Dinamikleri, İstismar ve Manipülasyon, Narsisizm0 Yorum

 Narsist  (Narsisizm)

Yunan mitolojisinde; sudaki yansımasını gören ve bu yansımasına aşık olan ve bir ömür boyu ulaşamayacağı bu aşkın peşinde aşkını (kendisini) izleyerek ömrünü tüketen Narkissos’dan gelir. Narkissos bu imkansız aşkına ulaşma isteğiyle suya düşer ve boğularak hayatını kaybeder. Narsist sözcüğünün kaynağı bu hikayedir.

“En zeki insanlar bile kendilerini narsisistik (narsistik) özelliklere sahip biri tarafından manipüle edilirken bulabilir.”

İlişkiler karşılıklı saygı, uzlaşma ve fedakarlığa dayanır. Her iki tarafın da ilişkiye yatırımı ortak bir zeminde buluşmalıdır. Bu yatırımda bir dengesizlik olduğunda ilişki, gözyaşları ve mutsuz anılar üreten bir merkez haline gelir ve narsisti besler.

Narsisizm kurbanı yıpratırken, istismarcıyı güçlendirir ve büyük bir güç dengesizliği yaratır. Bu dengesizlik, narsisist bireyin ilişkiyi kontrol edebilmesi için ihtiyacı olan her şeyi verir.

“Narsistler (Narsisistler), özünde etkileyici ve manipülatörlerdir.“

Narsist (Narsisist) için: “Bir kişi narsisistten daha iyi veya daha güçlü olarak algılanırsa, o kişi haddinin bildirilmesi gereken bir hedef haline gelebilir.”

Yeterli özgüvene sahip üretken, sakin bir kişi bile narsisist bir ilişki içinde paranoyak, gergin ve bağımlı birine dönüşebilir.

“Patolojik narsisizmde talepler aşırıdır ve tatmin edilemez.“

Narsisistler, aklı başında bireyleri dramatik, mantıksız, yalancı ve sorunlu olduklarına ikna edebilirler. Gaslighting (gaz lambası ), ghosting (yok olma) ve mikromanipülasyonlar, narsisistlerin bir ilişkide kurbanı şaşırtmak ve onları kontrol altında tutmak için kullandıkları araçlardan sadece birkaçıdır.

Gaslighting (Gaz Lambası Tekniği) 

Bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemi. Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirme. Bireyde şüphe uyandırma, kalıcı inkâr, çelişki ve yalan yoluyla yavaş yavaş dikte edilir ve fark edilmesi kimi zaman güçtür.

Gaslighting’e Maruz Kaldığını Nasıl Anlarsın?

Ona karşı kendini devamlı açıklama, ispat etme ihtiyacı duyuyorsan, artık kendi kararlarından şüphe edip onsuz yaşayamayacağını düşünüyorsan ve o kişi hayatına girdiğinden beri özgüveninde azalma varsa ‘Gaslighting‘e maruz kalmış olabileceğin ihtimalini düşünebilirsin.

Son güncel kavramlardan biri olan “yok olma” (ghosting) taktiği nedir?

“Yok olan” partneriyle ilişkisini beklenmedik bir anda keser. Hiçbir şekilde iletişime geçmeye izin vermeyen bu taktiğin sonucunda kurban hayal kırıklığı, reddedilmişlik ve kendini suçlama gibi hislerle bir başına kalır.

Bu duygusal manipülasyon taktiklerinin, narsisist bireyin kendi travmatik deneyimleri nedeniyle sürekli tatmin etmeye çalıştığı sonsuz boşluğu partnerine sunma yoluyla travmanın aktarımına yardım ettiği düşünülmektedir. Benlik gelişimini tamamlayan kurban partner ise sahte bir benlik yaratamayacağı için bunu şiddetli bir ayrılık travması olarak deneyimleyecektir.

Patolojik narsisizmdeki en önemli nokta bireyin tamamen dıştan gelen yorumlarla beslenmeye açık ve muhtaç olmasıdır. Bu bireyler kendilerine yönelik değersizlik ve kendilerinde hoşlarına gitmeyen diğer olumsuz özelliklerini çevrelerine yansıtarak rahatlama yolunu seçerler. Bu yüzden kendilerine yönelik ifade edilen olumsuz duygulara, eleştirilere aşırı duyarlı tavırlar gösterirler (Kernberg, 1975).

Toplum içerisinde  narsist (narsisistik) kişilik bozukluğunun görülme sıklığı yaklaşık %1’dir. Narsist (Narsisistik)  kişilik bozukluğu tanısı konulan kişilerin %70 ten fazlası erkektir.

(NARSİST) NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU DSM V TANI KRİTERLERİ

Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eş duyum yapamama ile giden yaygın bir örüntüdür. Temel özellikleri aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.

Büyüklenir (Başarılarını ve yeteneklerini abartır, gösterdiği başarılarla orantısız bir biçimde, üstün bir biçimde görülme beklentisi içindedir).

Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.

“Özel” ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.

Çok beğenilmek ister.

Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içerisinde olma).

Kendi çıkarı için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır).

Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.

Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.

Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Erdoğan, B., & Öztürk, E. (2018). RUHSAL TRAVMANIN AKTARIMINDA NARSİSİZM. Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 3(3), 11-20.

Karaaziz, M., & Atak, İ. E. (2013). NARSİSİZM VE NARSİSİZMLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ÜZERİNE BİR GÖZDEN GEÇİRME. Nesne Psikoloji Dergisi, 1(2), 44-59.

American Psychiatric Association, A. P., & American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5.

 

Devamı
  • 1
  • 2
  • 3

Instagram

Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fi Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fiziksel sınırlarla değil, duygusal ve dijital alanlarla da şekillendiğini ortaya koyan bir kavramdır. 

Sosyal medyada flörtöz etkileşimler, eski sevgiliyle gizli mesajlaşmalar ya da partnerden saklanan yakınlıklar, görünürde küçük olsa da güveni zedeleyebilir. Bu davranışların ortak özelliği gizlilik, duygusal yatırım ve ilgi odağının partnerden başkasına kaymasıdır. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerde belirsizlik ve güvensizlik duygularını tetikleyerek büyük krizlere yol açabilir❤️‍🩹

Bununla birlikte, her davranışın mikro aldatma sayılıp sayılmayacağı çiftlerin ortak sınırlarına bağlıdır. Bazı ilişkilerde eski sevgiliyle iletişim önemsiz görülebilirken, başka bir ilişkide bu durum ciddi bir güven sorununa dönüşebilir. Bu nedenle mikro aldatmayı anlamanın anahtarı, partnerlerin açık iletişim kurması, sınırlarını netleştirmesi ve birbirlerinin hassasiyetlerini gözetmesidir. Şeffaflık ve empati, mikro aldatmanın ilişkilerde yıkıcı bir tehdit olmaktan çıkıp, güveni güçlendiren bir farkındalık alanına dönüşmesini sağlayabilir 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık 🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık açısından anlamak için üç parçaya ayıralım:

1. Döngüyü tanımak

Travmatik bağlanmada ilişkiler genelde şu döngüyü izler:
1. Yakınlık / balayı dönemi → Partner çok sevgi dolu, özel hissettiriyor.
2. Gerginlik → Eleştiri, uzaklaşma, küçümseme başlıyor.
3. İncitme → Kötü davranış, ihanet, şiddet, duygusal manipülasyon.
4. Telafi → Özür, sevgi gösterileri, “bir daha olmayacak” sözleri.
5. Döngü tekrar başlar.

Soru: Sizin deneyiminizde bu tür iniş-çıkışlar olmuş muydu? Varsa, genelde hangi aşamada ilişkiye daha çok tutunma hissi geliyordu?

2. Bağlılığı güçlendiren psikolojik mekanizmalar

* Dopamin ve adrenalin dalgalanmaları: Yoğun kötü-iyi geçişleri beynin ödül sistemini etkiler.
* Umut bağı: “Bir gün hep iyi olacak” beklentisi.
* Kendi değer algısının bağa bağlanması: “O beni severse değerliyim” inancı.
* Yalnızlık ve korku: İlişkinin bitmesinin yarattığı boşluk korkusu.

Mini farkındalık çalışması: 1 dakika boyunca gözlerinizi kapatıp şunu fark edin: “Onu düşününce midemde/kalbimde/hissiyatımda nasıl bir duygu ya da gerginlik oluyor?”

3. Döngüyü kırmaya yönelik ilk farkındalık adımları

* Gerçeklik listesi tut: Onun hem iyi hem kötü anlarını tarafsızca yazmak, zihnin sadece “iyi” anlara tutunmasını dengeler.
* İçsel ihtiyaçları keşfet: Bu bağ, hangi çocukluk ihtiyacını (güven, onay, sevgi) tetikliyor?
* Destek ağı: Güvendiğin kişilerle yaşadığın döngüyü konuşmak, yalnızlık hissini azaltır.
* Küçük kopuş pratikleri: Tamamen kopmak zor geliyorsa, önce mesajlaşma süresini, görüşme sıklığını kademeli azaltmak.

Umarım bu bilgiler yolunuzu aydınlatmaya yardımcı olur 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Dopamin EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi ilişki Jung Kişilik Bozuklukları Kişisel Gelişim narsist Nörobilim Online EMDR Online psikolog Online Psikoterapi Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi İlişkiler

Son Eklenenler

  • Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?
  • Mutluluk Korkusu: Neden Bazı İnsanlar Mutluluk Hissinden Kaçar?
  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz