Psikanalitik Psikoterapi
Psikanalitik psikoterapi, Sigmund Freud’un çalışmalarına dayanan ve bireyin bilinçaltı düşünce, duygusal tepkiler ve davranışları üzerine odaklanan bir terapi türüdür. Bu yaklaşım, bireyin bilinçaltındaki çatışmaları, bastırılmış duyguları ve anıları keşfetmeye ve işlemeye yöneliktir. Bu süreçte, bireyin geçmiş deneyimlerinin ve çocukluk çağındaki ilişkilerin şimdiki duygu durumu, davranışları ve ilişkiler üzerinde nasıl etkili olduğunu anlaması hedeflenir.
Psikanalitik terapinin temel öğeleri arasında serbest çağrışım, rüya analizi ve transferans gibi kavramlar bulunur. Serbest çağrışım, danışanın aklına gelen her şeyi düzenlemeden ve sansürlemeden ifade etmesini içerir. Rüya analizi, rüyaların, bastırılmış düşünce ve arzuların simgesel ifadeleri olarak değerlendirilmesi sürecidir. Transferans, danışanın terapiste karşı geçmişteki önemli kişilere yönelik duygularını aktarması fenomenidir. Terapist ayrıca karşı-transferansı da göz önünde bulundurur. Yani terapist kendi duygularını ve danışana olan tepkilerini analiz eder.
Psikanalitik psikoterapi genellikle uzun süreli bir süreçtir ve haftada birkaç kez terapi seansı gerektirebilir. Bu terapi türü, bireyin kendi iç dünyasına derinlemesine bir bakış atmasını ve içsel çatışmaları çözme konusunda içgörü kazanmasını sağlamayı amaçlar. Böylece, bireyin daha sağlıklı psikolojik mekanizmalar geliştirmesi ve yaşam kalitesini iyileştirmesi hedeflenir.
Psikanalitik Psikoterapinin Öncüleri
Bu disiplinin temellerini atan ve teorileriyle psikanalizi şekillendiren kişilerdir. Bu öncülerin çalışmaları, psikanalitik düşüncenin gelişiminde kritik rol oynamıştır. İşte en önemli bazı öncüler ve katkıları:
Sigmund Freud (1856-1939)
Psikanalizin kurucusu olarak kabul edilen Freud, insan psikolojisinin anlaşılmasında devrim yaratan teoriler geliştirdi. Bilinçaltı, bastırma, ödipus kompleksi ve rüya analizi gibi kavramlarla insan davranışlarının ve düşüncelerinin altında yatan nedenleri açıklamaya çalıştı.
Carl Gustav Jung (1875-1961)
Freud’un öğrencisi olarak başlayan ancak daha sonra kendi yolunu ayıran Jung, analitik psikolojinin kurucusudur. Jung, kolektif bilinçaltı, arketipler ve bireyselleşme süreci gibi kavramlar geliştirdi. Psikanalizi, kişisel ve kültürel bilinçaltını içerecek şekilde genişletti.
Melanie Klein (1882-1960)
Çocuk psikanalizinin öncülerinden biri olan Klein, çocukların erken yaşlardaki içsel dünyalarını ve bunun yetişkinlikteki etkilerini inceledi. Nesne ilişkileri teorisine önemli katkılarda bulunarak, bebeklerin ilk ilişkilerinin psikolojik gelişim üzerinde derin etkileri olduğunu savundu.
Anna Freud (1895-1982)
Sigmund Freud’un kızı olan Anna Freud, çocuk psikanalizine ve savunma mekanizmaları teorisine önemli katkılar yaptı. Özellikle çocukların psikolojik savunmalarını ve bu savunmaların terapi sürecinde nasıl ele alınabileceğini inceledi.
Donald Winnicott (1896-1971)
İngiliz pediatrist ve psikanalist olan Winnicott, çocuk gelişimi, annelik ve aile ilişkileri üzerine çalışmalar yaptı. “Yeterince iyi anne” kavramını tanıttı ve çocuğun gelişiminde oyunun önemini vurguladı.
Otto Kernberg (1928- )
Kernberg, kişilik bozukluklarıyla ve nesne ilişkileriyle ilgili önemli çalışmalar yaptı. Özellikle sınırda kişilik bozukluğu üzerine teoriler geliştirdi ve psikanalitik terapide bu bozuklukların tedavisine yönelik yaklaşımlar sundu.
Heinz Kohut (1913-1981)
Kendilik psikolojisinin kurucusu olarak bilinen Kohut, insanın kendilik duygusunun nasıl geliştiğini ve narsisistik kişilik bozukluklarının tedavisindeki psikanalitik yaklaşımları inceledi.
Bu öncülerin her biri, psikanalitik teori ve pratiğin farklı yönlerini geliştirmiş ve derinleştirmiştir. Çalışmaları, psikanalitik psikoterapinin temelini oluşturur ve günümüzde hala bu alandaki çalışmalara ilham vermeye devam etmektedir.
Yule Psikoloji Enstitüsü
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
yulepsikoloji@gmail.com
Devamı
Online EMDR Terapisi
Online EMDR terapisi, geleneksel yüz yüze terapi seanslarının bir alternatifi olarak etkili bir şekilde işe yarar. Araştırmalar ve uzman görüşleri, online EMDR’nin ruhsal sağlık sorunları yaşayan bireyler için önemli iyileşmeler sağlayabileceğini desteklemektedir.
Online EMDR terapisinin başarısı için önemli olan bazı faktörler vardır. Öncelikle terapinin etkili olabilmesi için bireylerin kesintisiz ve özel bir alana ihtiyacı vardır. Bu, terapi sırasında rahatlamalarını ve duygusal olarak güvende hissetmelerini sağlar. Ayrıca, büyük ekranlı bilgisayar, dizüstü bilgisayar ve kulaklıklar gibi donanımlar; ses ve görsel bilateral stimülasyonu (BLS) kullanımını optimize eder. Bu da terapi sürecinde önemlidir (Choosing Therapy).
Online EMDR terapisi, terapistlerin uygun eğitimi aldıkları ve deneyim sahibi oldukları sürece etkilidir. EMDRIA onaylı bir eğitim programını tamamlamış ve EMDRIA tarafından sertifikalı statüsüne ulaşmış terapistlerin, Online EMDR terapisi uygulaması önerilir (Choosing Therapy).
Araştırmalar online EMDR’nin etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle COVID-19 pandemisi sırasında online terapinin yaygınlaşmasıyla, online ortamda sunulan EMDR terapisinin de önemli psikometrik iyileşmeler sağladığı bulunmuştur.
Online EMDR terapisinin yüz yüze terapilere kıyasla, etkililiği konusunda mevcut araştırmaları ve uygulayıcı deneyimleri, bu yöntemin anlamlı ve klinik olarak önemli sonuçlar sağladığını göstermektedir. Bilateral stimülasyon (BLS) ve çift dikkat gibi EMDR’nin temel unsurları, video konferans araçları üzerinden başarılı bir şekilde uygulanabilmekte ve bireylerin travmatik anıları işlemelerine yardımcı olmaktadır (Laurel Therapy Collective) (Thrive Psychology Group ) (Shore Therapy Center for Wellness).
Sonuç olarak online EMDR terapisi; uygun bir ortam, donanım ve deneyimli bir terapistin rehberliğinde yapıldığında, birçok birey için etkili bir tedavi seçeneğidir.
EMDR ve Bilateral Stimülasyon
EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapisi, travma ve PTSD (Post Travmatik Stres Bozukluğu) gibi durumların yanı sıra; anksiyete, depresyon, OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk), kronik ağrı ve bağımlılık gibi çeşitli ruhsal bozuklukların tedavisinde kullanılan etkili bir psikoterapi yöntemidir. EMDR terapisinin temel özelliği, hastanın travma anısına odaklanırken aynı zamanda bilateral stimülasyon deneyimlemesidir. Bu stimülasyon; göz hareketleri, sesler veya dokunma yoluyla sağlanabilir ve beyindeki travma anılarının daha az rahatsız edici hale gelmesine yardımcı olur.
Bilateral Stimülasyon Çeşitleri
Göz Hareketleri: Hasta, terapistin parmağını ya da bir nesneyi gözleriyle hızlı bir şekilde takip eder. Bu teknik beyindeki bilgi işleme sürecini hızlandırır. Travma ile ilgili anıların daha az yoğun bir şekilde yeniden yaşanmasına yardımcı olur.
Ses Stimülasyonu: Kulaklık aracılığıyla sağ ve sol kulaklara alternatif sesler gönderilerek yapılan bilateral stimülasyon da EMDR terapisinde kullanılır. Bu yöntem göz hareketlerinin uygun olmadığı durumlarda tercih edilebilir ve benzer şekilde travma anılarının işlenmesine yardımcı olur.
Dokunma (Taktiksel) Stimülasyon: Hastanın ellerine veya dizlerine hafif dokunuşlar ya da hafifçe vurarak yapılan taktiksel stimülasyon, diğer yöntemlere alternatif bir bilateral stimülasyon formudur. Bu yöntem de beyindeki işleme mekanizmasını aktive ederek travma anılarının etkisinin azaltılmasına yardımcı olur.
Her bir stimülasyon yöntemi, travma anıları üzerindeki yoğun duygusal yükün hafifletilmesine ve bireylerin bu anılara karşı daha sağlıklı bir perspektif geliştirmesine yardımcı olur.
Online EMDR Terapisi randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji Enstitüsü
yulepsikoloji@gmail.com
Kaynaklar
EMDR International Association
EMDR International Association
Shore Therapy Center for Wellness
Devamı
Arketipler: Modern Psikolojideki Etkisi
Arketiplerin modern psikolojideki etkisi, özellikle Carl Jung’un çalışmaları üzerinden önemli bir yer tutmaktadır. Jung, insanların kolektif bilinçdışında yer alan ortak semboller ve mitlerle nasıl etkileşime girdiğini incelemiştir. Bu kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışımızdan farklı olarak, tüm insanlıkla paylaşılan ve genellikle arketipler olarak adlandırılan yapılar içerir.
Örneğin, Jung’un “gölge” arketipi, kişinin kendisinde olumsuz olarak gördüğü ve dış dünyaya göstermekten kaçındığı yönlerini temsil eder. Bu utanç veya kaygı kaynağı olabilir. Bireyin bu yönleriyle yüzleşmesi ve bunları bütünlüğe kavuşturması gerekir.
Jung, ayrıca “anima” ve “animus” arketiplerini tanımlamıştır. Erkeklerde anima, kadınlar içinse animus. Kişinin karşı cinsin idealize edilmiş temsili olarak görülür. Bu arketipler, kişinin cinsiyet kimliği oluşturulurken bastırılan kişilik yönlerini temsil eder. Kişinin hayatı boyunca bu yönlerle yeniden bağlantı kurmasına yardımcı olur.
Modern psikoloji, Jung’un arketipler teorisini çeşitli şekillerde uygulamaktadır. Örneğin, bireylerin idealize edilmiş bir versiyonunu sunan “persona” arketipi, kişilik testlerinin geliştirilmesine ve Jung’un tanımladığı içe dönük ve dışa dönük kişilik tiplerinin incelenmesine ilham kaynağı olmuştur.
Arketiplerin farkında olmak, bireylerin kendi motivasyon sistemlerinin nasıl etkinleştirildiğini anlamalarını sağlar. Örneğin, rekabetçi bir iş ortamında kişilerin arketipleri farklı şekilde aktif olabilir. Ayrıca, bir arketipin aşırı gelişimi, diğerlerinin gelişememesine neden olabilir. Bu durum, kişinin belirli hedeflere tek yönlü odaklanmasına ve bu hedeflere ulaşılamadığında derin bir hayal kırıklığı hissetmesine neden olabilir.
Jung’un arketip teorisi, insan psikolojisini anlamak ve bireysel gelişim süreçlerine rehberlik etme açısından hala önemini korumaktadır. Bu teori, modern psikolojinin çeşitli alanlarında, özellikle bireysel ve kolektif bilinçdışını anlamak ve terapötik süreçlerde kullanılmak üzere uyarlanmıştır.
Jung tarafından tanımlanan bazı temel arketipler şunlardır
Gölge
Kişinin kabul etmek istemediği, genellikle olumsuz olarak algıladığı yönlerini temsil eder. Gölge, bastırılmış düşünceler, istekler ve duyguları içerir. Örneğin, bir kişi, toplum tarafından kabul edilmez bulunan agresif veya kıskanç yönlerini bu arketip altında bastırabilir.
Anima ve Animus
Jung’a göre, her bireyde karşı cinsin özelliklerini temsil eden bir arketip bulunur. Erkeklerde “anima”, kadınlarda ise “animus” olarak adlandırılır. Bu arketipler, karşı cinsin idealize edilmiş temsilleri olarak görülür ve kişinin karşı cinsle olan ilişkilerinde önemli bir rol oynar.
Kahraman
Zorlukların üstesinden gelme, cesaret, fedakarlık ve kendini aşma temalarını içerir. Kişinin yaşamındaki önemli geçiş dönemlerinde, özellikle zorluklar ve engellerle yüzleşirken ortaya çıkar.
Bilge Yaşlı Adam
Bilgelik, bilgi ve rehberlikle ilişkilendirilir. Hikayelerde ve mitolojide sıkça karşılaşılan bu karakter, genellikle yol gösterici ve öğretici bir rol üstlenir.
Büyük Anne
Bu arketip, besleyici, koruyucu ve şefkatli anne figürünü temsil eder. Güvenlik ve destek gibi temel insan ihtiyaçlarını yansıtır.
Kahramanın Yolculuğu
Kişinin hayatında bir dönüşüm geçirdiği, zorluklarla yüzleştiği ve sonunda değişerek döndüğü bir süreci anlatır. Bu yolculuk genellikle zorlu engelleri aşmayı ve kişisel gelişimi içerir.
Çocuk
Masumiyet, yeniden doğuş, kurtuluş ve yenilikçilikle ilişkilendirilir. Bu arketip, başlangıçlar, potansiyel ve yeni başlangıçlarla ilgilidir. Çocuk arketipi aynı zamanda kişinin içsel neşesi ve yaratıcılığını temsil eder.
Hilekar
Sınırları zorlayan, kuralları ihlal eden ve değişimi tetikleyen kişiliği ifade eder. Bu arketip genellikle mizah ve alayla ilişkilidir ve sosyal normları sorgulamak için kullanılır.
Yaratıcı
Yenilikçilik, yaratıcılık ve hayal gücünü temsil eder. Bu arketip, dünyayı değiştirebilecek yeni fikirler ve yaratımlarla ilişkilendirilir.
Bakıcı
Bakıcı arketipi, şefkat, fedakarlık ve diğerlerine yardım etme arzusunu yansıtır. Bu arketip, insanları koruyan ve destekleyen, empati ve anlayışla hareket eden kişilerde görülür.
Hükümdar
Hükümdar arketipi, kontrol, güç ve otorite ile ilgili temaları içerir. Bu arketip, liderlik, sorumluluk ve düzeni koruma arzusunu temsil eder.
Sevgili
Romantizm, aşk, tutku ve çekicilikle ilişkilendirilir. Bu arketip, insanlar arasındaki bağları ve yakınlıkları vurgular ve genellikle romantik ilişkilerde ve cazibede önemli bir rol oynar.
Yule Psikoloji Enstitüsü
Kaynaklar
Richards, R. J. (2016). Objectivity and the theory of the archetype. What Reason Promises: Essays on Reason, Nature and History. De Gruyter, Berlin, 26-37.
Serrican, E. (2015). Reflexion of the archetype concept in Carl Gustav Jung’s theory of analytical psychology to the literature. International Journal of Social Sciences and Education Research, 1(4), 1205-1215.
Devamı
Grup Terapisi
“Ne olmadığımızı keşfetmemiz ne olduğumuzun keşfine giden bir adımdır.” – Yalom
Grup terapisi, birden fazla bireyin benzer sorunları ya da endişeleri üzerine çalıştıkları, bir veya daha fazla terapistin rehberliğinde gerçekleşen bir psikoterapi şeklidir. Bu tedavi biçimi, katılımcıların birbirlerine destek olabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri bir ortam sağlar. Grup büyüklüğü çoğunlukla 5 ile 15 kişi arasında değişir. Ancak bu grup sayısı esnek olabilir.
Grup Terapisi
Farklı ihtiyaç ve sorunlara yönelik çeşitlenen yaklaşımlar altında toplanır. Bunlar arasında belirli bir psikolojik rahatsızlık veya endişe üzerine odaklanan gruplar, spesifik bir terapi metodolojisi kullanan gruplar, psiko-eğitim amaçlı gruplar, beceri geliştirme odaklı gruplar, kendine yardım amaçlı gruplar ve destek grupları yer alır. Örneğin, bazı gruplar depresyon, öfke kontrolü veya madde bağımlılığı gibi belirli sorunlara yönelik çalışmalar yaparken, diğer gruplar daha genel bir kapsamda sosyal becerilerin geliştirilmesine odaklanabilir. Bu çeşitlilik, grup terapisinin bireylerin farklı ihtiyaçlarına uygun esnek çözümler sunmasını sağlar.
Gruplar, bireysel terapiden daha uygun maliyetli olur ve bireylere, benzer zorluklar yaşayan diğerleriyle bağlantı kurma ve destek ağı oluşturma fırsatı sunar.
Terapist
Terapistin görevleri arasında güvenli ve destekleyici bir atmosfer sağlamak, grup kurallarını oluşturmak ve tartışmaları yönetmek yer alır. Bunun yanı sıra, grup içi dinamikleri gözlemlemek, davranış örüntülerini tespit etmek ve herhangi bir çatışmayı çözümlemek de terapistin sorumluluklarındandır.
Grup terapisinin faydaları arasında duygusal destek, motivasyon ve umut, sosyal becerilerin geliştirilmesi ve profesyonel rehberlik bulunmaktadır.
Katılımcılar, benzer sorunlar yaşayan diğer bireylerle etkileşimde bulunarak ve onlardan öğrenerek, kendi sorunlarına yeni perspektifler kazandırabilir ve etkili başa çıkma stratejileri geliştirebilirler.
Grup terapisi, bireylerin terapiye katılma nedenlerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak çeşitli şekillerde düzenlenebilir. Bazı kişiler için grup terapisi, bireysel terapinin bir alternatifi veya tamamlayıcısı olabilir.
Açılması planlanan gruplardan (Anne olmak, İlişkiler, İş Yaşam Dengesi, Rüyalar) birine dahil olmak için aşağıdaki “Grup Terapisi Başvuru Formu” linkine tıklayabilirsiniz. Daha fazla bilgi almak için ise yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.
Başvuru Linki: Grup Terapisi Başvuru Formu
Yule Psikoloji Enstitüsü
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Burlingame, G. M., McClendon, D. T., & Alonso, J. (2011). Cohesion in group therapy. Psychotherapy, 48(1), 34.
Weiss, R. D., Jaffee, W. B., de Menil, V. P., & Cogley, C. B. (2004). Group therapy for substance use disorders: what do we know?. Harvard review of psychiatry, 12(6), 339-350.
Anzieu, D. (2014). The group and the unconscious (RLE: Group therapy). Routledge.
Stangier, U., Heidenreich, T., Peitz, M., Lauterbach, W., & Clark, D. M. (2003). Cognitive therapy for social phobia: individual versus group treatment. Behaviour research and therapy, 41(9), 991-1007.
DevamıArketip Nedir
Arketip, insanların kolektif bilinçdışında yer alan evrensel semboller ve temaları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Carl Jung’un psikolojik teorilerinde önemli bir yere sahip olan bu kavram, insanların tarih boyunca oluşturduğu mitler, hikayeler ve rüyalar aracılığıyla kültürler arası benzerlikleri ve ortaklıkları keşfetmemize olanak tanır. Arketipler, insan deneyiminin temel yönlerini yansıtan derinlemesine kalıplardır ve bu nedenle farklı kültürlerde ve zamanlarda bile benzer hikayelerin ve karakterlerin ortaya çıkmasına neden olur.
Bu evrensel kalıplar, bireyin kendi kişisel hikayesini ve yaşam yolculuğunu anlamasına yardımcı olan bir çerçeve sunar. Özellikle marka hikayeciliği, reklamcılık ve içerik oluşturma gibi alanlarda, arketiplerin gücünden yararlanmak, hedef kitleyle daha derin bir bağlantı kurmak için etkili bir yöntemdir.
12 Arketip
Carl Jung’un 12 arketipi, insanın ortak bilinçaltındaki evrensel semboller ve temaları temsil eder. Jung’a göre, bu arketipler insan psikolojisinin temel yapı taşlarıdır ve bireysel ve kolektif bilinçaltımızın derinliklerinde yer alır.
Jung‘un 12 arketipi, bireyin iç dünyasındaki ve dış dünyadaki deneyimlerini şekillendiren içgüdüsel enerjileri ve davranış kalıplarını tanımlar. Bu arketipler, insanın yaşamındaki temel rolleri, deneyimleri ve duygusal tepkileri temsil eder. Her birey, bu arketiplerin farklı kombinasyonlarına sahip olabilir ve bu da onların dünyayı nasıl algıladıklarını ve nasıl tepki verdiklerini etkiler.
Yardımsever (Caregiver)
Şefkati ve cömertliği temsil eder.
Koruyucu, özverili, fedakâr, bakıp büyüten ve genellikle ebeveyndir.
İyiliksever, dostane, faydası dokunan ve güvenilirdir.
Yaratıcı (Creator)
Yenilikçiliği, sanatsallığı ve yaratıcılığı temsil eder.
Yeniliği, güzelliği ve estetik bir standardı arayan bir hayalperesttir.
Nicelik üzerinden niteliği vurgular.
Sıradan Adam (Regular Guy/Everyman/Everywoman)
Çalışan çoğunluk (emekçi) sınıfını, güçsüz takımı ve komşuyu (halktan birini) temsil eder.
Azimli, erdemli, gerçekçi, büyük ölçüde samimi ve bazen kadercidir.
Genellikle alçak gönüllüdür.
Kaşif (Explorer)
Bağımsız ve gönüllü maceraperest ile temsil edilir.
Keşfetmek ister, kendisini ve çevresini gözler.
Sürekli hareket halindedir ve gezgindir.
Kahraman (Hero)
Cesur ve cengâver bir savaşçı tarafından temsil edilir.
Asil bir kurtarıcı ve mücadelecidir.
İlham verir ve insanlığı güç bir durumdan kurtarır.
Masum (Innocent)
Saf, inançlı, naif ve çocuksu karakter ile temsil edilir.
Alçakgönüllü ve sakindir.
Mutlu ve sade bir cennete özlem duyar.
Soytarı (Jester)
Eğlence ve zevk için yaşamayı temsil eder.
Oyuncu, yaramaz ve komedyendir.
Çoğunlukla alaycı ve neşelidir.
Aşık (Lover)
İçten, romantik, şehvetli ve tutkulu olmayı temsil eder.
Sevgi ve zevk vermek ister.
Sihirbaz (Magician)
Fizikçi veya kimyacı, hayalperest bir karakter tarafından temsil edilir.
Doğal güçlerle, dönüşüm ve başkalaşımlarla ilgilidir.
Asi (Outlaw)
İsyankâr ve yerleşmiş inançlara veya kurumlara karşı çıkan kimse tarafından temsil edilir.
Uyumsuz ve hayatta kalandır.
Çoğunlukla intikamcı ve kurallara uymayan biridir.
Kral (Ruler)
Güce ve kontrole şiddetli eğilim duyan kimse tarafından temsil edilir.
Lider, patron ve hakimdir.
Yüksek etki gücüne sahip ve inatçıdır.
Kimi zaman acımasız olabilir.
Baskınlığını korur ve diğerlerini yönetir.
Bilge (Sage)
Bilgi, tecrübe ve aydınlanmaya değer vermeyi temsil eder.
Uzman ve danışmandır.
Bilgeliğini ve zekasını kullanır.
Biraz kendini beğenmiş olabilir.
Bilimsel, felsefi ve akıllıdır.
Dünyada ünlü bir rehberdir.
“Jung Ekolüyle Rüyalarımı Nasıl Analiz Ederim?” bölümü için Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast Serisinin ilk iki bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Youtube
Arketip Nedir
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Jung, C. G. (2014). Four archetypes. Routledge.
YAKIN, V., & Canan, A. Y. (2012). Markaların Kişilik Arketiplerinin Algılanması Üzerine Bir Araştırma Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 2(3), 27-36.
DevamıRüya Analizi: Freud ve Jung’un Karşılaştırmalı Görüşleri
Rüya Analizi
Freud’a Göre Rüyalar Ne Anlama Geliyor?
Hepimiz rüya görüyoruz, değil mi? Peki, bu rüyaların anlamı ne? Freud, rüyaların aslında bilinçdışı düşüncelerimizin bir yansıması olduğunu söylüyor. Uyanıkken ahlaki değerler ve gerçeklik bizi derin düşüncelerimizden uzaklaştırıyor. Ama uyuduğumuzda rüyalarla tüm arzularımıza dalıp gidiyoruz. Özellikle, bazen uyanıkken utanç duyduğumuz cinsel arzular bile rüyalarımızda sembolik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Kısacası Freud’a göre rüyalar iç dünyamızın gizli kapılarına anahtar!
Feud’a Göre Rüyaların Derin ve Sembolik Anlamları
Rüyaların karmaşık ve gizemli dünyasında, Sigmund Freud’un “Rüyaların Yorumu” adlı eserinde ortaya koyduğu sembolik anlamlarla karşılaşıyoruz. Freud, rüyaların sadece rastgele görüntüler olmadığını aksine bilinçaltımızın derinliklerinde saklı sembolik mesajları ortaya çıkardığını savunuyor.
Ev Sembolü: Rüyada bir ev görmek, Freud’a göre oldukça anlamlıdır. Düz duvarlı evler erkekleri, birinin tutunabileceği çıkıntıları ve balkonları olan evler ise kadınları temsil eder. Bu, rüyaların cinsiyet ve kişilik özellikleriyle nasıl ilişkilendirildiğini gösteren bir örnektir.
Ebeveynler ve Kraliyet: Rüyada ebeveynlerinizi Kral ve Kraliçe olarak görmek, onlara duyduğunuz derin saygıyı ve sevgiyi yansıtabilir. Bu, aile bağlarının ve ebeveynlere olan bağlılığın sembolik bir gösterimidir.
Su ve Doğum: Suyla ilgili rüyalar doğumu temsil eder. Eğer biri suda boğuluyorsa yeni bir başlangıcı veya dönüşümü temsil edebilir. Suyun içinden çıkmak veya birini sudan kurtarmak annelik ilişkisini veya koruma içgüdüsünü simgeler.
Yolculuk ve Ölüm: Bir yolculuk yapmak rüyalarda ölümü temsil eder. Bu, yaşamın sona ermesi değil, yeni bir başlangıca işaret eden sembolik bir yolculuktur.
Çıplaklık ve Kıyafet: Rüyada çıplak olmak, savunmasızlık veya utanç duygusunu temsil ederken, kıyafetler, özellikle üniformalar, sosyal statüyü veya belirli bir role bürünmeyi simgeler.
Freud ve Cinsellik: Freud, rüyaların cinsel yönlerini özellikle vurgulamıştır. Rüyaların uyanıkken utanç veya korku nedeniyle baskılanan cinsel arzuları ve düşünceleri yansıttığına inanıyordu.
Freud’un Cinsel Semboller Üzerine Bakışı
Erkek Genitali: Sopa, şemsiye, direk veya ağaçla sembolize edilir.
Kadın Genitali: Genellikle doldurulabilecek şeylerle, örneğin çukurlar, delikler, şişeler, kavanozlarla sembolize edilir.
Kadınlar & Erkekler: Kadınlar kağıt ve ahşap objelerle, erkekler ise kaya ve dağla temsil edilir.
Cinsel İlişki: Mücevherler ve tatlılar sıkça karşımıza çıkar.
Dişlerin Düşmesi: Mastürbasyon için bir ceza olarak hadım edilme korkusunu gösterir.
Freud’un Rüya Analizi: Gizli ve Açık Anlamlar
Sigmund Freud, rüya yorumlamasında cinsel dürtülerin önemli bir rol oynadığına inanıyordu. Ancak bu, rüyaların sadece cinsellikle sınırlı olduğu anlamına gelmez. Freud, rüyaların derinlemesine sembolik mesajlar taşıdığını savunmuştur. Bu sembolik mesajlar, “latent” yani gizli anlamlar olarak adlandırılır. Bu gizli anlamlar, rüyanın yüzeyindeki “manifest” yani açık anlamlarından farklıdır. Örneğin, bir rüyada insanların ortasında çıplak olduğunuzu görmek, yüzeyde basit bir çıplaklık rüyası gibi görünebilir. Ancak Freud, bu tür bir rüyanın aslında daha derin korku ve endişeleri temsil edebileceğini belirtir. Belki de bu rüya, insanların sizi eleştireceğinden veya kusurlarınızı göreceğinden duyduğunuz endişeyi yansıtıyordur. Freud’un rüya analizi, rüyaların sadece yüzeydeki anlamlarından çok daha fazlasını sunar ve bu derinlemesine analiz, rüyaların gerçekten ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olabilir.
Freud’a Göre Rüyaların Savunma Mekanizmalarıyla Şekillendirilmesi
Rüyaların toplumsal kabul için nasıl manipüle edildiğini merak ediyor musunuz? Freud, bu süreçte savunma mekanizmalarının kritik bir rol oynadığına inanıyordu:
Yer Değiştirme: Rüyalarınızda neden bazen önemsiz şeylere karşı mantıksız bir şekilde tepki gösterdiğinizi merak ettiniz mi? Freud, bu nesnelerin aslında sizi rahatsız eden gerçek şeylerin yerine geçtiğini söyler.
Projeksiyon: Rüyalarınızda başkalarının sizi sevmediğini hissediyor musunuz? Aslında bu, sizin onları sevmediğiniz anlamına gelebilir. Freud, bu mekanizmanın, duygularınızı egonuzun fark etmediği bir şekilde ifade etmenizi sağladığını belirtir.
Sembolizasyon: Rüyalarınızda belirli eylemleri gerçekleştirmek, Freud’a göre baskılanmış dürtülerin sembolik bir ifadesi olabilir. Örneğin, bir sigara içmek veya bir anahtarla araba çalıştırmak cinsel bir anlam taşıyabilir.
Jung’a Göre Rüya Analizi
Carl Jung, rüya yorumlamasında Freud’un cinsel dürtülere odaklanan yaklaşımından farklı bir perspektif sunmuştur. Jung, rüyaların kolektif bilinçdışı ve bireyselleştirme süreçleriyle yakından ilgili olduğuna inanıyordu.
Sembolizm: Jung, rüyaların sembolizm ve imgelemle dolu olduğuna inanıyordu. Bu semboller, bireyin bilinçdışı deneyimlerini yansıtır.
Rüyanın Yorumcusu: Jung’a göre, bir rüyanın en iyi yorumcusu, onu yaşayan kişidir. Bu, rüyaların kişisel ve bireysel deneyimlerle yakından ilgili olduğu anlamına gelir.
Arketip Teorisi: Jung, rüyaları anlamak için arketip teorisini kullandı. Bu teori, rüyaların kolektif bilinçdışı deneyimlerle nasıl ilişkilendirildiğini açıklar.
Rüyaların Terapötik Rolü: Jung, rüyaların sadece analitik değil, aynı zamanda terapötik bir rol oynadığına inanıyordu. Rüyalar, bilinçli ve bilinçdışı zihin arasında bir köprü görevi görür.
Jung ve Rüya Yorumlaması: Arketip İmge Teorisi
Carl Jung, rüya yorumlamasında arketiplerin önemli bir rol oynadığına inanıyordu. Bu arketipler, vücudumuzun farklı organlarından ve zihnimizin derinliklerinden türemiştir.
Arketipler: Jung’a göre arketipler, kolektif bilinçdışından yükselen ve mitolojide, rüyalarda ve masallarda karşımıza çıkan sembollerdir.
Rüya Yorumlaması: Jung, rüyaların yorumlanmasında bireyin yaşam öyküsünün önemli olduğuna inanıyordu. Freud’un sabit semboller üzerine kurulu teorisinin aksine, Jung her bireyin farklı olduğuna ve rüya yorumlarının bu bireysellik üzerine kurulması gerektiğine inanıyordu.
Freud’un Rüya Yorumlama Sanatı: Anahtar Kavramlar ve Semboller
Freud, rüyaları yorumlama konusunda farklı yöntemler bulmuştur.”Rüyaların Yorumu” adlı kitabında, rüyaların derinlemesine analizini ve cinsel dürtülerle olan ilişkisini detaylıca ele almıştır.
Rüya Türleri: Freud, rüyaları latent (gizli) ve manifest (açık) olmak üzere iki kategoriye ayırmıştır. Bunlardan biri bilinçli, diğeri ise gizli anlamlar taşır.
Rüyaların Kökeni: Freud’a göre rüyalar, bireyin baskılanmış cinsel arzularının bir yansımasıdır. Ayrıca rüyaların, bireyin uyanıkken yaşadığı geçmiş deneyimlerden etkilendiğine inanmıştır.
Bilinçdışı ve Rüyalar: Freud, rüyaların bilinçdışı zihinden kaynaklandığına inanıyordu. Bu nedenle rüyaları, bilinçdışı zihne giden kraliyet yoluna benzetmiştir.
Rüyalarda Semboller: Freud, rüyalarda sıkça karşılaşılan sembolleri ve bu sembollerin anlamlarını detaylıca analiz etmiştir. Örneğin, bir sigara içme rüyası veya bir anahtarın kontağa sokulması, Freud’a göre cinsel bir anlam taşıyabilir.
Cinsel Rüyalar: Freud’un libido, Oedipus kompleksi ve Electra kompleksi gibi kavramları, bireyin bilinçdışı zihninde baskılanır ve bu da cinsel rüyalara yol açar.
Rüyaların Yorumlanma İhtiyacı: Freud’a göre rüyaların yorumlanma ihtiyacı, savunma mekanizmalarımızdan kaynaklanmaktadır. Özellikle şu üç mekanizma ön plana çıkar: Yer Değiştirme, Projeksiyon (Yansıtma), Sembolizasyon
Rüya Analizi: Freud ve Jung’un Bakış Açıları
Rüya yorumlaması, Freud ve Jung gibi büyük düşünürlerin çalışmalarıyla derinlemesine incelenmiştir. Freud, rüyaların evrensel sembollerle yorumlanabileceğini savunurken, Jung rüyaların bireysel bilinçdışı deneyimlere dayandığına inanmıştır.
Freud’a göre rüyalar, derin anlamlar taşıyan evrensel sembollerle yorumlanabilir. Rüyaların en garip veya anlaşılmaz oldukları zamanlarda bile derin ve önemli anlamlar taşıyabileceğini belirtir. Yani, bir rüya ne kadar saçma veya mantıksız görünse de, altında derin bir anlam veya mesaj olabileceğini vurgular.
Jung, rüyaların bireysel bilinçdışı deneyimlere dayandığına inanmıştır.
“Rüyalar, ruhunuzun yazmakta olduğu kitaptan alıntılardır.” – JUNG
Rüya yorumlaması, sürekli gelişen ve derinlemesine incelenmesi gereken bir alandır. Freud ve Jung’un bu konudaki görüşleri, rüyaların anlamını ve kökenini anlamamıza ışık tutar.
Rüya Analizi: Freud ve Jung’un Karşılaştırmalı Görüşleri
“Jung Ekolüyle Rüyalarımı Nasıl Analiz Ederim?” bölümü için Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast Serisinin ilk iki bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Majumdar, P., & Tripathi, D.S. (2019). Comparison of Freudian & Jungian View on Dream Analysis
Freud, S. (1900). The Interpretation of Dreams. SE 4 & 5.
Jung, C. G. (2014). On the nature of the psyche. Routledge.
DevamıEMDR Terapisi Nedir
“EMDR Terapisi, danışanın rahatsızlık veren geçmiş yaşantısının, bugüne etki etmeyecek hale getirilmesine yardımcı olur.”
EMDR – Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme
EMDR, Shapiro’nun 1987 yılında spontane göz hareketlerinin, olumsuz ve rahatsız edici düşüncelerin yoğunluğunu azalttığını keşfetmesiyle geliştirilen bir psikoterapi yaklaşımıdır.
Travmatik anı, duygu ve beden duyumu ile işlenmemiş bir şekilde fizyolojik olarak depolanır. İşlenmemiş bu anı, tetikleyici bir olay karşısında olumsuz duygular ve düşüncelerle kendini göstermeye devam eder.
“Yaşanan bir olay, bir kişide travma sonrası stres bozukluğuna neden olurken, diğer bir kişide aynı etkiye neden olmamaktadır. Bunun sebebi genetik farklılıklarımızdır.”
Emdr danışanlarının birçoğu ilk seanstan itibaren kendilerine rahatsızlık veren görüntülerin eskisi kadar canlı olmadığını söyler. Beden duyumları rahatlar ve olumsuz duyguları azalır. Artık eskisi kadar rahatsız hissetmezler. Travmatik anının anlamı değişmiştir.
Adaptif Doğal İçsel Bilgi İşleme Sistemi
Tüm insalarda var olduğu düşünülen adaptif doğal içsel bilgi işleme sistemi, olumsuz yaşantı anılarını işleyerek belleğe dahil eder. Bu içsel bilgi sistemi engellendiğinde, olumsuz yaşantı anıları uygun bir şekilde işlenmeyerek, kendi nöral ağları içerisinde saklanır ve kendi zamanı içinde donar. Bu nedenle işlevsel bilgileri barındıran diğer hafıza ağıyla bağlantı kurulamadığı için psikopatoloji ortaya çıkar (Shapiro, 2016).
EMDR terapisinin hedefi, doğal içsel bilgi işleme sisteminin etkinleştirilmesiyle, işlevsel olmayan biçimde saklanmış deneyimlere ve anılara ulaşarak onları adaptif bir şekilde yeniden dönüştürüp psikolojik semptomların azaltılmasını/ortadan kaldırılmasını sağlamaktır (Shapiro ve Laliotis, 2011).
“İki yönlü göz hareketi veya beynin her iki hemisferini de uyaran diğer iki yönlü uyarımlar, anıyla ilgili görüntülerin canlılığının kaybolmasına neden olur.”
EMDR süreci; olumsuz duyguların yerine olumlu duyguların geldiği, bedensel duyum/davranışların değiştiği, tüm bunların sonucunda da yeni bir benlik algısı ve içgörünün ortaya çıktığı karmaşık bir süreç olarak görülür (Shapiro, 2007).
Travma, hiç yaşanmamış hale getirilemez ya da tamamen silinemez. Sadece acı veren rahatsızlık ortadan kalkar ve bu rahatsızlığa karşı duyarsızlık gelişir. Yaşananlar daha sağlıklı bir şekilde değerlendirilir.
“EMDR, Limbik Sistem ve Amigdala’ya etki eder.”
EMDR’da bulunan ögeler:
1- Resim (İmge)
EMDR işlemi sırasında, danışandan rahatsız edici bir olay ya da anıyı düşünmesi ve olayı en iyi şekilde temsil eden, olayın en rahatsız edici kısmına ilişkin bir resme odaklanması istenir. Bu imgenin net olması önemlidir.
2- Olumsuz Biliş
Travmatik yaşantılar, bireylerde kendileriyle ilgili olumsuz inanışlara sebep olabilir.
EMDR’da, danışandan belirttiği imge ile birlikte, kendisiyle ilgili olumsuz bir bilişi “ben cümlesi” ile ifade etmesi istenir.
Eğer danışan olumsuz bilişi belirleyemiyorsa, terapist olumsuz biliş örneklerini danışana liste şeklinde sunar ve danışandan birini seçmesini ister.
3- Olumlu Biliş
Olumlu biliş, danışanın kendisi ile ilgili hissetmeyi arzuladığı olumlu inançtır. Olumsuz bilişin tam tersidir. Şimdi geçerli değildir ancak travmatik yaşantı kişi üzerindeki etkisini yitirdiğinde olumlu inanç geçerli olacaktır.
“Hedeflenen olumlu inancın “İnanç Geçerlik Ölçeği” üzerinden 1-7 arasında derecelendirilmesi istenir.”
Olumlu bilişi seçerken imkansız bir olumlu biliş hedeflenmemelidir. “O bana aşık olacak” şeklinde bir olumlu biliş mümkün değildir. Başkalarının düşüncelerini değiştirmek gerçekçi bir hedef değildir.
4- Duygular
Danışana, travmaya ait imgeye ve olumsuz bilişe odaklandığında “şu an ne hissettiği sorulur”.
EMDR’da, danışandan anının resmini ve olumsuz inancını aklında tutarken hissettiği duyguları söylemesi ve Öznel Rahatsızlık Düzeyi Ölçeği (Subjective Units of Disturbance Scale- SUD) üzerinden rahatsız edici duyguları 0 ile 10 arasında derecelendirmesi istenir.
5- Beden Duyumları
EMDR’ın, en önemli ögelerinden biri de beden duyumlarının belirlenmesidir. Beden duyumları rahatsız etmeyene kadar işlemlemeye devam edilir.
“Travmaların beden kaydı da vardır.“
EMDR oturumu, beden taraması yapılarak tamamlanır.
“Göz hareketleri ve diğer iki yönlü uyarımlar ile beynin her iki hemisferi sıra ile uyarılmış olur.”
EMDR Terapisinin Hedefi
Geçmiş anıları işlemleme
Tetikleyicilere karşı duyarsızlaştırma
Bireyin, gelecekte karşılaşılabileceği sorunlara karşı; bireye yeni bir anlam, bakış açısı ve başa çıkma becerileri kazandırma
EMDR Terapisi Nasıl Yapılır
EMDR Yönteminin Sekiz Protokolü
1.Aşama: Danışan geçmişi
Bu aşama, giriş ve değerlendirme aşamasıdır. Danışanın öyküsü alınır.
2.Aşama: Hazırlık
Terapötik ilişkinin kurulduğu,
Danışana EMDR süreci, aşamaları ve etkilerinin açıklandığı,
Göz hareketleri, dokunsal vuruşlar veya işitsel uyarım denemesinin yapıldığı,
Güvenli yer ve gerçekçi beklentilerin belirlendiği aşamadır.
3.Aşama: Değerlendirme
Hedefin ayrıntılı ve net bir şekilde tanımlandığı,
Anı belirlendikten sonra, onu en iyi biçimde temsil eden resmin danışan tarafından seçildiği,
İşlevsel olmayan olumsuz inancın (Ben değersizim, ben sevilmeyi hak etmiyorum vb.) seçildiği
Olumsuz inancın ardından olumlu inancın (Ben değerliyim, ben sevilebilirim vb.) belirlendiği aşamadır.
4.Aşama: Duyarsızlaştırma
Seçilen anının SUD seviyesini düşürülmesi amaçlanır. Danışan; seçilen resme, olumsuz bilişe, duygulara ve bedeninde hissettiği duyumlara odaklanır. Terapist ise eş zamanlı olarak çift yönlü uyarım yapar.
5.Aşama: Yerleştirme
Bu aşamada, hedeflenen olumlu inanç üzerinde işlemleme yapılır.
6. Aşama: Beden Tarama
Olumlu inanç yerleştirildikten sonra, danışandan, olumlu inancı ve hedeflenen anıyı aynı anda aklında tutması ve bedenini yukarıdan aşağıya herhangi bir rahatsızlık var mı diye taraması istenir.
7.Aşama: Kapanış
Danışandan, seanslar arasında yeni düşünceleri, anıları, bedensel duyumları hatırladığında bunları not etmesi ve başa çıkma becerisi ile kendini kontrol yöntemlerini kullanması istenir.
8.Aşama: Yeniden Değerlendirme
Son seanstan bu yana neler olduğuna bakılarak hedef anı ve süreç yeniden değerlendirilir.
“EMDR terapisi; göz hareketleri, işitsel uyarım veya ritmik vuruşlar kullanarak travmatik bir anının beyindeki depolanma şeklini değiştirir.”
“EMDR’ın nasıl çalıştığını anlamak üzerine yapılan çalışmalar devam etmektedir.”
“EMDR, Amerikan Psikiyatri Birliği, Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü gibi birçok kuruluş tarafından etkili bulunmaktadır.”
EMDR Terapisinin Diğer Terapilerden Farkı Nedir?
EMDR, diğer terapilerden farklı olarak doğrudan anıya odaklanır; bu anının beyinde depolanma biçimini değiştirerek semptomları azaltmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlar.
EMDR Hangi Durumlarda Kullanılır?
Anksiyete, Panik Atak, Doğal Afetler, Savaş Stresi, Fobi, Travma, Yas, Performans Kaygısı, Depresyon, Bipolar Bozukluk, Yeme Bozuklukları, TSSB, Alkol ve Madde Bağımlılığı, Cinsel İstismar, Dissosiyasyon, Özgüven sorunları, Ağrı Rahatsızlıkları, Kişilik Bozuklukları, Takıntılar gibi birçok durumda kullanılmaktadır.
EMDR terapisi eğitimli bir EMDR terapisti olmadan yapılabilir mi?
EMDR terapisi, bir ruh sağlığı müdahalesi olduğu için lisanslı ruh sağlığı uzmanları tarafından yapılmalıdır.
“EMDR terapisinin tek başına uygulanması mümkün değildir.”
EMDR Terapisi Ne Kadar Sürer?
EMDR terapi seansı 60-90 dakika sürer.
EMDR terapisi, konuşma terapisine dahil edilerek, ayrı bir terapistle ek terapi olarak veya tek başına bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.
Travmatik bir deneyimi işlemek için bir veya birkaç seans gerekebilir.
EMDR tedavi süresi danışanın geçmişine ve travmatik deneyimlerine bağlı olarak değişmektedir.
EMDR terapisi diğer terapi türlerinden daha hızlı sonuç verse de terapinin amacı hızlı olmak değildir. Her danışanın farklı bir ihtiyacı vardır. Bir danışanda özgüven oluşturmak haftalarca sürebilirken diğer danışanda ilk aşamalar hızlıca tamamlanabilir fakat başka sorunlar ortaya çıkabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Shapiro, S. (2016). EMDR: Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme temel prensipler, protokoller ve prosedürler, (M. Şahzade, ve I. Sansoy, çev.) İstanbul: Okyanus Yayınları.
Duman, R. N. , Bayram, S. & Demirtaş, B. (2018). EMDR: Olgu Sunumları . Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi , 1 (1) , 142-164 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/bpd/issue/31051/372905
Akkuş, K. ve Durna, G. (2021). Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) terapisi ve uzun dönemli etkileri. Nesne, 9(19), 176-189. DOI: 10.7816/nesne-09-19-13
Devamı
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Burslu okuduğu Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünden (İngilizce) onur derecesi ile bir sene erken mezun olan Tuğçe Turanlar, Klinik Psikoloji alanında uzmanlığını “Travmatik yaşantının affedicilik ve anlam arayışına etkisi; kişilik özellikleri ve romantik ilişkiler açısından incelenmesi” çalışması ile tamamlamış olup ikinci uzmanlığının İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler bölümünde tez aşamasındadır.
2016 yılında 450 saatlik (300 saat teori, 30 saat süpervizyon, 120 saat uygulama) İstanbul Üniversitesi Aile Danışmanlığı sertifika programını ve süpervizyon sürecini tamamladı.
Kuramsal ve test eğitimlerini Rorschach ve Projektif testler derneği, İstanbul Psikanaliz Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Derneği, Psike İstanbul gibi kurumlardan almıştır ve almaya devam etmektedir.
Tuğçe Turanlar Tubitak Bursu ile Doç. Dr. Neylan Ziyalar ve Doç. Dr. Mine Özaşçılar danışmanlığında yürütülen devlet destekli projelerde yer almıştır. Prof. Dr. Metehan Irak’ın kurmuş olduğu, Beyin ve Biliş Araştırmaları Laboratuvarında yarı zamanlı olarak 2 yıl çalışmıştır.
Çeşitli istismar türlerine maruz kalan kadın ve dezavantajlı çocuklar ile psikolojik müdahale teknikleri ile destekleyici çalışmalar yapmıştır. Psikolojik Danışmanlık Merkezleri ve Özel Kliniklerde çocuk, yetişkin ve ailelere yönelik online/yüz yüze psikolojik destek vermeye devam etmektedir.
Yaklaşık 10 yıldır çocuk, ergen, aile ve bireylerle Psikodinamik yönelimli çalışmaktadır. Eklektik olarak faydalandığı terapi yaklaşımları ise; Kişilerarası psikoterapi, Çözüm Odaklı Yaklaşım, Motivasyonel Görüşme, Duygu Odaklı Terapi, Şema Terapi, İmago Çift Terapisi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, EMDR.
Çocuklarla olan çalışmalarında ise Oyun Terapileri Derneğinden aldığı Çocuk Merkezli Oyun Terapisini uygulamaktadır.
Uzmanlık Alanları
Depresyon, Yeme Bozuklukları, Bağlanma Sorunları, Anksiyete Bozuklukları, Bipolar Bozukluk, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Bağımlılık, Aile içi Şiddet, İlişki Sorunları , İş hayatındaki sorunlar, Çocukluk Çağı Travmaları, travmatik yaşam deneyimleri, yas ve kayıp, Ebeveyn Danışmanlığı, Sınav Kaygısı, Davranış Problemleri, , Ergenlik Sorunları, Boşanma Süreci sonrası çocuklarda uyum, özellikle çalıştığı alanlar içerisindedir.
MMPI, Rorschach ve TAT, Öktem Sözel Bellek Süreçleri Testi, Beier Cümle Tamamlama Testi, , YALE–BROWN Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği, SCL-90-R Testi, Çocuklarda Tematik Algı Testi (C.A.T), Çocuk Resimleri Analizi, Louissa Duss Psikanallitik Hikayeler Testi, Çocuk Gelişim Testleri (Ankara Gelişim Tarama Envanteri, Metropolitan Okul Olgunluğu Testi, Gesell Gelişim Figürleri Testi, Goodenough Harris Bir İnsan Çiz Testi) Çocuk Dikkat Testleri (Frostig Gelişimsel Görsel Algı Testi, Benton Görsel Bellek Testi, D2 Dikkat Testi, Frankfurter Dikkat Testi, Dikkat Testi, Bender- Gestalt Görsel Motor Algı Testi), Çocuk Performans Testleri (Catell Zeka Testi, Kent Egy Zeka Testi, Porteus Labirentleri Testi) ve daha birçok klinik ölçek ve envanterlerini uygulayabilmektedir.
(Klinik Psikolog Meslek Ünvanı Sağlık Bakanlığı Tarafından Tescillenmiştir.)
Sertifikalar ve Seminerler
Emre Konuk-DBE (Davranış Bilimleri Enstitüsü) – EMDR I. Düzey Eğitimi
Asena Yurtsever Enstitü AY – EMDR II. Düzey Eğitimi
Prof. Dr. Doğan Şahin – Dinamik Psikoterapi Eğitimi
Psikodinamik Terapiler Merkezi- Psikodinamik Terapiler: Teori ve Uygulama
İstanbul Psikanaliz Derneği “Çocuk Psikanalizi Günleri – Annelik Halleri”
Psikanalist Talat Parman “Ergenlikte Yas ve Melankoli”
PSİKE İstanbul “Yeniden Psikanaliz Tartışmaları – İlk Görüşme: Psikanalizle Tanışma”
İstanbul Psikanaliz Derneği Ve PSİKE İstanbul “Yeniden Psikanaliz Tartışmaları – Düşler ve Düşlemler”
Psike İstanbul “Psikanalize Giriş Seminerleri”
Rorschach ve Projektif Testler Derneği “Rorschach Testi ve TAT Eğitimi” (2 yıl)
Prof. Dr. Doğan Şahin “Borderline Kişilik Örgütlenmesinin Epidemiyolojisi ve Terapötik Yaklaşım”
İstanbul Üniversitesi “Aile Danışmanlığı Sertifika Programı”
Nevin Dölek “Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi”
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği “Terapötik Kartlar Eğitimi”
Oyun Terapileri Derneği “Çocuk Merkezli Oyun Terapisi Eğitimi”
Yeşilay “Pandemi ve Sonrasında Okul Fobisi ve Davranışsal Bağımlılıklarla Mücadele Eğitim Programı”
Yeşilay “Uyuşturucu Bağımlılığı ile Mücadele Günü – İyileşmek Mümkün”
Marmara Üniversitesi “Pedagojik Formasyon Sertifikası”
Dr. Ben Furman “Çocuk ve Ergenlerde Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi”
Prof. Dr. Hakan Türkçapar “ Bilişsel Davranışçı Terapi Üzerine Söyleyişi”
Dr. Öğretim Üyesi Özlem Haskan Avcı “Ergenlerde Psikolojik Danışma Becerileri ve Vaka Formülasyonu”
Doç. Dr. Elif Çelebi “Diyalektik Davranışçı Terapi”
Doç. Dr. Itır Tarı Cömert “Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir Ne Değildir”
Dr. Klinik Psikolog Olcay Güner “Sanat Terapisi Üzerine Söyleyişi”
Doç. Dr. Itır Tarı Cömert “BDT Vaka Analizleri”
Prof. Dr. Hanna Nita Scherler “Gestalt Terapi Üzerine Söyleyişi”
Doç. Dr. Itır Tarı Cömert “Bilişsel Davranışçı Terapi Teknikleri”
ODTU-Bilgeiş “Zor İnsanlarla Başa Çıkma”
Psikoloji Enstitüsü “Çocuk Değerlendirme Testleri Uygulayıcı Eğitimi”
Devamı
Psikoterapi Tarihi ve Terapi Yaklaşımları
Bireysel Psikoterapi Tarihi
“Psikoterapi” terimi, Yunanca ruh ve şifa sözcüklerinden gelmektedir.
Yunanlılar ruh sağlığı sorunları olan insanlarla konuşurken cesaret verici kelimeler kullanmanın olumlu etkilerini fark ettiler. Ancak, ruh sağlığı hakkında birçok yanlış inanışa da sahiplerdi. Mesela; sadece kadınların histeri yaşadığını düşündüler. Ayrıca banyo yapmanın depresyon için etkili bir tedavi yöntemi olduğuna inandılar.
Ağır ruh sağlığı sorunlarının tedavisi 18. yüzyılda reformcular daha iyi koşullar için çalışana kadar insanlık dışıydı. 1773’te Kuzey Amerika’da ilk ruh sağlığı hastanesi kuruldu. Ancak insanlık dışı “tedaviler” uygulanmaya devam ediyordu. 19. yüzyılın sonlarına doğru Batı Avrupa’da modern psikoterapi gelişti. Bu sürede Wilhelm Wundt, Almanya Leipzig’de 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını attı.
20. yüzyılda birçok terapötik teknik gelişti. Bu teknikler, büyük ölçüde zamanın popüler düşünce okullarından ilham aldı. Bu düşünce okullarından bazıları psikanalitik, davranışçı ve bilişsel yaklaşımı içermekteydi.
21. yüzyılda, farkındalık ve nörobiyoloji gibi çeşitli alanları birleştiren tedavi yaklaşımları ortaya çıktı. Birçok yaklaşım, tedavi gören kişilerin endişelerini belirlemelerine, kişisel gelişimlerini desteklemelerine ve sağlıklı başa çıkma becerileri geliştirmelerine yardımcı olmaya odaklanmaktadır.
Psikoterapi Yaklaşımları
Psikodinamik terapi: Danışanın yaşam öyküsünü, kendisine, geçmişine, bugününe ve geleceğine ilişkin resmini yeniden yazmasını kolaylaştıran dinamik psikoterapi, bireyin deneyiminin derinliğini ele alan bir terapi yöntemidir.
Kişilerarası psikoterapi (IPT): Danışanların sıkıntılarını hafifletmeyi ve kişilerarası ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen, kısa süreli, bağlanma modelini temel alan zaman sınırlı bir psikoterapi yöntemidir. Öncelikli olarak; depresif bozukluklar, duygudurum bozuklukları, hamilelik ve sonrası depresyonu, yeme bozuklukları, anksiyete bozuklukları olmak üzere birçok ruhsal bozuklukta uygulanabilir.
Çözüm Odaklı Yaklaşım: Çözüm Odaklı Kısa Terapi olarak da adlandırılan bu yaklaşım biçimi, geleneksel konuşma terapilerinin yaptığı gibi soruna odaklanmak yerine çözümlere ve kişinin güçlü yönleri keşfetmeye odaklanır.
Bilişsel davranışçı terapi (CBT); İnsanların davranış ve duygular üzerinde olumsuz etkisi olan yıkıcı veya rahatsız edici düşünce kalıplarını nasıl tanımlayacaklarını ve değiştireceklerini öğrenmelerine yardımcı olan bir tür psikoterapötik tedavidir.
Diyalektik davranış terapisi (DBT): Temel hedefleri; anı yaşamayı öğretmek, stresle başa çıkmanın sağlıklı yollarını geliştirmek, duyguları düzenlemek ve diğerleriyle ilişkileri geliştirmektir. DDT başlangıçta sınırda kişilik bozukluğunu (SKB) tedavi etmek için düşünülmüştü, ancak daha sonra diğer ruhsal sorunları tedavi etmek için de kullanılmıştır. Duygusal düzenlemede zorluk çeken veya kendine zarar veren davranışlar (yeme bozuklukları ve madde kullanım bozuklukları gibi) sergileyen kişilere yardımcı olabilir. Bu tür terapi bazen travma sonrası stres bozukluğunu (TSSB) tedavi etmek için de kullanılabilir.
Kabul ve Kararlılık terapisi (ACT): Bireylerin psikolojik esneklik geliştirirken kişisel değerleriyle tutarlı biçimde yaşamalarına yardımcı olmak için farkındalık becerilerini nasıl kullanacaklarını öğretir.
Terapistler bir kişinin ihtiyaçlarını ele alırken farklı yaklaşımların tekniklerinden de faydalanabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar:
https://www.psychologytoday.com/us
https://positivepsychology.com/
https://contextualscience.org/act
Devamıİlişki Danışmanlığı (Terapisi) Nedir
İlişki Danışmanlığı
İlişki Danışmanlığı eşlerin birbirleri hakkında daha fazla bilgi edinmelerine ve sağlıklı problem çözme becerileri kazanmalarına yardımcı olmaktadır. Danışman, ilk birkaç görüşme sırasında her iki partnerle birlikte veya bireysel olarak görüşebilir. Daha sonra geri bildirim verebilirler. Çift, terapistin rehberliğinde terapötik hedefler belirleyebilir ve beklentiler için bir terapi planı geliştirebilir. Çift terapisinde, olumlu sonuçlar genellikle çiftin motivasyonuna ve sürece olan bağlılığına göre değişiklik gösterir.
Seanslar ilerledikçe, her bir eş daha iyi bir dinleyici ve iletişimci olabilir. Ayrıca çiftler genellikle birbirlerini farklı biçimlerde desteklemeyi öğrenirler. Terapi seanslarında çiftler arasında çatışma yaşanması olağan bir durumdur. Etik bir ilişki danışmanı tarafsız kalacak ve taraf tutmaktan kaçınacaktır. İlişki danışmanları bazen, tedavinin standart bir parçası olarak her bir eşe ek bireysel seanslar sunabilir. İlişki danışmanlığı genellikle haftada bir yapılır. Program, çiftin hedeflerine ve her bir partnerin bireysel veya çift terapi seanslarına katılıp katılmadığına bağlı olarak değişebilir. Evlilik danışmanlığı genellikle kısa sürelidir ancak bir ilişkiyi iyileştirmek daha fazla zaman alabilir.
İlişki Danışmanlığı Kimler İçindir
Birlikte bir geçmişi olan herhangi bir çift, ilişki danışmanlığından yararlanabilir. Çiftler, ilişki sorunlarını çözmek, ilişkilerinin dinamikleri hakkında fikir edinmek, duygusal bağlarını güçlendirmek veya ilişkilerini dostane bir şekilde sona erdirmek için danışmanlık arayabilirler. Evlenmek üzere nişanlı olan bireyler de evlilik öncesi danışmanlık hizmeti alabilir.
İlişki Danışmanlığı Ne Zaman Önerilir
Çiftlerin birçoğu genellikle ilişkilerinin bir noktasında gerginlik veya çatışma yaşadığından, birçok kişi ne zaman çift danışmanlığı aramaları gerektiğinden emin değildir. Gerçek şu ki, çiftler aşağıdakiler de dahil olmak üzere birçok farklı nedenden dolayı ilişki danışmanlığı arayabilirler:
Güç mücadeleleri
İletişim sorunları ve çatışma
Stres, Öfke Sorunları
Madde bağımlılığı
Cinsel tatminsizlik
Mali sorunlar
Aldatma
Önemli yaşam değişikleri
Çocuk yetiştirmedeki farklı tutumları
Birçok ilişkide, sorunlar ortalama altı yıl boyunca devam edene kadar çift terapisi düşünülmez. Bu gecikme, sorunların üstesinden gelmeyi daha da zorlaştırabilir.
Sağlıklı bir ilişki içinde olan bir çift, samimiyeti artırmak veya birbirleriyle duygusal olarak bağlantı kurmanın yeni yollarını bulmak için danışmanlık isteyebilir.
Ayrılmaya karar vermiş olan çiftler, ilişkilerini saygılı bir şekilde sonlandırmak için çift danışmanlığına başvurabilirler.
Nişanlı olan kişiler de evlilik öncesi danışmanlık almayı tercih edebilirler. Bu, çiftlerin evliliklerinde zorluğa veya memnuniyetsizliğe neden olabilecek çatışma veya endişe alanlarını keşfetmelerine yardımcı olabilir.
Terapi, çiftlerin fikir farklılıklarını, kişisel değerleri ve beklentilerini tartışmasına olanak tanır. Evlilik öncesi danışmanlık, bir çiftin başlangıçta tartışmak istediği meselelerden daha fazlasını ortaya çıkarabilir. Bu, çiftlerin evlenmeden önce gerçekten uyumlu olup olmadıklarını değerlendirmelerine izin verdiği için faydalı olabilir.
Çift terapisine katılmanın faydasının olmadığı durumlar da vardır. Örneğin, aile içi şiddet ve istismar vakalarında çift terapisi yeterli olmayabilir. İstismarcı bir partnerle ilişkiyi sürdürmek kişinin güvenliğini veya hayatını tehlikeye sokabilir.
İlişki Danışmanlığı Ne Kadar Etkili
Çalışmalar, çift terapisinin ilişkiler üzerinde belirgin bir olumlu etkisi olabileceğini göstermektedir. Çift terapisi, çoğunlukla her iki partnerin de ilişkilerini geliştirmeye ve terapi planına bağlı kalmaya kararlı olduğunda etkilidir.
Eşlerden biri seanslara katılmayı reddederse veya ilişki şiddet veya istismara yol açarsa, yaklaşım çok daha az etkili olur. Çift terapisinin etkinliği, diğer partnerin değişmesini beklediklerinde de azalır. İlişkinin her bir üyesi kendi bakış açılarını ve alışkanlıklarını yansıtmaya ne kadar açık olursa, çift terapisinin o kadar etkili olması muhtemeldir.
Online İlişki Danışmanlığı Hakkında Merak Edilenler
Online İlişki Danışmanlığı birçok terapi ile benzer süreçte ilerler. Bireylerin yaşadıkları sorunlara dair deneyimlerini anlamlandırmalarına ve farklı bakış açıları kazanmalarına yardımcı olur.
Neden İlişki Danışmanlığına İhtiyaç Duyulur
En yaygın sebeplerinden bazıları; İletişim sorunları, çatışma, aldatma, uyum problemleri, yas, yaşam zorlukları ve depresyondur.
Partnerim Seansa Katılmak İstemiyor Yine de İlişki Danışmanlığı İsteyebilir miyim
Evet, bu aslında çok yaygın. Partneriniz seansa katılamasa bile uzman bir psikolog ile ilişki sorunları hakkında konuşmak size yardımcı olabilir.
İlişki Danışmanlığına Dair Yaklaşımlar
Imago ilişki terapisi: İlişkide yaşanan olumsuz algıların veya davranışların nedenlerini araştırarak çiftler arasındaki iletişimi yeniden kurmayı amaçlar.
Duygu odaklı terapi: Çiftler arasında olumlu etkileşimler yaratmaya ve çiftlerin duygusal bağlarını güçlendirmeye odaklanır.
İç Aile Sistemleri terapisi: Eşlerin birbirlerini ve ilişkilerinde var olan kalıpları daha iyi anlamalarına yardımcı olur.
Gottman Metodu: Yakınlığı, sevgiyi ve saygıyı artırır. Her bir partnerin bir birey olarak ve çiftin bir çift olarak büyümesine ve gelişmesine odaklanır.
Nasıl Daha Fazla Bilgi Edinebilirim veya Görüşme İçin Randevu Alabilirim
Online İlişki danışmanlığı hakkında daha fazla bilgi edinmek için randevu alabilirsiniz.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı