
Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu
Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu
Merlin bugün de hava kararacağı ve odasında yalnız kalacağı için çok tedirgindi. Akşam yemeğinde neredeyse hiç konuşmadı. Okulda öğrendiklerini her zaman uzay-kukla oyunlarıyla anlatan Merlin, bugün tek kelime etmemişti. Tabağındaki yiyecekleri renklerine göre ayırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Uykusunu iyi alamadığı için cildi oldukça solgun görünüyordu. Eleanor üç gündür devam eden bu durum karşısında kendisini çaresiz hissediyordu.
Uyku vakti gelince Merlin, anne ve babasının yatağında uyumak istiyordu. Fakat bu konuda herkes birbiriyle inatlaşıyordu. Uzlaşmaya varamadıkları için, akşamları huzursuz geçiyor ve günün sonunda Merlin yine kendi odasında kalıyordu. Bu akşam her şey farklı olmalıydı. Merlin’in anne ve babası bu konuyu sakince bir çözüme ulaştırabilmek için, Merlin’in odasına gittiler.
Üçü de yatağa yatıp isteklerini ve bunu neden istediklerini sırayla anlatmaya başladılar. Sıra Merlin’e gelince, Merlin bir an durup karanlık odanın köşesindeki gölgeyi işaret etti. Orada bir şey vardı ve sadece karanlıkta ortaya çıkıyordu. Hatta diğer odaların önünden geçerken şekil değiştirerek onu takip ediyordu. Babası Odin ışığı açıp orada ne olduğuna bakacağını söyledi.
Işığı açtığı an oradaki karartının odada bulunan ahşap bir süs eşyasına ait olduğunu fark etti. Gündüz gördüğümüz nesneler, geceleri hayal gücümüz ile yeniden şekillenebiliyordu. Bunu bir oyuna çevirerek karanlıktaki eşyaları tahmin etme oyunu oynadılar. Merlin biraz sakinleşmiş gibi görünüyordu ama bu oyun korkularını yenebilmesi için yeterli değildi. Hem zamana ihtiyacı vardı hem de daha çok ışığa.
Annesi Eleanor Merlin’in karanlıktan korktuğunu öğrendiğinde aklına kendi çocukluğu geldi. Aynı korkuları o da yaşamıştı. Geceleri tuvalete gitmek için uykusundan uyanır fakat asla karanlık odaların önünden geçemezdi. Orada ona zarar verebilecek bir şeylerin olduğunu düşünürdü. Bu konuyu eşi Odin ile konuşurken korkusunu nasıl yendiğini hatırladı.
“Venüs gezegeni!”
Merlin uzay hakkında bir şeyler öğrenmekten çok mutlu olurdu. Babası Odin vakit buldukça Merlin ile uzay belgeselleri izlerdi. Gezegenler ve onların değişik isimleri hakkında komik tahminlerde bulunurlardı.
Fırsat buldukça Akyaka Orman Kampına kamp yapmaya gider ve şehir ışıklarının parlamasını engellediği yıldızları izlerlerdi. Ormanlık alanda tüm parıltısıyla göz kamaştırırdı gökyüzü. Eleanor’un en heyecan verici bulduğu şey ise çıplak gözle görebildiğimiz bu yıldızların, daha milyonlarca yıl parlamaya devam edecek olmasıydı.
Venüs ve Jüpiter gökyüzünde görebildiğimiz en parlak gezegenlerdi. Parlaklıkları yüzünden herkes onları yıldızlarla karıştırırdı. Merlin için gökyüzünün parıltısı Jüpiter, annesi için ise Venüs’tü. Eleanor’un Merlin’e anlattığı bir hikâyeye göre bu iki gezegen peri tozlarıyla kaplandığı için ışıkla beraber mutluluk saçıyordu ve tüm korkular uzaklaşıyordu.
Ertesi gün Odin eve geceleri parlayan bir sürü fosforlu yıldız ve aydan oluşan bir set ve yıldızların hikayelerini anlatan bir kitapla geldi. Merlin ile Merlin’in odasının duvarlarından başlayan ve tuvalet kapısına kadar uzanan bir yıldız yolu yaptılar. Koridor boyunca yıldızlarla donatılmış duvarların ortasında iki gezegen vardı. Jüpiter ve Venüs. Karanlıkta hem yol gösteriyorlardı hem de korkuları uzak tutuyorlardı. Akşamları uyku vakti gelince evdeki tüm ışıkları kapatıp yıldız parıltıları içerisinde birbirlerine hikayeler anlatmaya başladılar. Zamanla karanlık korkusunun yerini mutlu anılar, uzay maceraları ve gelişmiş bir özgüven aldı.
Gelişim dönem basamaklarında bebekliğimizden itibaren çeşitli korkular yaşarız. Bu bizim genetik mirasımızdır. Önemli olan bu süreçleri sağlıklı bir şekilde aşabilmektir. Çocuklar bir dönem karanlıktan korkarken başka bir dönem görünüşünden dolayı kötü olduğunu düşündükleri bir insandan korkabilirler. Korkuları, onların zengin hayal gücü ile harmanlandığı için neyin tetiklediğini bulmak zor olabilir. Bu süreçte çocuklara anlayış dolu bir yaklaşımla güven vermek, korkularını yenebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bazen ihtiyaçları olan tek şey onlara inanmamız ve onların gözünden dünyayı görebilmemizdir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı

Çocuklar için Ölüm ve Kaybı Anlama
Çocuklar için Ölüm Kavramı
Çocuğun ölümün anlamını kavraması; yaşına, gelişim düzeyine ve kişilik özelliklerine göre farklılaşmaktadır.
Çocuğa ölüm ile ilgili açıklama yapılacağı zaman; çocuğun ihtiyaç duyduğu kadar bilgiyi gelişim düzeyine uygun kelimelerle açık, anlaşılır, ve basit bir şekilde aktarmak önemlidir.
Ölümü; uyku, hastalık, uzağa gitmek, yaşlılık gibi kavramlarla özdeşleştirerek açıklamak doğru değildir.
Yetişkinin çocuğa yaklaşım biçimi çok önemlidir. Yetişkin; çocuğu yargılamadan dinlemeye açık ve çocuğun duygusunu ifade etmesine yardımcı olan bir yakınlık göstermelidir.
Çocuğa kayıptan önceki yaşantısının değişmeden devam edeceği ve güvende olacağı duygusu hissettirildiğinde çocuk yas süreci ile sağlıklı bir şekilde başa çıkabilecektir.
Yas Tepkileri;
- Uyku
- Yeme sorunları
- Kızgınlık, Öfke
- Suçluluk
- Endişe
Üzüntü ve yas süreci kaybedilen kişi ile olan ilişkinin derinliğine, kaybın yaşandığı ortama göre değişmektedir.
Yas Süreci;
- Şok (Bu gerçek değil)
- İnkar (Bu durumda bir yanlışlık var)
- Kızgınlık (Neden bir başkası değil)
- Suçluluk (Neden ona daha iyi davranmadım)
- Korku (Ya diğerlerine de bir şey olursa)
- Tükenmişlik, depresyon, konfüzyon ve pazarlık etme (“Bir mucize olsaydı”)
Çözümlenmiş Yas: Kişinin acı çekmeden kaybettiği kişiyi hatırlayabilmesidir.
Çocuklarla Ölüm Üzerine Konuşmak
Çocuklar aslında çevrelerinde ve tv programlarında ölümün ne olduğunu görürler. Kendi oyunlarına dahil de ederler. Ölüm doğal yaşamın bir gerçeği ve çocuklar biraz da olsa bunun farkındadırlar.
Çocuklar çok iyi gözlemcidirler. Yetişkinlerin doğru söyleyip söylemediklerini ve duygularını rahatlıkla anlayabilirler. Bu yüzden çocuklarla konuşurken cümlelerde şüphe duygusu bulunmamalıdır. Çocuk şüpheye düşer ve yetişkinin söylediklerine güvenmezse ölümü korku ve endişe verici bir durum olarak görebilir. Aynı şekilde çocuğa ihtiyacı olandan daha fazla bilgi verilir ve kavram kullanılırsa çocuğun aklı karışabilir.
Worden’a göre:
- Çocuk kendini hazır hissettiği zaman onunla iletişim kurulmalı
- Çocuğun iletişim kurma denemeleri engellenmemeli
- Dürüst açıklamalar yapılmalı
- Çocuğun söyledikleri dinlenmeli ve yansıttığı, aktardığı duyguları kabul edilmeli
- Küçük oldukları söylenerek konu ertelenmemeli
- Basit ve net cümleler kurularak soruları cevaplanmalı
Çocuk için önemli olan kayıp öncesi yaşamının devam edeceğini bilmesidir. Aşırı korumacı tepkiler doğal akışı olumsuz etkileyebilir. Yakın çevre ile ilişkiler, öncesinde olduğu gibi devam ederse çocuk kendini güvende hissedebilir.
Kayıp yaşayan ailelerin uyum süreci yaklaşık 18-24 ay arası değişebilmektedir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Çocuklar için Ölüm ve Kaybı Anlama”
Devamı