Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Bağlanma Stili ve Ayrılıkla Başa Çıkma

Yazar: Tuğçe Turanlar25 Ağustos 2025 Çift Terapisi, İlişkiler, Kişisel Gelişim, Online Terapi0 Yorum

Farklı bağlanma stillerinin ayrılık sonrası duygusal tepkilere etkisi

Romantik ilişkiler, hayatımızın en güçlü duygusal deneyimlerinden biridir. Ancak her ilişki sonsuza kadar sürmez. Ayrılıklar, en güvenli görünen ilişkilerde bile yaşanabilen ve duygusal olarak yıpratıcı olabilen süreçlerdir. Ayrılık sonrası verilen tepkiler kişiden kişiye farklılık gösterir: Kimileri kısa sürede toparlanırken, kimileri aylarca eski partnerini unutamaz. Bazıları ise ayrılığı görmezden gelerek duygularını bastırmaya çalışır. Bu farklılıkların kökeninde yalnızca kişilik özellikleri değil, bağlanma stilleri de önemli bir rol oynar.

Bağlanma teorisi, çocuklukta bakım verenlerle kurulan duygusal bağların yetişkinlikteki ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini açıklar. Bu bağlanma biçimleri yalnızca yakınlık kurma ve güven geliştirme yollarımızı değil, kayıp ve ayrılıkla başa çıkma biçimlerimizi de etkiler.


Güvenli Bağlanma: Sağlıklı Yas ve Yeniden Başlama

Güvenli bağlanan kişiler, ilişkilerde yakınlıktan korkmaz. Duygularını açıkça ifade eder, partnerlerinin ihtiyaçlarını önemser ve ilişkilerinde denge kurabilirler. Ayrılık söz konusu olduğunda da bu özellikler onların süreci daha sağlıklı ve dengeli bir şekilde deneyimlemelerine yardımcı olur.

Duygusal Tepkiler

Ayrılık güvenli bağlanan kişiler için de üzücü bir deneyimdir. Ancak yoğun duygularını bastırmak yerine kabul etmeyi tercih ederler. Ayrılığı hayatın doğal bir parçası olarak görür, kaybı inkâr etmek yerine duygularıyla yüzleşirler.

Davranışsal Tepkiler

Bu kişiler genellikle sosyal destek arar. Arkadaşlarıyla, aileleriyle konuşur ve hislerini paylaşırlar. Kimi zaman yazı yazar, kimi zaman da yeni hobiler edinerek kendilerini iyileştirici faaliyetlere yönelirler. Böylece yaşadıkları kaybı daha yapıcı yollarla işlemeye çalışırlar.

Uzun Vadede

Toparlanma süreçleri görece daha hızlıdır. Güvenli bağlanan bireyler, ayrılık sonrası yeniden sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı en yüksek olan gruptur. Onlar için ayrılık, kimliklerini tehdit eden bir kriz değil; zorlayıcı ama aşılabilir bir yaşam deneyimidir.


Kaygılı Bağlanma: Yoğun Acı ve Takıntılı Düşünceler

Kaygılı bağlanan bireyler, ilişkilerde reddedilme korkusu yaşar. Partnerin sevgisini kaybetmemek için yoğun çaba gösterirler. Bu nedenle ayrılık, onlar için en büyük korkunun gerçekleşmesidir.

Duygusal Tepkiler

Ayrılık sonrası derin bir boşluk, yoğun üzüntü ve çaresizlik hissederler. Kendilerini değersiz görmeye başlayabilir, “Ben yeterince iyi olsaydım gitmezdi” gibi suçlayıcı düşüncelere kapılabilirler.

Davranışsal Tepkiler

Eski partnerle teması sürdürme eğilimi yüksektir. Tekrar tekrar aramak, mesaj atmak ya da sosyal medyada takip etmek sık görülen davranışlardır. Çoğu zaman partneri geri kazanma girişimleri ön plandadır.

Fiziksel Tepkiler

Kaygılı bağlanan kişilerde uykusuzluk, iştahsızlık ve halsizlik gibi bedensel belirtiler daha yoğun şekilde ortaya çıkar.

Uzun Vadede

Kaygılı bağlanan bireyler ayrılıkla başa çıkmakta en çok zorlanan gruptur. Ayrılıktan sonra uzun süre takıntılı düşünceler içinde kalabilir, hayatın diğer alanlarına odaklanmakta güçlük yaşayabilirler.


Kaçıngan Bağlanma: Bastırılmış Acı ve Yüzeyde Soğukkanlılık

Kaçıngan bağlanan bireyler, ilişkilerde yakınlıktan kaçınma eğilimindedir. Duygusal bağın fazlasıyla yoğun olması onları rahatsız eder. Ayrılık sonrası yaşadıkları acıyı ise çoğunlukla inkâr eder veya küçümserler.

Duygusal Tepkiler

Yüzeyde soğukkanlı görünürler. “Benim için sorun değil” ya da “Zaten ciddi değildi” gibi ifadeler kullanabilirler. Ancak bu, çoğu zaman içsel bir savunma mekanizmasının yansımasıdır.

Davranışsal Tepkiler

Ayrılıktan sonra işlerine, hobilerine ya da yeni ilişkilere yönelerek acıyı bastırmaya çalışırlar. Eski partnerle teması minimumda tutmaya özen gösterirler.

Uzun Vadede

Bastırılmış duygular zamanla farklı şekillerde geri dönebilir. Yoğun yalnızlık hissi, öfke patlamaları veya yeni ilişkilerde bağlanma zorlukları bu bastırmanın sonucunda ortaya çıkabilir.

Kaçıngan bağlanan kişiler, ayrılığın acısını genellikle “gecikmeli” yaşar. İlk etapta soğukkanlı görünseler de uzun vadede bu bastırılmış acı farklı biçimlerde kendini gösterir.


Korkulu-Kaçıngan Bağlanma: Çelişkili ve Dalgalı Tepkiler

Korkulu-kaçıngan bağlanma, hem yakınlık arzusu hem de reddedilme korkusunun bir arada bulunduğu karmaşık bir stildir. Bu nedenle ayrılık, bu kişiler için son derece zorlayıcıdır. Hem partneri özlerler hem de yeniden yakınlaşmaktan korkarlar.

Duygusal Tepkiler

Duygular yoğun dalgalanmalar gösterir. Bir gün yoğun özlem hissederken, ertesi gün öfke ya da reddetme eğilimi ortaya çıkabilir. Bu iniş çıkışlar, duygusal istikrarı zorlaştırır.

Davranışsal Tepkiler

Eski partnerle zaman zaman temasa geçebilir, ardından kendilerini geri çekebilirler. Bu gidip gelmeler, ayrılık sonrası iyileşme sürecini uzatır ve karmaşık hale getirir.

Uzun Vadede

Duygusal çelişkiler, hem bireysel toparlanmayı hem de yeni ilişkiler kurmayı zorlaştırır. Partner kaybı, hem “kaybetme” hem de “yakınlık kurma” korkusunu tetikleyen ikili bir çatışmaya dönüşür.


Ayrılıkla Başa Çıkma Sürecinde Ortak Noktalar

Bağlanma stilleri ayrılık karşısında farklı tepkiler gösterse de, bazı ortak deneyimler neredeyse herkes için geçerlidir.

Duygusal Yas

Ayrılık, bir kayıp deneyimidir ve yas sürecine benzer şekilde işler. Üzüntü, öfke, inkâr ve kabullenme gibi evreler, farklı yoğunluklarda da olsa çoğu birey tarafından yaşanır.

Benlik Algısı

Ayrılık, kişinin kendi değerini sorgulamasına neden olabilir. Özellikle kaygılı bağlanan bireylerde “Ben sevilmeye değer miyim?” sorusu sıkça gündeme gelir. Ancak diğer bağlanma stillerinde de benlik algısında geçici sarsılmalar görülebilir.

Yeni Başlangıçlar

Zamanla çoğu insan ayrılığı kabullenir ve hayatında yeni bir sayfa açar. Yeni ilişkiler kurmak ya da kişisel gelişime odaklanmak bu sürecin parçası olabilir. Ancak bu toparlanma süresinin uzunluğu, bağlanma stiline göre değişir.


Bağlanma Stilini Bilmenin Önemi

Kendi bağlanma stilimizi fark etmek, ayrılık sürecinde yaşadığımız tepkileri anlamlandırmamıza yardımcı olur.

Kaygılı bağlanan biri için yoğun özlem ve çaresizlik doğal bir tepkidir.

Kaçıngan bağlanan biri için duyguları bastırma eğilimi, bir savunma biçimidir.

Güvenli bağlanan biri içinse ayrılık, duygusal acı verse de daha hızlı aşılabilir bir süreçtir.

Bu farkındalık, sürecin kişisel bir başarısızlık değil, bağlanma dinamiklerinin bir sonucu olduğunu görmemizi sağlar.


Ayrılık Sürecinde İyileşmeye Yardımcı Stratejiler

Bağlanma stilimiz her ne olursa olsun, bazı yöntemler ayrılık sürecinde iyileşmeyi kolaylaştırabilir:

Sosyal Destek Aramak: Arkadaşlar ve aileyle duyguları paylaşmak, yalnızlık hissini azaltır.

Duyguları İfade Etmek: Günlük tutmak, sanatla uğraşmak ya da terapiye başvurmak, duyguların işlenmesine yardımcı olur.

Sağlıklı Rutinler: Spor yapmak, düzenli uyumak, sağlıklı beslenmek beden ve zihnin toparlanmasını destekler.

Yeni Hedefler Belirlemek: Ayrılığı kişisel gelişim için bir fırsata çevirmek, süreci anlamlı kılar.


Sonuç

Ayrılıklar evrensel olarak acı vericidir, ancak bu acının nasıl deneyimlendiği bağlanma stilimizle yakından ilişkilidir. Güvenli bağlananlar süreci daha sağlıklı atlatırken, kaygılı bağlananlar yoğun acı yaşar, kaçıngan bağlananlar duygularını bastırır, korkulu-kaçıngan bağlananlar ise çelişkiler içinde bocalar.

Kendi bağlanma stilimizi tanımak, ayrılık sürecindeki tepkilerimizi anlamamıza ve kendimize karşı daha şefkatli olmamıza yardımcı olur. Çünkü ayrılıkta yaşanan duygular yalnızca kişisel değil, bağlanma örüntülerimizin doğal bir yansımasıdır.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynakça

Bowlby, J. (2012). Bağlanma. (Çev. Tamer Tosun). İstanbul: Pinhan Yayıncılık.

Davis, D., Shaver, P. R., & Vernon, M. L. (2003). Physical, Emotional, and Behavioral Reactions to Breaking Up: The Roles of Gender, Age, Emotional Involvement, and Attachment Style. Personality and Social Psychology Bulletin, 29(7), 871-884. https://doi.org/10.1177/0146167203029007006 (Original work published 2003)

Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment process. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.

Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change. New York: Guilford Press.

Devamı
featured_image

Mikro Aldatma ve İlişkiler

Yazar: Tuğçe Turanlar19 Ağustos 2025 İlişkiler0 Yorum

Romantik ilişkiler, sevgi, bağlılık ve güven üzerine inşa edilen en önemli sosyal bağlardan biridir. Ancak bu bağlar, farklı bireysel ve çevresel etkenler nedeniyle zaman zaman zedelenebilir. İlişkilerde en çok tartışılan sorunlardan biri ise aldatmadır. Aldatma, yalnızca fiziksel ya da cinsel bir ihanet anlamına gelmez; duygusal veya sanal boyutlarda da ortaya çıkabilir. Üstelik günümüzde dijitalleşmenin hız kazanması, sosyal medyanın yaygınlaşması ve iletişim kanallarının çeşitlenmesi, aldatmanın kapsamını daha karmaşık hale getirmiştir.

Bu çerçevede son yıllarda gündeme gelen “mikro aldatma” kavramı, ilişkilerdeki küçük ama görünmez sadakat ihlallerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Mikro aldatma, her zaman tam bir ihanet olarak görülmese de güven zedelenmesine yol açabilecek ve uzun vadede ilişkiye zarar verebilecek davranışları kapsar.


Aldatma Kavramı: Güven İhlalinin Temel Boyutu

Aldatma, en genel tanımıyla bir partnerin güvenini istismar ederek başka bir kişiyle duygusal ve/veya cinsel bağ kurmasıdır. Bu tanım kültürden kültüre farklılık gösterebilir; kimi toplumlarda daha katı, kimilerinde daha esnek algılanabilir. Ancak ortak nokta, aldatmanın güven ihlali içermesi ve ilişkideki sadakati zedelemesidir.

Araştırmalar, aldatmanın niyet boyutuna dikkat çeker. Bazen tesadüfi olarak gelişen, zarar verme amacı taşımayan aldatmalar olabilir; bazen de kasıtlı olarak partneri incitmeyi hedefleyen ihanetler söz konusu olur. Örneğin sosyal ortamda flörtöz bir sohbet, kasıtlı olmayabilir; fakat gizli yürütülen uzun süreli ilişkiler bilinçli bir aldatmadır.

Aldatmanın bir diğer boyutu ise algıdır. Bazı bireyler için sosyal medyada başkalarına ilgi göstermek aldatma olarak değerlendirilirken, bazıları için bu yalnızca sosyal bir etkileşimdir. Bu nedenle aldatmanın sınırlarını, çiftlerin karşılıklı beklentileri belirler.


Neden Aldatırız?

Aldatma nedenleri çeşitlidir ve bireysel özelliklerden ilişki dinamiklerine kadar uzanır. Literatürde öne çıkan başlıca nedenler şunlardır:

İlişki memnuniyetsizliği: Partnerlerin duygusal veya cinsel tatmin yaşamaması, ilgisizlik ya da sıkıcılık ilişkide boşluklar yaratır. Bu boşluklar, dışarıya yönelmeye zemin hazırlayabilir.

Bağlanma sorunları: Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler daha fazla kıskançlık ve şüphe yaşarken, kaçınmacı bağlananlar yakınlıktan uzak durarak sadakatsizliğe eğilim gösterebilir.

Duygusal ve cinsel tatminsizlik: Partnerinden ilgi, takdir veya arzu göremeyen birey, bu ihtiyacını başkasında arayabilir.

Bireysel faktörler: Düşük empati, risk alma eğilimi, sorumluluk duygusunun zayıflığı gibi kişilik özellikleri aldatmayı kolaylaştırabilir.

Sosyal ve kültürel faktörler: Toplumsal cinsiyet rolleri, arkadaş çevresi, iş ortamı ya da medya, sadakatsizliğe dair tutumları etkileyebilir.

Esther Perel gibi bazı terapistler, aldatmayı yalnızca “eksiklik” modeliyle açıklamanın yanlış olduğunu savunur. Perel’e göre aldatma, sadece ilişkideki sorunlardan değil, aynı zamanda kişinin kendini canlı hissetme ve farklı bir kimlik deneyimleme arzusundan da doğabilir.


Aldatma Türleri

Aldatma farklı biçimlerde sınıflandırılabilir:

Fiziksel/Cinsel Aldatma: Partner dışındaki biriyle cinsel temas kurmak.

Duygusal Aldatma: Partnerden gizli olarak başkasıyla duygusal bağ geliştirmek.

Sanal Aldatma: İnternet ve sosyal medya üzerinden yürütülen flörtöz veya cinsel içerikli etkileşimler.

Karma Aldatma: Hem duygusal hem cinsel unsurları barındıran sadakatsizlik biçimleri.

Bu kategorilerin ötesinde kalan ve daha küçük ölçekli ihlaller için ise mikro aldatma kavramı devreye girer.


Mikro Aldatma: Modern İlişkilerin Gri Alanı

Mikro aldatma, psikolog Melanie Schilling tarafından gündeme getirilmiş bir kavramdır. Küçük, görünürde zararsız ama potansiyel olarak güveni zedeleyen davranışları ifade eder. Örneğin:

Eski sevgiliyle gizlice iletişim kurmak,

Sosyal medyada başkalarıyla flörtöz etkileşimlerde bulunmak,

Partnerden gizlenen sohbetler yürütmek,

Hoşlanılan kişiye özel isimler takmak.

Bu davranışlar, çoğu zaman “tam bir aldatma” olarak görülmez. Ancak ilişkide şüphe, kıskançlık ve güvensizlik duygularını tetikleyebilir. Örneğin partnerin telefonunda eski sevgilinin sahte bir isimle kayıtlı olması, mikro aldatmaya tipik bir örnektir.

Mikro aldatmanın en önemli özelliği, fiziksel bir cinsel ilişkinin olmamasıdır. Ancak duygusal yatırım, gizlilik ve ilgi odağının değişmesi, ilişkiye zarar verebilir. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerin hassas sınırlarını zorlayan bir olgu olarak öne çıkar.


Mikro Aldatmanın Belirtileri

Uzmanlara göre mikro aldatmayı anlamak için şu işaretlere dikkat edilebilir:

  • Partnerin sosyal medya davranışlarında gizlilik eğilimi,

  • Sürekli “eski sevgili” veya belirli bir kişiyle iletişim halinde olmak,

  • İlişkide duygusal uzaklaşma,

  • Partnerin sizden bahsetmemesi veya ilişkiyi gizli tutması,

  • Bu tür konular gündeme geldiğinde küçümseyici veya savunmacı tepkiler vermesi.

Glass (2003), bir davranışın mikro aldatma olup olmadığını anlamak için üç kritik soru önerir: “Davranış gizlilik içeriyor mu? Duygusal yakınlık var mı? Cinsel çekim söz konusu mu?” Eğer bu sorulardan en az biri “evet” ise mikro aldatma ihtimali vardır.


Fiziksel ve Sanal Mikro Aldatma

Mikro aldatma iki biçimde gerçekleşebilir:

Fiziksel Mikro Aldatma: Günlük yaşamda, internet bağlantısı olmadan gerçekleşir. Örneğin iş yerinde hoşlanılan biriyle sürekli yakın temas kurmak ya da yüz yüze flörtöz sohbetler yürütmek.

Sanal Mikro Aldatma: İnternet ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleşir. Instagram beğenileri, anonim hesaplarla yürütülen mesajlaşmalar veya çevrim içi flört uygulamaları buna örnektir.

Sanal mikro aldatmanın cazibesi, sunduğu anonimlik ve gizliliktir. Bu durum, fiziksel mikro aldatmaya göre daha kolay erişilebilir ve daha gizli hale gelmesini sağlar.


Eleştiriler

Mikro aldatma kavramı, bazı araştırmacılar tarafından eleştirilmiştir. Örneğin Del Russo (2018), bir paylaşımı beğenmek veya eski sevgilinin sosyal medya hesabına bakmanın mutlaka aldatma sayılmayacağını, bu davranışların fazla abartıldığını savunur. Stubbs ise tüm küçük davranışların mikro aldatma etiketiyle damgalanmasının, ilişkide baskıcı bir kontrol mekanizmasına dönüşebileceğini ve bireysel özgürlükleri tehdit edebileceğini ileri sürmüştür.

Bu nedenle mikro aldatma konusunu değerlendirirken, bireysel algılar ve çiftlerin karşılıklı anlaşmaları önemlidir. Bir çift için önemsiz olan bir davranış, başka bir çift için güven krizine yol açabilir.


İlişkiler Üzerindeki Etkileri

Mikro aldatma, çoğu zaman küçük görünsede ilişkide büyük kırılmalara yol açabilir:

  • Güven kaybı: İlişkilerin temel taşı olan güven sarsılır.

  • Kıskançlık ve çatışma: Şüphe duygusu, tartışmaları tetikleyebilir.

  • Duygusal uzaklaşma: Partnerlerden biri duygusal enerjisini başkasına yönelttiğinde, ilişki bağları zayıflar.

  • Ayrılık riski: Mikro aldatma, bazı ilişkilerde zincirleme olarak büyük ihanetlere dönüşebilir ve ilişkiyi bitirebilir.

Buna karşılık, çiftler bu tür durumları açık iletişimle ele alabilirse, mikro aldatma farkındalık yaratıcı bir deneyime de dönüşebilir.


Sonuç

Mikro aldatma, modern ilişkilerde sadakat anlayışının ne kadar hassas ve tartışmalı bir konu haline geldiğini göstermektedir. Klasik aldatma türlerinden farklı olarak, mikro aldatma küçük ölçekli eylemlerden oluşur; ancak bu eylemler, ilişkinin güven temelini sarsabilir.

Sonuç olarak, mikro aldatmayı anlamanın anahtarı çiftlerin kendi sınırlarını netleştirmeleridir. İlişkinin başında hangi davranışların kabul edilebilir, hangilerinin kabul edilemez olduğunu konuşmak, belirsizlikleri azaltır. Gizlilik yerine şeffaflık, suçlama yerine empati ve açık iletişim tercih edildiğinde, ilişkiler mikro aldatmanın gölgesinde yıpranmak yerine güçlenebilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynak

Rokach, A. (2023). Love and Infidelity: Causes and Consequences. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(5), 3904.

Karpuz, A., & Çelik Özkan, G. (2024). Görünmez sınırlar: Mikro aldatma ve romantik ilişkilerdeki ince çizgiler. Turkish Academic Research Review, 9(2), 188–204. https://doi.org/10.30622/tarr.1415530

Devamı
featured_image

Uzak Mesafe İlişkisi: Bağ ve Güveni Sürdürme

Yazar: Tuğçe Turanlar3 Şubat 2025 Çift Terapisi, İlişkiler0 Yorum

 

Bu makalede, “uzak mesafe ilişkisi” doğasından kaynaklanan zorluklar, bu zorluklarla başa çıkma yolları, ilişkide yakınlığı ve güveni artırmaya yönelik öneriler ile çiftlerin uygulayabileceği pratik stratejiler yer almaktadır.

1. Uzak Mesafe İlişkilerinin Doğası ve Artışı

Modern iletişim araçlarının gelişimi, sosyal medya ve çevrimiçi platformların yaygınlaşmasıyla birlikte uzak mesafe ilişkiler (long-distance relationships) daha görünür hale gelmiştir. Farklı şehirler veya ülkelerde yaşayan çiftler; eğitim, iş, aile veya başka sebeplerle fiziksel olarak ayrı kalmak durumunda olsa da ilişkilerine devam etmeyi tercih edebilmektedir. Ancak mesafe, bu ilişki biçimini kimi zaman normal şartlara göre daha çaba gerektirir hale getirir.

Uzak mesafe ilişkisi hakkında en sık sorulan sorulardan bazıları şunlardır:

  • Uzak mesafe ilişkisi sürdürülebilir mi?
  • Güven ve bağ nasıl korunur?
  • Yakınlık hissi fiziksel mesafe olmadan da sağlanabilir mi?

Bu noktada unutulmaması gereken, her ilişki biçiminin kendine has dinamiklerinin olduğudur. Yüz yüze yürütülen bir ilişkinin sonu garanti olmadığı gibi, uzak mesafe ilişkinin de başarısız olacağına dair bir kesinlik yoktur. Karşılıklı çaba, dürüstlük ve doğru stratejilerle uzak mesafe ilişkilerini yürütmek mümkündür.


2. Uzak Mesafe İlişkilerinin Zorlukları

Uzak mesafeli ilişkilerde çiftlerin en sık karşılaştığı zorluklar arasında şunlar yer alır:

Fiziksel Yakınlık Eksikliği

Bir ilişkide sarılmak, dokunmak ve göz göze iletişim kurmak gibi fiziksel yakınlığa dayalı paylaşımlar önemli bir ihtiyaçtır. Uzak mesafede bu paylaşımın azlığı, özlem ve yalnızlık duygusunu artırabilir. Partnerinizi uzun süre görememek, sevinçlerinizi ve üzüntülerinizi yüz yüze paylaşamamak zaman zaman yetersizlik hissi yaşatabilir.

İletişim Sorunları

Farklı zaman dilimleri, yoğun iş veya okul temposu, teknolojik aksaklıklar ya da internet erişim sorunları uzak mesafe ilişkilerinde iletişimin aksamasına neden olabilir. Ayrıca her gün aynı rutinde “günaydın” veya “iyi geceler” mesajı atmak, bir noktadan sonra ilişkiyi monotonlaştırabilir.
The Gottman Institute uzmanları, iletişimin sıklığından çok kalitesine odaklanmayı önerir. Duyguların ve günlük hayatın samimi bir şekilde paylaşılması, çiftlerin birbirlerine daha derin bir düzeyde bağlanmasını sağlar.

Güven Endişesi

Özellikle birbirini henüz tam olarak tanıma fırsatı bulamayan ya da ayrılık sürecinde uzun zaman geçiren çiftlerde, “Ya partnerim beni aldatırsa?” veya “Gerçekten beni önemsiyor mu?” şeklinde sorular oluşabilir. Uzak mesafe ilişkilerde güven, temel taşıdır.
Uzak mesafe çiftlerdeki güven kaygıları çoğunlukla iletişim eksikliği ve bilgi yetersizliğinden kaynaklanır. Dolayısıyla, düzenli ve açık bir iletişim kurmak güvensizlik duygusunu azaltır.

Gelecek Kaygısı

Birçok kişi, “Bu ilişki nereye gidiyor?”, “Ne zaman aynı şehirde olacağız?” gibi soruların yanıtını bilmek ister. Belirsizlik içeren durumlar, ilişkide strese ve güvensizliğe yol açar. Uzak mesafe ilişkilerde bu kaygı daha belirgin hale gelir; çünkü fiziksel koşulların değişmesi, bir araya gelme planlarının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği gibi konularda netlik sağlamak zordur.


3. Uzak Mesafe İlişkilerinde Yakınlığı Korumak Mümkün mü?

İlişkilerde “yakınlık” duygusu sadece fiziksel temasla sınırlı değildir. Birçok insan, yanında olmalarına rağmen duygusal olarak çok uzak hissettiği partnerlerinden söz edebilir. Bu nedenle, uzak mesafede bile “ruhsal ve duygusal yakınlık” sürdürülebilir.
Araştırmalar, uzak mesafe ilişkilerinde yakınlık hissinin iki önemli faktörden etkilendiğini vurgular:

  1. Kişinin partnerine kendini açma seviyesi
  2. Partnerinin kendini açma isteğine dair algısı

Birbirinize güvenli bir alan sunuyor, duygu ve düşüncelerinizi özgürce paylaşabiliyorsanız fiziksel mesafe ne olursa olsun duygusal yakınlığı korumak mümkündür. Bu yaklaşım, partnerinizin de aynı şekilde size açılalmasına yardımcı olur. Dolayısıyla her iki taraf da ilişkide “anlaşıldığını ve değer gördüğünü” hisseder.


4. Etkili İletişim ve İlişkide Kalite

Çeşitlilik Sağlayın

Uzak mesafe ilişkisinin belki de en önemli unsuru iletişimdir. Ancak iletişim biçimini tek bir kanala (örneğin yalnızca WhatsApp mesajlarına) indirgemek, zamanla monotonluğa neden olur. Aşağıdaki öneriler etkileşimi daha canlı tutmaya yardımcı olabilir:

  • Görüntülü Arama: Göz teması kurmak, mimik ve duyguları yansıtmada önemlidir.
  • Sesli Mesaj ve Notlar: Günün beklenmedik anlarında sesli mesaj veya ufak notlar göndermek hoş sürprizler yaratabilir.
  • Fotoğraf Paylaşımı: Günlük hayattan kareler paylaşmak, partnerinizin yaşamınızdaki küçük detayları görmesine olanak tanır.

Rutinlerden Uzak Durun

“Günaydın” ve “İyi geceler” mesajları hoş olmakla birlikte bir göreve dönüştüğünde samimiyetini yitirebilir. Kendinizi zorunlu hissetmeden, gerçekten söylemek istediğinizde bu mesajları atmak ilişkiye daha doğal bir akış katar. Benzer şekilde, günlük hayatınızdaki olayları abartmadan fakat içtenlikle paylaşmak önemlidir.

Karar Süreçlerine Dahil Edin

Büyük veya küçük fark etmeksizin alacağınız bir kararı partnerinizle paylaşmak, ona fikrini sormak ve bu fikirleri ciddiye almak, uzak mesafede olsanız bile “biz” duygusunu güçlendirir. Partnerinizin hayatınızın önemli bir parçası olduğunu hissettirir ve ona değer verdiğinizi gösterir.


5. Birlikte Yapılabilecek Aktiviteler

Uzak mesafe ilişkilerde ortak etkinlikler planlamak, fiziksel mesafeye rağmen bağı güçlendiren eğlenceli bir yöntemdir. Aşağıdaki fikirler, aranızdaki kıvılcımı canlı tutabilir:

Film İzlemek: Aynı filmi veya diziyi senkronize bir şekilde izleyebilir, ara verdiğinizde ya da bittikten sonra en sevdiğiniz replikleri paylaşabilirsiniz.

Oyun Oynamak: Çevrimiçi oyun dünyası oldukça geniştir. İkinizin de keyif alacağı oyunları belirleyip birlikte oynayarak heyecanınızı paylaşabilirsiniz.

Hediyeleşmek: Ufak sürprizler, el yazısıyla yazılmış notlar veya partnerinizin sevdiği ürünleri göndermek, aranızdaki sevgi bağını kuvvetlendirir.

Mutfak Deneyimi: İnternet üzerinden birlikte yemek tarifi uygulamak veya kahve demlemek gibi küçük ritüeller bile ortak anılar yaratır.


6. Uzak Mesafe İlişkilerini Sürdürmenin “Altın Kuralları”

Bir ilişkiyi sağlıklı bir şekilde sürdürmek için genel olarak geçerli pek çok kural, uzak mesafe ilişkilerde daha da kritik hale gelir:

  • Dürüst Olun: Niyetleriniz, duygularınız ve planlarınız konusunda açık davranın. Küçük bir yanlış bilgi ya da saklama, kilometrelerin yarattığı kaygıyla birleştiğinde büyük güvensizliklere yol açar.
  • Bağlantıda Kalın: Ani iletişim kopuklukları, partnerinizde endişe yaratabilir. Müsait olduğunuz dönemleri önceden paylaşmak ve düzenli iletişim zamanları belirlemek faydalıdır.
  • Beklentileri Paylaşın: İlişkiye dair beklentilerinizi net olarak ifade etmek, kafa karışıklığını önler ve ortak bir zeminde buluşmanızı sağlar.
  • Aynı Düşüncede Olduğunuzu Kontrol Edin: Başta heyecan verici olan uzak mesafe ilişkisi, ilerleyen dönemlerde taraflardan biri için zorlayıcı hale gelebilir. Eş zamanlı olarak birbirinizin duygu durumunu, isteklerini ve motivasyonunu gözden geçirin.

7. İlişki Memnuniyeti ve Güven

Bazı araştırmalar, uzak mesafe ilişkilerde çiftlerin günlük bazda daha az “ilişkisel stres” yaşayabildiğini öne sürer. Bunun bir nedeni, çiftlerin gün içindeki ufak tefek gerilimleri fiziksel olarak aynı ortamda yaşamadıkları için daha az deneyimlemeleridir. Ancak, duygusal ve mental anlamda birbirlerine nasıl destek olacaklarını iyi bilen çiftlerin uzak mesafede bile yüksek ilişki memnuniyetine ulaşabileceği belirtilir.

The Gottman Institute’tan elde edilen veriler, uzak mesafe ilişki yaşarken güven duygusunun sağlamlaşmasının partnerin gözünüzdeki değerini artırabileceğini gösterir. Her iki taraf da engellere rağmen ilişkiyi sürdürme gayreti içinde olduğunda, bağlılık ve sadakat hissi pekişir.


8. Uyum Sağlama ve Kişisel Gelişim

Uzak mesafe ilişkisi yürütürken bazen beklenmeyen zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Burada önemli olan, pes etmek yerine mücadeleci bir tutum geliştirmektir. Duygularınızı net ifade etmek, yanlış anlaşılmaları azaltır. Ayrıca:

  • Kendi Hayatınızı İhmal Etmeyin: Aile, arkadaşlar, hobiler ve kişisel gelişime zaman ayırmak, sizi hem bireysel olarak güçlendirir hem de ilişkiye pozitif enerjiyle dönmenizi sağlar.
  • Partnerinizin Yaşamına Saygı Gösterin: Onun da bağımsız bir hayatı olduğunu unutmadan ortak bir tempo belirlemek, ilişkinin sağlıklı ilerlemesine katkıda bulunur.
  • Profesyonel Destek Gerekebilir: İlişkinizdeki sorunlarla tek başına başa çıkamadığınızı düşünüyorsanız, çevrimiçi danışmanlık veya terapi seçeneklerinden yararlanabilirsiniz. Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.

Sonuç

Uzak mesafe ilişkiler, fiziksel olarak ayrı kalmanın getirdiği özlem ve belirsizlik gibi zorluklara rağmen derin ve tatmin edici bir ilişki kurmayı engellemek zorunda değildir. Dürüstlük, düzenli iletişim, ortak aktiviteler ve gelecek planları yapmak, bu süreçte hem bağınızı hem de güven duygunuzu güçlendirecektir.

Duygusal yakınlığı korumak; birbirinize kendinizi açmanız, partnerin anlatılarını ilgiyle dinlemeniz ve güvende hissetmesi için alan yaratmanızla mümkündür. Her ilişkinin kendine özgü dinamikleri olduğunu unutmayın. Kendi ilişkinizin ihtiyaçlarına uygun stratejiler belirlemek, sizin elinizdeki en güçlü araçtır.

“Mesafe, sevgiye engel değildir. Fakat biraz çaba, karşılıklı anlayış ve özveri gerektirir.”


Kaynakça 

Benson, K. (2017). Five Keys to Long-Distance Relationships. The Gottman Institute.
https://www.gottman.com/blog/five-keys-to-long-distance-relationships/

American Psychological Association (APA). (2021). Long-Distance Relationship Dynamics.
https://www.apa.org/ (İlgili makaleler, APA veri tabanında bulunabilir.)

Bu makale, yukarıdaki akademik kaynaklardan ve konuyla ilgili güncel içeriklerden derlenerek Türkçe’ye uyarlanmıştır. Uzak mesafe ilişkinizdeki özel durumlar için profesyonel danışmanlık hizmeti almak, ilişkinizin ihtiyaçlarına yönelik özel çözümler sunabilir. Unutmayın ki ilişkinizin başarısı, birlikte inşa edeceğiniz güven, anlayış ve ortak hedeflerle şekillenir.

Devamı
featured_image

DEHB’li Biriyle İlişki Yaşamak

Yazar: Tuğçe Turanlar19 Ocak 2025 ADHD, Çift Terapisi, Dürtü Kontrol Bozukluğu, İlişkiler0 Yorum
[ez-toc]

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde görülebilen nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB ilişkilerde çeşitli zorluklara yol açabilir; ancak anlayış ve destekle sağlıklı bir ilişki kurmak mümkündür. Bu makalede DEHB’nin ne olduğundan ilişki dinamiklerine kadar bilmeniz gereken her detayı bulabilirsiniz.


DEHB Nedir

DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu), dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile karakterize bir bozukluktur. Genellikle çocuklukta teşhis edilse de, yetişkinlikte de semptomlarını göstermeye devam eder. DEHB olan yetişkinlerin çoğu, zaman yönetimi, organizasyon ve odaklanma konularında zorluklar yaşar.

Ana Belirtiler

Hiperodaklanma: Belirli bir konuya ya da aktiviteye aşırı odaklanma, diğer alanları ihmal etme.

Dürtüsellik: Ani kararlar alma, sabırsızlık ya da düşünmeden harekete geçme.

Duygu Düzenleme Sorunları: Duyguları kontrol etmekte zorlanma; öfke, hayal kırıklığı ya da sabırsızlık.

Zaman Yönetimi Sorunları: Randevulara ya da görevlere yetişememe, kronik geç kalma.

Çalışma Belleği Problemleri: Bilgileri düzenleme ve hatırlama konularında yaşanan aksaklıklar.


DEHB’li Biriyle İlişkide Ortaya Çıkabilecek Zorluklar

İletişim Sorunları: Karşı tarafın sözünü kesme, konudan çabuk kopma veya dikkati toparlayamama gibi durumlar tartışmalara yol açabilir.

Planlama ve Sorumluluk: DEHB’li bireyler, ev işlerinden randevulara kadar pek çok konuda organizasyon problemi yaşayabilir. Bu durum, ilişkideki diğer kişi üzerinde ekstra yük oluşturabilir.

Stres ve Anksiyete: DEHB belirtileri, hem DEHB’li kişide hem de partnerde strese neden olabilir. Anksiyete bozukluğu veya depresyon gibi ek tanılar da tabloyu karmaşıklaştırabilir.

Duygusal Dalgalanmalar: DEHB’li kişiler duygusal olarak hızlı iniş-çıkışlar yaşayabilir. Bu durum ilişki dinamiğini zorlayabilir ve sürekli bir destek ihtiyacı ortaya çıkarabilir.


Destekleyici Stratejiler ve İpuçları

Bilgi Edinin

  • Araştırma Yapın: DEHB hakkında güvenilir kaynaklardan bilgi toplayın. Partnerinizin yaşadığı zorlukları anlamak, onunla empati kurmanızı kolaylaştıracaktır.
  • Uzmanlara Danışın: Psikiyatrist, psikolog veya aile terapisti gibi profesyonellerden yardım almak, hem bireysel hem de çift olarak yararlı olabilir.

Açık ve Net İletişim Kurun

  • Göz Teması: Konuşurken mümkün olduğunca göz teması kurmak, dikkati toplamasına yardımcı olur.
  • Kısa ve Net Cümleler: Çok uzun ve karışık cümleler yerine net ve doğrudan ifadeler kullanmak, anlaşılırlığı artırır.
  • Sabır Gösterin: Karşınızdaki kişinin bazen hızlı düşünmesi veya konudan kopması normaldir. Ona anlayışla yaklaşın.

Ortak Planlama Yapın

  • Takvim Kullanımı: Ortak bir dijital takvim ya da duvar takvimi kullanarak randevuları, görevleri ve önemli tarihleri takip edebilirsiniz.
  • Liste ve Notlar: Yazılı hatırlatıcılar veya telefon uygulamalarıyla partnerinizin dikkatini önemli konulara çekmek daha kolay olur.
  • Görev Dağılımı: Yapılacak işlerin herkesin becerisine ve zamanına uygun şekilde bölüşülmesi, adil bir düzen oluşturur.

Duygusal Destek ve Motivasyon

  • Olumlu Geri Bildirim Verin: DEHB’li bireyler eleştiriye hassas olabilir. Pozitif yönlerini sıkça vurgulamak, kendilerine güvenlerini artırır.
  • Küçük Başarıları Kutlayın: Küçük de olsa başarıları takdir etmek, motivasyonu yüksek tutar.
  • Empati Kurun: Onun yaşadığı zihinsel zorlukları anlamaya çalışın ve ihtiyaç duyduğunda dinleyici olun.

Sınırlar ve Öz Bakım

  • Kendi İhtiyaçlarınızı İhmal Etmeyin: Sürekli partnerinizi düşünmek yorucu olabilir. Kendi fiziksel ve duygusal sağlığınızı korumak için sınırlar belirleyin.
  • Ortak Çözümler Bulun: İlişkide yaşadığınız sorunları konuşarak ortak kararlar almaya özen gösterin.
  • Stres Yönetimi: Meditasyon, egzersiz veya hobi edinmek her iki taraf için de faydalı olacaktır.

Profesyonel Yardım

Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.


Sonuç

DEHB’li biriyle ilişki yaşamak, zaman zaman zorlu olsa da, karşılıklı anlayış ve doğru stratejilerle sağlıklı ve tatmin edici bir hâle getirilebilir. Bilgi sahibi olmak, profesyonel destek almak ve açık iletişim kurmak bu süreçte çok önemli adımlardır. Unutmayın ki her ilişkinin dinamikleri farklıdır; bu nedenle, sizin ve partnerinizin ihtiyaçlarına göre en iyi yöntemleri belirlemek için birlikte çaba göstermek anahtar rol oynar.

Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar


Kaynaklar / Referanslar

  1. CHADD (Children and Adults with Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder)
  2. National Institute of Mental Health (NIMH)
  3. Mayo Clinic
  4. American Psychological Association (APA)
Devamı
featured_image

İlişkilerde Kırmızı Bayraklar

Yazar: Tuğçe Turanlar9 Ocak 2025 Çift Terapisi, İlişkiler, Kişisel Gelişim0 Yorum
[ez-toc]

Romantik ilişkiler, bir yanıyla mutluluk ve bağlılık getirirken, diğer yanıyla da zaman zaman zorluklarla dolu olabilir. Her ilişkide inişler ve çıkışlar doğaldır; ancak bazı durumlar, ilişkinin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilirliği konusunda ciddi sinyaller verir. İlişkilerde “Kırmızı bayraklar” olarak adlandırılan bu işaretleri fark etmek, ilişkinizin geleceğini değerlendirmeniz için önemli bir fırsattır. Peki, bu işaretler neler? Hangi durumlarda ilişkiyi kurtarmak için çalışmalı, hangi durumlarda ise ayrılmayı düşünmelisiniz?


Kırmızı bayraklar, bir ilişkide olası problemleri gösteren uyarıcı işaretlerdir. Bu işaretler, çoğu zaman partnerin davranışları veya ilişkinin dinamikleriyle kendini belli eder. Bunlar arasında saygısızlık, güvensizlik, manipülasyon ya da duygusal, zihinsel veya fiziksel sağlığa zarar veren durumlar yer alabilir. Erken fark edilen kırmızı bayraklar, doğru adımlarla çözülebilir ya da size ilişkiyi sonlandırma kararı alma cesareti verebilir.


İlişkilerde Hangi Davranışlar “Kırmızı Bayraklar” Olarak Adlandırılır

Kontrolcü Davranışlar

Partnerinizin, hayatınızı sürekli kontrol etme eğiliminde olması, sağlıklı bir ilişki dinamiğine zarar verir.

Örnek: Kimlerle görüştüğünüzü sorgulamak, sosyal medyanızı takip etmek ya da hayatınızın küçük detaylarına kadar müdahale etmek.

Ne Yapılabilir? Kontrolcü davranışlar genellikle güvensizlikten kaynaklanır. Eğer bu durum açık iletişimle çözülemiyorsa, uzun vadede ciddi bir problem haline gelebilir.

Güven Eksikliği

Güven, bir ilişkinin temelidir. Güven eksikliği; kıskançlık, suçlamalar ve sürekli çatışmalara yol açar.

Örnek: Partnerinizin, hiçbir kanıt olmadan sizi sürekli aldatmakla suçlaması.

Ne Yapılabilir? Güven inşa edilebilirse ilişki kurtarılabilir; ancak sürekli ve temelsiz güvensizlik, ilişkiyi sürdürülemez kılar.

Duygusal veya Fiziksel Şiddet

Şiddet, bir ilişkide asla kabul edilemez. Duygusal şiddet, manipülasyon veya küçümseme şeklinde ortaya çıkabilir; fiziksel şiddet ise doğrudan sınır ihlalidir.

Ne Yapılabilir? Şiddet durumunda ilişkiyi sonlandırmak ve güvenli bir ortam yaratmak hayati öneme sahiptir.

Yalan Söyleme ve Gizlilik

Sürekli yalan söyleyen veya gerçekleri sizden saklayan bir partner, güven ve samimiyeti zedeler.

Örnek: Finansal durumunu gizlemek ya da önemli konularda sürekli yalan söylemek.

Ne Yapılabilir? Birkaç hata üzerine çalışılabilir; ancak kronik yalan, daha büyük sorunların habercisidir.

Sorunlardan Kaçınma

Tartışmaların ya da problemleri çözmenin sürekli ertelenmesi, ilişkide biriken duygusal yükü artırır.

Örnek: Tartışma sırasında konuyu kapatmak, iletişimden kaçınmak.

Ne Yapılabilir? İlişkide sağlıklı bir ilerleme için her iki tarafın da sorunları ele almaya istekli olması gerekir.


Ne Zaman Çözüm Aranabilir

Bazı durumlar, zorlu olsa da, ilişkinin kurtarılabilmesi için bir fırsat sunar. Bu sorunlar, açık iletişim ve karşılıklı çaba ile aşılabilir.

Güvensizlik veya Travmatik Geçmiş

Partnerin geçmiş deneyimleri nedeniyle güvensizlik yaşıyor olabilir. Bu tür durumlarda terapi ve sabır, ilişkiye destek olabilir.

Örnek: Geçmişteki bir aldatma nedeniyle oluşan güvensizlik.

İletişim Problemleri

Yanlış anlaşılmalar, çoğu ilişkide karşılaşılan doğal bir sorundur ve iyi bir iletişimle çözülebilir.

Örnek: Kötü niyet olmaksızın yaşanan yanlış anlamalar.

Hayatın Getirdiği Zorluklar

İş kaybı veya aile sorunları gibi dışsal faktörler, ilişkinizde geçici bir gerilime neden olabilir.

Ne Yapılabilir? Destekleyici bir tutum sergileyerek bu tür zorlukların üstesinden gelinebilir.


Ne Zaman Ayrılmayı Düşünmelisiniz

Bazı kırmızı bayraklar, ilişkiyi onarılamaz hale getirir. Bu durumlarda, ayrılık kararı almak, uzun vadede sizin için daha sağlıklı bir seçenek olabilir.

Şiddet veya Manipülasyon

Şiddet, fiziksel ya da duygusal olsun, asla tolere edilmemelidir.

Karşılıklı Çaba Eksikliği

Bir partnerin sürekli olarak ilişkiyi iyileştirmek için çaba göstermemesi, ilişkiyi sürdürülemez kılar.

Temel Uyuşmazlıklar

Gelecek planları, değerler ya da hayata bakış açılarındaki ciddi farklılıklar, çözümü imkansız hale getirebilir.


Karar Vermek İçin İpuçları

İlişkinizi Gözden Geçirin: Bu sorunlar ne kadar süredir var? Gittikçe kötüleşiyor mu?

İhtiyaçlarınızı Değerlendirin: İlişki, size huzur ve mutluluk getiriyor mu?

Destek Alın: Lisanslı bir ruh sağlığı uzmanından destek alabilirsiniz.

Kendi İyiliğinizi Önceliklendirin: Sağlığınızı tehdit eden bir ilişkide kalmaktansa, ayrılık daha doğru bir seçenek olabilir.


Sonuç

İlişkilerde kırmızı bayraklar, çoğu zaman önemli bir kararın eşiğinde olduğunuzun habercisidir. Sağlıklı bir ilişki; sevgi, saygı, güven ve açık iletişimle mümkündür. Eğer bu unsurların eksik olduğunu fark ediyorsanız, kendinizi önceliklendirmek ve doğru adımları atmak için cesaret göstermelisiniz.


Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)


Kaynakça

Gottman, J. M., & Silver, N. (1999). Evliliği Sürdürmenin 7 İlkesi.

American Psychological Association. (n.d.). Sağlıklı vs. Sağlıksız İlişkiler. apa.org

Psychology Today. (n.d.). Sağlıklı İlişki İşaretleri. psychologytoday.com

Devamı
featured_image

Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma Stilinin Olduğu İlişkiler

Yazar: Tuğçe Turanlar28 Aralık 2024 Çift Terapisi, İlişkiler0 Yorum

[ez-toc]

Bağlanma teorisi, John Bowlby tarafından geliştirilmiş ve Mary Ainsworth tarafından genişletilmiştir. Bu teori, erken dönemdeki bakıcılarla kurulan ilişkilerin yetişkinlikteki romantik dinamikleri nasıl etkilediğine dair bir çerçeve sunar. Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleri, çoğu zaman zorlayıcı ama bir o kadar da çekici bir bağ oluşturur. Bu bağlanma stilleri arasındaki dinamikleri anlamak, sıklıkla ortaya çıkan çatışmaları ve kalıpları aydınlatabilir.

Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma

Kaygılı Bağlanma

Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, duygusal yakınlığı ve sürekli güvenceyi ararlar.

Bu bireyler:

Terk edilme korkusu yaşar. Partnerlerinden sürekli onay bekler. Partnerlerinin duygularıyla ilgili güvensizlik hisseder. Yapışkan veya aşırı bağımlı davranışlar sergiler.

Bu bağlanma stili genellikle çocuklukta tutarsız bakıcı (ebeveyn) davranışlarından kaynaklanır ve reddedilme algısına karşı hassasiyet geliştirir.

Kaçıngan Bağlanma

Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, bağımsızlığı ve duygusal öz yeterliliği ön planda tutar.

Bu bireyler:

Yakınlıktan bunalmaktan korkar. Duygusal savunmasızlığı ifade etmekte zorlanır. Sınırları tehdit altında hissettiklerinde uzaklaşır. Derin duygusal davranışlardan kaçınır.

Bu stil, genellikle duygusal olarak ulaşılamaz bakıcılara (ebeveynlere) sahip olmanın bir sonucu olarak gelişir ve bireyde sadece kendine güven duyabileceği inancını pekiştirir.

Kaygılı ve Kaçıngan Partnerlerin Dinamiği

Kaygılı ve kaçıngan partnerler arasındaki ilişki sıklıkla “itme-çekme” dinamiği olarak tanımlanır. Zıt ihtiyaçlarına rağmen, bu bireyler birbirine çekilir.

İşte sebepleri:

Aşinalık: Her iki taraf, erken dönem ilişkilerindeki duygusal kalıpları bilinçsizce tekrar eder.

İnancın Pekiştirilmesi: Kaygılı bireyler, kaçıngan partnerlerinin uzaklaşmasıyla terk edilme korkularını doğrular; kaçıngan bireyler ise yakınlığın bunaltıcı olduğu inancını kaygılı partnerlerin takibiyle pekiştirir.

Başlangıçtaki Çekim: Kaygılı partnerin yakınlık arzusu, kaçıngan partnerin kendini önemli hissetme ihtiyacını tatmin ederken; kaçıngan partnerin bağımsızlığı, kaygılı partner için bir meydan okuma sunabilir.

Kaygılı-Kaçıngan İlişkilerdeki Zorluklar Çatışma Döngüleri: Kaygılı partnerler yakınlık talep ederken, kaçıngan partnerler uzaklaşır ve bu da hayal kırıklığına yol açan bir döngü yaratır.

Duygusal İhtiyaçların Karşılanamaması: Her iki taraf da öz ihtiyaçlarını karşılanmamış hisseder; kaygılı partner yakınlık, kaçıngan partner ise alan ister.

Tetikleyiciler: Kaçıngan partner, kaygılı partnerin ihtiyaçlarını aşırı bulabilir; kaygılı partner ise kaçıngan partnerin mesafeli davranışını reddedilme olarak algılayabilir.

Daha Sağlıklı Bir İlişki İnşa Etmek

Bu ilişkiler zorlayıcı olsa da çaresiz değildir. Kaygılı ve kaçıngan partnerler, farkındalık ve çaba ile daha dengeli bir dinamik oluşturabilir:

Kendi Farkındalığını Geliştirme: Kendi bağlanma stilini ve bunun davranışlarınız üzerindeki etkisini anlamak ilk adımdır.

Etkili İletişim: İhtiyaçlarınızı net ve çatışmacı olmayan bir şekilde ifade etmek karşılıklı anlayışı geliştirebilir. Örneğin, kaygılı partner “Birlikte kaliteli zaman geçirdiğimizde kendimi güvende hissediyorum” derken, kaçıngan partner “Yalnız vakit geçirmeye ihtiyacım var ama senin yanındayım” diyebilir.

Duygu Düzenleme Pratiği: Kaygılı partnerler, korkularını yatıştırmayı öğrenebilirken; kaçıngan partnerler de duygularını ifade etmeye alışabilir.

Profesyonel Yardım Almak: Partnerlerin bağlanma ile ilgili sorunlarını anlamalarına ve çözüm bulmalarına yardımcı olabilir.

Gottman Çift Terapisi, duygusal yakınlığı artırmayı ve çatışmaları sağlıklı bir şekilde yönetmeyi hedefler. Partnerlerin duygusal ihtiyaçlarını fark etmelerine ve güvenli bağ kurmalarına destek olur.

Psikodinamik Psikoterapi, geçmiş deneyimlerin mevcut ilişkilerdeki etkilerini anlamaya odaklanır ve bağlanma stillerinin kök nedenlerini ele alır.

EMDR Terapisi, özellikle travmatik geçmişin ilişkilere olan etkisini azaltmada etkili bir yöntemdir.

Şema Terapi, bireylerin bağlanma şemalarını keşfetmelerine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir.

Profesyonel destek, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarını ve daha sağlıklı iletişim kurmalarını sağlayarak ilişkiyi güçlendirebilir.

Sonuç

Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stillerinin bir arada olduğu ilişkiler zıt ihtiyaçların bir dansıdır. Ancak sabır, kararlılık ve gelişime açıklıkla bu çiftler, ilişkilerini karşılıklı anlayış ve tatmin kaynağına dönüştürebilir. Bağlanma kalıplarını fark etmek ve üzerinde çalışmak, daha derin bir bağ ve uzun ömürlü bir sevgi için yol açabilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)

 


Kaynaklar

  • Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books.
  • Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. The Guilford Press.
  • Johnson, S. (2008). Hold Me Tight: Seven Conversations for a Lifetime of Love. Little, Brown and Company.

 

Devamı
featured_image

Gottman Çift Terapisi

Yazar: Tuğçe Turanlar19 Aralık 2024 Çift Terapisi, İlişkiler0 Yorum

Gottman Çift Terapisinde Süreç Nasıl İşler

Çiftler arasındaki ilişkileri daha sağlıklı ve tatmin edici bir noktaya taşımayı hedefleyen Gottman Çift Terapisi, bilimsel temellere dayanan bir yaklaşımla çiftlere rehberlik eder. Dr. John ve Julie Gottman tarafından geliştirilen bu yöntem, yıllarca süren araştırmaların ışığında, çiftlerin ilişkilerindeki zorlukları anlamalarına ve bu zorlukları aşmalarına yardımcı olmayı amaçlar. Peki, bu terapi süreci nasıl işler? Gelin adım adım inceleyelim.


1. Başlangıç Değerlendirme Süreci

Gottman Çift Terapisi süreci, detaylı bir değerlendirme aşamasıyla başlar. Bu süreç, terapistin çiftin ilişki dinamiklerini ve karşılaştıkları zorlukları anlamasına yardımcı olur.

  • İlk Görüşme: Terapi süreci, çiftin birlikte katıldığı bir seansla başlar. Bu seansta çiftin genel ilişkisi, hedefleri ve terapiye dair beklentileri konuşulur.
  • Bireysel Görüşmeler: Her iki partnerle ayrı ayrı yapılan görüşmeler, bireysel bakış açılarını anlamak için önemlidir.
  • İlişki Anketleri: Gottman Enstitüsü tarafından geliştirilmiş bilimsel anketler, çiftin güçlü yönlerini ve geliştirilmesi gereken alanlarını detaylı bir şekilde ortaya koyar.

2. Tedavi Planının Oluşturulması

Değerlendirme süreci tamamlandıktan sonra, çiftin ihtiyaçlarına özel bir tedavi planı hazırlanır. Bu plan, çiftin hedeflerine uygun olarak şekillendirilir ve aşağıdaki konuları ele alabilir:

  • Etkili iletişim becerilerinin geliştirilmesi
  • Çatışma çözme stratejilerinin öğrenilmesi
  • Duygusal bağın güçlendirilmesi
  • Ortak değerlerin ve hedeflerin keşfedilmesi

3. Çalışma Aşaması: Uygulamalı Teknikler ve Stratejiler

Gottman Çift Terapisi, teorik bilgi yerine uygulamaya dayalı bir yaklaşımla öne çıkar. Bu aşamada çiftler, terapistin rehberliğinde ilişkilerinde kalıcı değişiklikler yapmalarına yardımcı olacak teknikleri öğrenirler:

  • “Four Horsemen” (Dört Atlı) ile Mücadele: Eleştiri, savunmacılık, küçümseme ve duvar örme gibi ilişkilere zarar veren davranışları tanıma ve değiştirme yolları.
  • Yumuşak Başlangıçlar: Tartışmalara daha yapıcı bir şekilde başlama teknikleri.
  • Duygusal Haritalar: Partnerinizin duygusal dünyasını daha iyi anlamanızı sağlayan egzersizler.
  • Sevgi ve Hayranlık Sisteminin Güçlendirilmesi: Olumlu duyguları artırmaya yönelik aktiviteler.

4. İlerleme ve Takip Süreci

Terapinin ilerleyen aşamalarında, çiftin öğrendikleri teknikleri günlük yaşamlarına nasıl entegre ettikleri değerlendirilir. Terapist, çiftin karşılaştığı yeni zorluklara yönelik destek sunar ve ilerleme kaydedilen alanları güçlendirmek için ek stratejiler önerir.


5. Sonlandırma ve Geleceğe Hazırlık

Terapinin sonunda, çiftler öğrendikleri becerileri bağımsız bir şekilde uygulayabilecek duruma gelirler. Terapist, çiftlere gelecekte karşılaşabilecekleri zorluklarla başa çıkmak için stratejiler sunar ve süreci sonlandırır.


Gottman Çift Terapisi Kimler İçin Uygundur

Gottman Çift Terapisi, ilişkisinde sorunlar yaşayan ya da ilişkilerini daha iyi bir noktaya taşımak isteyen tüm çiftler için uygundur. Aşağıdaki durumlarda bu terapi yöntemi faydalı olabilir:

  • İletişim problemleri yaşayan çiftler
  • Sürekli tartışma veya çatışma yaşayan çiftler
  • Duygusal bağını yeniden güçlendirmek isteyen çiftler
  • İlişkisinde aldatma gibi travmalar yaşamış çiftler
  • Ortak hedeflerini ve değerlerini belirlemek isteyen çiftler

Neden Gottman Çift Terapisi

Bilimsel temellere dayanan ve etkinliği araştırmalarla kanıtlanmış bu terapi yöntemi, ilişkilerinizi daha tatmin edici ve sağlıklı bir hale getirmek için güçlü bir rehber sunar. Gottman Çift Terapisi ile hem kendinizi hem de partnerinizi daha iyi anlayabilir, ilişkilerinizde kalıcı bir değişim yaratabilirsiniz.


Eğer siz de ilişkinizde daha mutlu bir noktaya ulaşmak istiyorsanız, Yule Psikoloji ile iletişime geçerek Gottman Çift Terapisi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Unutmayın, her ilişki doğru rehberlikle güçlenebilir ve gelişebilir.

📞 Telefon: 0532 053 3992
📧 E-posta: yulepsikoloji@gmail.com
🌐 Online Randevu: Yule Psikoloji

Yule Psikoloji,  online terapi seçenekleriyle bireysel ihtiyaçlarınıza uygun profesyonel destek sunmaktadır. Kendinizi daha yakından tanımak ve bu içsel yolculuğa adım atmak için hemen randevu alabilirsiniz.


 

Devamı
featured_image

Karakterolojik Şiddet: Derinlemesine Bir İnceleme

Yazar: Tuğçe Turanlar21 Kasım 2024 Çift Terapisi, İlişkiler0 Yorum

Karakterolojik şiddet, ilişkilerde partnerlerden birinin diğerine karşı sistematik olarak uyguladığı, kontrol ve baskı kurmayı amaçlayan davranışları ifade eder. Bu tür şiddet, fiziksel saldırıların yanı sıra duygusal, psikolojik ve ekonomik istismar biçimlerini de içerir. Temel amacı, mağdur üzerinde sürekli bir güç ve kontrol sağlamaktır.

Tarihsel ve Kavramsal Kökenler

Karakterolojik şiddet kavramı, psikoloji literatüründe özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. İlişkilerdeki güç dinamiklerini ve bireylerin kişilik özelliklerinin bu dinamiklere etkisini inceleyen araştırmalar, bu kavramın gelişimine katkı sağlamıştır. Özellikle narsistik ve antisosyal kişilik bozuklukları üzerine yapılan çalışmalar, karakterolojik şiddetin anlaşılmasında önemli rol oynamıştır.

Karakterolojik Şiddetin Türleri

  • Duygusal ve Psikolojik Şiddet: Aşağılama, tehdit etme, manipülasyon ve izolasyon gibi davranışları içerir.
  • Ekonomik Şiddet: Mağdurun finansal kaynaklarını kontrol etme veya kısıtlama.
  • Sosyal İzolasyon: Mağdurun arkadaşları ve ailesiyle olan ilişkilerini kısıtlayarak yalnızlaştırma.
  • Manipülasyon: Gerçekleri çarpıtarak veya duygusal oyunlar oynayarak mağdurun algısını ve davranışlarını kontrol etme.

Örnek Senaryolar

  • Duygusal Manipülasyon: Bir partner, diğerini sürekli eleştirir ve onun başarısızlıklarını gündeme getirerek özgüvenini zedeler.
  • Ekonomik Kontrol: Partner, diğerinin çalışmasını engeller veya kazandığı parayı kontrol ederek finansal bağımlılık yaratır.
  • Sosyal İzolasyon: Partner, diğerinin arkadaşlarıyla veya ailesiyle görüşmesini kısıtlar, böylece onu yalnızlaştırır.

Araştırma ve İstatistikler

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, ilişkilerin %20’sinde duygusal şiddet unsurları gözlemlenmiştir. Ayrıca, duygusal istismarın fiziksel şiddetten daha yaygın olduğu ve genellikle daha önce başladığı belirtilmektedir.

Psikolojik Etkiler

  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Sürekli korku ve güvensizlik hissi.
  • Depresyon ve Anksiyete: Sürekli üzüntü, umutsuzluk ve endişe hali.
  • Özsaygı Kaybı: Kişinin kendine olan güveninin azalması.
  • İzolasyon: Sosyal çevreden uzaklaşma ve yalnızlık hissi.

Karakterolojik Şiddetin Dinamikleri

Şiddet uygulayan kişinin motivasyonları genellikle kontrol arzusu, güvensizlik ve geçmiş travmalardan kaynaklanır. Bu kişiler, partnerlerini kontrol ederek kendi güvensizliklerini telafi etmeye çalışırlar. Ayrıca, çocuklukta yaşanan istismar veya ihmal deneyimleri de bu davranışların gelişimine katkı sağlayabilir.

Çözüm Yollarına Daha Derin Bakış

  • Hukuki Destek Yolları ve Yasal Haklar: Mağdurların koruma talep edebileceği yasal yollar ve haklar hakkında bilgi sahibi olmaları önemlidir.
  • Destek Gruplarının İşlevleri: Benzer deneyimler yaşayan bireylerle bir araya gelerek destek almak, iyileşme sürecinde faydalı olabilir.
  • Şiddet Döngüsünün Kırılması İçin Profesyonel Yaklaşımlar: Bireysel terapi, çift terapisi ve diğer profesyonel destek yöntemleri, şiddet döngüsünün kırılmasında etkili olabilir.

Sonuç

Karakterolojik şiddet, ilişkilerde derin yaralar açabilen ciddi bir sorundur. Bu tür şiddeti tanımak, mağdurların gerekli adımları atarak güvenliklerini sağlamalarına ve iyileşme sürecine başlamalarına yardımcı olabilir. Eğer böyle bir durumla karşı karşıyaysanız, profesyonel destek almanız önemlidir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)

Kaynaklar

Bancroft, L. (2002). Why does he do that? Inside the minds of angry and controlling men. Berkley Books.

Evans, P. (1996). The verbally abusive relationship: How to recognize it and how to respond. Adams Media.

Gottman Institute. (n.d.). A review of the research on domestic violence. Retrieved from https://www.gottman.com/blog/a-review-of-the-research-on-domestic-violence/

Dergipark. (2020). Understanding domestic violence and emotional abuse. Behavioral Psychology Journal, 13(2), 45-56. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bpd/issue/55067/758939

 

Devamı
featured_image

İlişkilerde Şiddet Türleri ve Gottman Çalışmaları

Yazar: Tuğçe Turanlar18 Kasım 2024 Çift Terapisi, İlişkiler, Şiddet0 Yorum

John Gottman’ın çift laboratuvarında şiddet içeren ilişkilerle yapılan çalışmalar, ilişkilerde iki temel şiddet türünü ortaya koymaktadır: Karakterolojik Şiddet ve Durumsal Şiddet.

Karakterolojik Şiddet

Bu şiddet türü, genellikle erkeklerin kadınlara üstünlük kurmak, kontrol etmek ve korkutmak amacıyla şiddet uyguladığı, son derece tehlikeli bir durumdur. Bu tür şiddet çoğunlukla ciddi yaralanmalarla hatta ölümle sonuçlanabilir. Fail ve kurban rollerinin net olduğu bu ilişkilerde, kronik şiddet döngüsü bulunmaktadır. Şiddet genellikle nedensiz şekilde, kontrol ve tahakküm sağlamak için uygulanır.

Bu tür şiddet içeren çiftlerle çift terapisi yapılması önerilmez, çünkü bu tür bir ilişkide çözülebilecek bir problem yoktur. İlişkiyi veya failin davranışlarını değiştirme umudu, gerçekçi değildir.

Durumsal Şiddet

Durumsal şiddet, çiftler arasında nadiren yaşanan ve iletişim becerilerinin eksikliğinden kaynaklanan bir şiddet türüdür. Tartışmalar sırasında kol sıkmak ya da nesne fırlatmak gibi eylemleri içerebilir, ancak bu eylemler ciddi yaralanmalara veya kontrol kurma amacına yönelik değildir. Bu tür şiddet genellikle tekrarlamaz ve çift terapisiyle çözülmesi mümkündür. Terapi sürecinde çiftler, iletişim ve çatışma çözme becerileri kazanarak bu tür olayların önüne geçebilir.

Şiddet Uygulayanlar: Kobralar ve Pitbullar

Gottman, karakterolojik şiddet uygulayan erkekleri iki ana gruba ayırmıştır: Kobralar ve Pitbullar.

Kobralar

Bu grup, şiddet uygularken dahi sakin kalabilen, pişmanlık veya empati hissetmeyen, genellikle antisosyal özellikler taşıyan bireylerden oluşur. Şiddetten zevk alabilirler ve eşlerine bağlılık hissetmezler.

Kobralar:

  • Şiddet öncesinde sakinleşir ve soğukkanlılıkla hareket ederler.
  • Çocukluklarında sıklıkla fiziksel ve duygusal istismar yaşamışlardır.
  • Antisosyal davranışlar sergiler ve dürtü kontrollerinde zorluk yaşarlar.
  • Pişmanlık hissetmeden özür dileyebilir, ancak değişim göstermezler.

Eşlerinin İlişkide Kalma Sebepleri
Kobraların eşleri genellikle korku ve depresyon duygularıyla bu ilişkilerde kalmaya devam eder. Eşlerin bu ilişkiden ayrılamama sebepleri arasında ekonomik bağımlılık önemli bir faktör olsa da, eşlerin “değişeceğine dair umutları” ya da “başka bir seçenek görmemeleri” daha baskındır.

Pitbullar

Pitbull grubu, şiddet göstermeden önce giderek daha agresifleşen ve terk edilme korkusuyla hareket eden bireylerden oluşur.

Pitbullar:

  • Şiddet öncesinde kalp atışları hızlanır ve agresyonları giderek artar.
  • Eşlerine karşı aşırı derecede kıskanç ve bağımlıdırlar.
  • Terk edilme korkusu nedeniyle kontrolcü ve baskıcı davranışlar sergilerler.
  • Genellikle çocukluklarında ebeveyn şiddetine tanıklık etmişlerdir.

Eşlerinin İlişkide Kalma Sebepleri
Pitbulların eşleri, bu ilişkiden kurtulmanın imkansız olduğu hissine kapılırlar. Pitbulların en büyük korkusu terk edilmek olduğu için, ayrılık süreçlerinde şiddet daha da tehlikeli hale gelebilir.

Kobralar ve Pitbullar Arasındaki Farklılıklar

Özellik Kobralar Pitbullar
Şiddet Sırasındaki Hissiyat Soğukkanlı ve sakin Artan agresyon ve gerginlik
Empati Kapasitesi Düşük, pişmanlık yok Daha yüksek, ancak kıskançlık ve kontrolcü davranışlar hakim
Terk Edilme Korkusu Yok Yüksek
Çocukluk Travmaları Antisosyal davranışlar, madde bağımlılığı, istismar Aile içi şiddete tanıklık

Bu İlişkilerden Kurtulma Yolları

Kobralarla İlişkide:

  • Bu bireylerin değişeceğini düşünmek gerçekçi değildir. Öncelikli adım, şiddetin döngüsünden çıkmak için güvenli bir plan hazırlamaktır.
  • Profesyonel destek alınmalı ve yakın çevreye durumu açıklayarak yardım istenmelidir.

Pitbullarla İlişkide:

  • Ayrılık süreçleri dikkatli planlanmalıdır. Pitbulların terk edilme korkusu, şiddetin artmasına neden olabilir.
  • Hukuki destek ve güvenli bir ortam sağlanmalıdır.
  • Şiddetin sona erdirilmesi için destek gruplarına ve terapilere başvurulabilir.

Sonuç

Karakterolojik şiddet, ilişkilerde derin travmalar yaratabilen bir olgudur. Kobralar ve Pitbullar gibi farklı dinamiklere sahip şiddet uygulayıcılarını anlamak, bu tür ilişkilerden kurtulmanın ilk adımıdır. Eğer böyle bir durumda bulunuyorsanız, mutlaka profesyonel destek almanız ve güvenliğinizi sağlamanız önemlidir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)

Kaynakça

  1. Bancroft, L. (2002). Why does he do that? Inside the minds of angry and controlling men. Berkley Books.
  2. Evans, P. (1996). The verbally abusive relationship: How to recognize it and how to respond. Adams Media.
  3. Gottman, J. M., & Jacobson, N. S. (1998). When men batter women: New insights into ending abusive relationships. Simon & Schuster.
  4. The Gottman Institute. (n.d.). A review of the research on domestic violence. Retrieved from https://www.gottman.com/blog/a-review-of-the-research-on-domestic-violence/

 

Devamı
featured_image

Mahşerin Dört Atlısı – İlişkileri Yıpratan Davranışlar

Yazar: Tuğçe Turanlar9 Kasım 2024 Çift Terapisi0 Yorum

İlişkilerde anlaşmazlıklar (mahşerin dört atlısı), duygusal kopukluklar ve çatışmalar zamanla sevgi dolu bağları zayıflatabilir. Gottman Çift Terapisi, bilimsel temellere dayalı yaklaşımlarıyla, çiftlerin ilişkilerini daha derin, sağlıklı ve tatmin edici bir hale getirmelerine yardımcı olmayı hedefler. Bu terapi yöntemi, Dr. John ve Julie Gottman’ın 40 yılı aşkın süredir yürüttükleri kapsamlı araştırmalara dayanır. Gottman Çift Terapisi, yalnızca problemleri çözmekle kalmaz, aynı zamanda çiftlerin sevgi ve güven dolu bir ilişki kurmalarına olanak tanır.

Mahşerin Dört Atlısı: İlişkileri Yıpratan Davranışlar

Dr. John Gottman’ın ilişkiler üzerine yaptığı çalışmalar, bazı davranışların ilişkileri ciddi şekilde tehdit ettiğini ortaya koymuştur. Bu davranışlar, “Mahşerin Dört Atlısı” olarak tanımlanır:

  1. Eleştiri (Criticism):
    Partnerin karakterine yönelik suçlayıcı ve olumsuz ifadeler. Örneğin, “Sen her zaman böyle yapıyorsun!” gibi genelleyici eleştiriler, ilişkiyi yıpratan bir dinamiğe yol açar.
    Çözüm: Şikayetlerinizi, karşı tarafın kişiliğine saldırmadan, belirli durumlar üzerinden ifade etmek.
  2. Savunma (Defensiveness):
    Suçlamalar karşısında sorumluluğu reddetmek veya karşı atağa geçmek. Bu davranış, iletişim kanallarını tıkar ve çatışmayı artırır.
    Çözüm: Eleştiriyi yapıcı bir şekilde dinlemek ve kendi payınıza düşeni kabul etmek.
  3. Duvar Örme (Stonewalling):
    Tartışmalarda tamamen kapanmak, konuşmayı reddetmek ve duygusal olarak geri çekilmek. Bu, karşı tarafı daha da yalnız hissettirir.
    Çözüm: Zor bir tartışmada mola verip duygusal sakinliği sağladıktan sonra iletişime açık olmak.
  4. Aşağılama (Contempt):
    Partneri küçük düşürmek, alay etmek veya küçümseyici ifadeler kullanmak. Aşağılama, ilişkilerde en yıkıcı davranışlardan biridir.
    Çözüm: Partnerinize saygı ve takdir göstermek, sevgi dolu bir dil geliştirmek.

Gottman Çift Terapisinin Temel İlkeleri

Bu terapi modeli, yalnızca problemleri tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda çiftlere güçlü bir duygusal zemin inşa etmeleri için araçlar sunar. Gottman Çift Terapisinin temel ilkeleri şunlardır:

  1. Sevgi Haritaları Oluşturma: Partnerinizi daha derinlemesine tanımanızı sağlayacak duygusal bir rehber oluşturmak. Bu haritalar, çiftlerin birbirlerinin dünyalarını anlamalarına yardımcı olur.
  2. Sevgi ve Hayranlık Sistemini Güçlendirme: Sağlıklı bir ilişki, takdir ve şükran üzerine kurulur. Partnerinizin olumlu yönlerini fark etmek ve takdir etmek, ilişkinizi güçlendirir.
  3. Olumlu İlişki Alışkanlıkları: Küçük ama anlamlı jestlerle partnerinize sevginizi göstermeyi alışkanlık haline getirmek, ilişkinin bağlarını kuvvetlendirir.
  4. Çatışma Yönetimi: Tüm çiftler çatışma yaşar; ancak önemli olan, bu çatışmaların nasıl yönetildiğidir. Yapıcı bir iletişim geliştirmek, uzun vadeli mutluluğu sağlar.

Mahşerin Dört Atlısını Yenmek Mümkün!

Gottman Çift Terapisi, ilişkilerde Mahşerin Dört Atlısı’nın yarattığı zararları onarmak ve daha sağlıklı iletişim yolları geliştirmek için etkili araçlar sunar. Bu yöntem sayesinde çiftler, birbirlerini daha iyi anlayarak, güçlü ve sevgi dolu bir bağ kurabilirler.

Bilimsel Temellere Dayalı Bir Yaklaşım

Gottman Çift Terapisi, 3000’den fazla çift üzerinde yapılan uzun soluklu araştırmalara dayanır. Bu çalışmalar, ilişkilerin nasıl daha sağlıklı hale getirilebileceğini gösteren bilimsel bir rehber niteliğindedir. Eğer ilişkinizde çatışmalar, duygusal mesafeler veya güven sorunları yaşıyorsanız, Gottman Çift Terapisi tam size göre olabilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

Referanslar

  • Gottman, J. M., & Silver, N. (1999). The Seven Principles for Making Marriage Work. Harmony Books.
  • Carrere, S., & Gottman, J. M. (1999). Predicting divorce among newlyweds from the first three minutes of a marital conflict discussion. Family Process, 38(3), 293-301.
  • Gottman Institute. (2024). The Science of Love and Relationships. www.gottman.com

 

Devamı

Instagram

klinikpsikologtugceturanlar

Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fi Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fiziksel sınırlarla değil, duygusal ve dijital alanlarla da şekillendiğini ortaya koyan bir kavramdır. 

Sosyal medyada flörtöz etkileşimler, eski sevgiliyle gizli mesajlaşmalar ya da partnerden saklanan yakınlıklar, görünürde küçük olsa da güveni zedeleyebilir. Bu davranışların ortak özelliği gizlilik, duygusal yatırım ve ilgi odağının partnerden başkasına kaymasıdır. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerde belirsizlik ve güvensizlik duygularını tetikleyerek büyük krizlere yol açabilir❤️‍🩹

Bununla birlikte, her davranışın mikro aldatma sayılıp sayılmayacağı çiftlerin ortak sınırlarına bağlıdır. Bazı ilişkilerde eski sevgiliyle iletişim önemsiz görülebilirken, başka bir ilişkide bu durum ciddi bir güven sorununa dönüşebilir. Bu nedenle mikro aldatmayı anlamanın anahtarı, partnerlerin açık iletişim kurması, sınırlarını netleştirmesi ve birbirlerinin hassasiyetlerini gözetmesidir. Şeffaflık ve empati, mikro aldatmanın ilişkilerde yıkıcı bir tehdit olmaktan çıkıp, güveni güçlendiren bir farkındalık alanına dönüşmesini sağlayabilir 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık 🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık açısından anlamak için üç parçaya ayıralım:

1. Döngüyü tanımak

Travmatik bağlanmada ilişkiler genelde şu döngüyü izler:
1. Yakınlık / balayı dönemi → Partner çok sevgi dolu, özel hissettiriyor.
2. Gerginlik → Eleştiri, uzaklaşma, küçümseme başlıyor.
3. İncitme → Kötü davranış, ihanet, şiddet, duygusal manipülasyon.
4. Telafi → Özür, sevgi gösterileri, “bir daha olmayacak” sözleri.
5. Döngü tekrar başlar.

Soru: Sizin deneyiminizde bu tür iniş-çıkışlar olmuş muydu? Varsa, genelde hangi aşamada ilişkiye daha çok tutunma hissi geliyordu?

2. Bağlılığı güçlendiren psikolojik mekanizmalar

* Dopamin ve adrenalin dalgalanmaları: Yoğun kötü-iyi geçişleri beynin ödül sistemini etkiler.
* Umut bağı: “Bir gün hep iyi olacak” beklentisi.
* Kendi değer algısının bağa bağlanması: “O beni severse değerliyim” inancı.
* Yalnızlık ve korku: İlişkinin bitmesinin yarattığı boşluk korkusu.

Mini farkındalık çalışması: 1 dakika boyunca gözlerinizi kapatıp şunu fark edin: “Onu düşününce midemde/kalbimde/hissiyatımda nasıl bir duygu ya da gerginlik oluyor?”

3. Döngüyü kırmaya yönelik ilk farkındalık adımları

* Gerçeklik listesi tut: Onun hem iyi hem kötü anlarını tarafsızca yazmak, zihnin sadece “iyi” anlara tutunmasını dengeler.
* İçsel ihtiyaçları keşfet: Bu bağ, hangi çocukluk ihtiyacını (güven, onay, sevgi) tetikliyor?
* Destek ağı: Güvendiğin kişilerle yaşadığın döngüyü konuşmak, yalnızlık hissini azaltır.
* Küçük kopuş pratikleri: Tamamen kopmak zor geliyorsa, önce mesajlaşma süresini, görüşme sıklığını kademeli azaltmak.

Umarım bu bilgiler yolunuzu aydınlatmaya yardımcı olur 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Hayatımız boyunca sıklıkla kendimize ya da başkalarına “Bu normal mi?” diye sorarız. Peki, aslında “normal” nedir? Kim belirler, neye göre değişir? “Normal”, çoğu zaman toplumun ortalama kabul ettiği davranış, düşünce ve duyguları ifade eden bir kavram olarak kullanılır. Ancak bu sınırların kesin ve değişmez olduğunu söylemek mümkün değildir.

Çünkü “normal”, kültüre, zamana, yaşanılan çevreye ve hatta kişinin yaşam dönemine göre farklılık gösterir. Bir toplumda kabul gören bir davranış, başka bir toplumda yadırganabilir. Hatta aynı toplumda bile yıllar geçtikçe normal kabul edilen şeyler değişebilir. Bir dönem tabu olarak görülen konular, bugün gündelik sohbetlerin parçası haline gelebilir.

Psikolojide ise “normal” ve “anormal” ayrımı, çoğu zaman işlevsellik üzerinden yapılır. Bir davranış ya da duygu, kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini olumsuz etkilemeye başladığında, bu durumun üzerinde durmak gerekebilir. Fakat burada da kesin bir çizgi çizmek zordur; çünkü her insanın başa çıkma yolları, duygu yoğunluğu ve yaşam deneyimleri birbirinden farklıdır.

✨✨✨✨

“Tut ki şu anda gece yarısı aniden güneş doğuveriyor. Gece yarısında! Zerre kadar şaşırtmaz mı bu seni?’
‘Hayır’ diye yanıtlıyorum, ‘bu, zerre kadar şaşırtmaz beni.’
Barcelonalı saatçi yüksek sesle: ‘Ben şaşırırdım yahu! Hatta o kadar ki, herhalde kafayı oynatırdım’ dedi.
İşte tam burada Salvador Dali sadece kendine özgü o görkemli hazır yanıtlarından birini yumurtluyor:
‘Bende ise tam tersi! Kafayı oynatanın güneş olduğunu düşünürdüm.’

Bir Dahinin Güncesi
Salvador Dalí
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Ebeveyn EMDR EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi Jung Kişilik Bozuklukları narsist Online EMDR Online psikolog Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Stres Bozukluğu Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi Çocukluk Travmaları çocukluk çağı travmaları İlişkiler

Son Eklenenler

  • Bağlanma Stili ve Ayrılıkla Başa Çıkma
  • Mutluluk Korkusu: Neden Bazı İnsanlar Mutluluk Hissinden Kaçar?
  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz